"Bir son dakika haberi ile karşınızdayız. Evlerinizden çıkmamanız, güvence altında olduğunuzdan emin olunuz. Onlar geri döndü. Evet, yanlış duymadınız. Tehlike tekrar kapımızda. Şah damarımızdan bile daha yakın o kişilerin hastaneden kaçtığı haberini aldık. Yeni kurbanları ailenizden birisi olabilir. Yada sadece siz... Tanrı, kurbanlarını onların gazabından korusun."Televizyon ekranına yansıtılan haberi herkes pür dikkat dinliyordu. Spikerin -ne kadar yansıtmamaya çalışsa da- panik olduğunu belli eden mimikleri ve ses tonu karşısında, ellerini yumruk yaptı.
"Harika, bir delimiz eksikti!" Yumruk yaptığı ellerini serbest bırakıp televizyonu kapattı. Kumandayı, gelişi güzel masasına fırlattı.
Baş komiser dönen koltuğuna otururken, yardımcısına seslendi. "Amir Seungmin'i ve ekibini çağırın bana!" Yardımcı kadın onu onaylayarak odadan çıktı.
Komiser Namjoon kollarını masasının üzerine koyarak ellerini birbirine kenetledi. Başını geriye atıp sağa-sola hareket ettirdi. Güzel günü, gördüğü haberle sonlanmıştı. Zehir olmuştu.
Kapısının tıklatılmasıyla gelen kişiye girebileceğine dair komut vermişti.
"Bizi emretmişsiniz komiserim." Amir Seungmin vücudunu hafifçe eğerek içeri girmişti.
Giydiği üniformasından belli olan kaslarıyla oldukça çekici görünüyordu. Alnının açık olacağı şekilde yapılmış olan, turuncuya çalan saçları da işin cabasıydı tabi.
Arkasından gelen 3 kişide ona eşlik etmişti. Yeni bir görevin olacağını bilmek onları içten içe heyecanlandırıyordu. İşlerini seviyorlardı. Severek yapıyorlardı.
"Haberi gördüğünüzü düşünüyorum." Jisung başını olumlu anlamda salladı. "Sizden isteğim bu işi tamamen sonlandırmanız. Birazdan bölgeyi incelemeye gidebilirsiniz. Sizlere güveniyorum. Gerekli bilgi ve dosyaları Jake' den alabilirsiniz. Görevinizde başarılar." Kısa bir gülümseme verip elini, çıkmaları için kapıya doğru uzattı.
Ofisten çıkarak hazırlanmak için kendi ofislerine yol aldılar.
Dosyaları aldıktan sonra karakoldan çıktılar. Karakola ait olan araba ile gideceklerdi. Changbin harici diğer üçlü arabaya binerken, o motoruna binmeye tercih etmişti. Diğerleri arabayı daha güvenli buluyordu. Fakat Changbin için siyah motoruyla gitmek daha zevkliydi.
Kaskını taktıktan sonra, hemen yanında duran arabada bulunan arkadaşlarına döndü. İşaret ve orta parmağını birleştirip alnına koydu ve kaskının camını indirdi.
"Dikkatli ol!" Changbin, pencereyi açarak kendisine seslenen arkadaşına göz devirdi.
Minho arkadaşlarına her daim bir anne edasıyla yaklaşırdı. Mesleğinin getirdiği sertlik ve ciddilik yoktu onda. O her zaman yumuşak olurdu. Çok sevecen ve güler yüzlü birisiydi. Onu tanımayan birisi yaptığı mesleğin polislik olduğuna inanmazdı. İnkar ederdi.
Changbin içinden 'her seferinde söylüyorsun' dedi. Minho'ya cevap vermeyerek motorunu çalıştırdı ve kasabaya gitmeye başladı.
"Hah! İnsan bir cevap verir. Öküz." Minho camı kapatıp kollarını göğsünde birleştirdi. Oturduğu arka koltukta trip atarmış gibi pozisyon aldı.
Yanında oturan Jisung, eşine kıkırdayarak kolunun altına aldı onu. Kolunu sıvazlamaya başlayıp kahverengi saçlarına öpücük kondurdu. Minho sevimli bir şekilde gülümseyerek eşinin beline sarıldı.
Dikiz aynasından çifte göz atan Seungmin arabayı kasabaya doğru sürerken yüzünü ekşitti. İkilinin aksine onun için böyle şeyler saçmaydı. O aşk insanı değildi. Aşka veya bir insana böylesine zaman ayırmak boştu.
O bir insana değil, işine aşıktı. Ve işi için herşeyi yapardı. Herşeyi...
Yolculuklarının sonunda kasabaya varmışlardı. Changbin motorundan inip kaskını çıkarttı ve dağılan kıvırcık siyah saçlarını düzeltti. Diğerleri de arabadan inmişlerdi.
"Yanlış kasabaya gelmiş olma ihtimalimiz yüzde kaç ?" Jisung bir elini deri, dar pantolonunun cebine koyup diğer elini Minho'nun eline kenetledi.
"Hayır.Konum doğru." Seungmin telefondan kontrol etmişti konumu. Evet, burasıydı.
Ancak... Neden bu kadar sessiz ve sakindi?
Ortalıkta kimse görünmüyordu. 3 yıl önce yaşanmış olan o olayda zaten çoğu kişi kasabayı terk etmişti. Şimdi tekrar gün yüzüne çıkan olayla birlikte, kalan az kişide hızlı bir şekilde terk etmişti kasabayı.
Changbin köprüden geçen arabalara baktı. "Baksanıza, gidiyorlar." Kaşları çatık, bir o kadarda ciddi idi.
"Kim güvenli olmayan bir yerde kalmak ister ki zaten?" Dörtlü etrafı incelemeye başlamıştı.
*****
Elindeki pembe ve beyaz karışımı olan lolipopu ile kendi etrafında dönerek, kendince dans ediyordu. Sarı saçları hafif esintiyle birlikte bedenine eşlik ediyordu. Giydiği crop, siyah takımıyla sokakları geziyordu.
Gördüğü polislerle birlikte dans etmeyi bırakarak yüzündeki geniş gülümsemesini sildi. Kendisini görmemeleri için önündeki konteynerın arkasına gizlendi.
Saklambaç oynuyormuş gibi hissetmişti. Tatlı bir şekilde kıkırdayarak elindeki lolipopu ağzına aldı.
Meraklı ve ne olduğunu anlamaya çalışır şekilde bakan gözlerini onlarda tutarken birisi ilişti bakışlarına.
Kafasından çıkardığı kaskını motoruna asıp kıvırcık saçlarını düzelten adam onun dikkatini çekmişti.
Dudağının kenarı yukarı kıvrılmıştı. Ağzındaki lolipopu sertçe ısırarak kırılmasını sağlamıştı. Yeni şekerlemesini bulmuştu. Şimdi yalnızca arkadaşları olan şekerlemelerini bulması kalmıştı...
.
.
.
.
.
.
.
.Bir dahaki bölumde görüşürüz pamuk şekerleriim
😘🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5- STAR
Random"Bir son dakika haberi ile karşınızdayız. Evlerinizden çıkmamanız, güvence altında olduğunuzdan emin olunuz. Onlar geri döndü. Evet, yanlış duymadınız. Tehlike tekrar kapımızda. Şah damarımızdan bile daha yakın o kişilerin hastaneden kaçtığı haberin...