"Ayaklarımı hissetmiyorum!" Hyunjin kendini, yürüdükleri kaldırımın yanındaki çimenliğe attı.
Jeongin ağzındaki bandanasını düzeltti ve sırt üstü çimenlere uzanmış olan sevgilisinin yanına oturdu. Hyunjin'in taktığı mavi şapka kafasından çıkmıştı. Jeongin'de bandanasını aşağı indirmişti.
"Az kaldı güzelim, dayan biraz daha." Hyunjin'in gözüne gelen uzun saçlarını eliyle geriye çekti.
Hyunjin gözleri kapalıyken dudaklarını büzerek ileri doğru uzattı. "Öpücük." Sesini incelterek konuşmuştu.
Jeongin kıkırdayarak yanağından öpmek için eğilmişti. Ancak Hyunjin başını yan çevirip dudağından öpmesini sağladı. Pişkince sırıtarak gözlerini açtı.
"Yine öpücük." Kollarını, üzerine eğilmiş olan Jeongin'in boynuna doladı ve dudaklarını tekrar büzerek ileri doğru uzattı.
Jeongin öpmek yerine dudaklarını dişleri arasına alıp ısırdı. Hyunjin kaşlarını çattı. O da altta kalmayarak onun yanağını ısırdı.
"Hadi, yola koyulalım."
"Ah, hadi ama!" Hyunjin isyan ederek başını arkaya attı. Jeongin açıkta kalan boynuna bir öpücük verdi.
"İyice tembel teneke oldun." Jeongin sevgilisinin bedenini yan çevirerek kalçasına vurdu.
Akşam üzeri olduğu için gökyüzü muazzam bir görüntüye sahipti. Chan ve Felix ile kaldıkları eski bir sığınak vardı. Eğer kaçmayı başardılar ise yüksek ihtimal orada kalıyorlardı. Şanslarını denemek adına hedef olarak orayı belirlemişlerdi.
Hyunjin onu takmayarak ayaklarını birbirine vurarak hareket ettirmeye başladı. Jeongin dizlerini kendine çekti. Hyunjin boylu boyunca çimenlerde uzanırken, Jeongin yüzüne vuran esintinin kendini ferahlatmasına izin veriyordu.
Siyah sıfır kollusunun açıkta bıraktığı göğsünden dolayı belli olan kolyeyi aldı eline. Demirden yuvarlak şekilde kıvrılarak, el yapımı kolyenin üzerini okşadı. Yüzünde buruk bir gülümseme vardı.
Hyunjin yattığı yerde doğruldu ve sevgilisinin kolye tutan elini öptü. Başını omzuna yasladı.
"Bulacağız onu İnnie'm."
"Daha yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyorum..." Sıkıntılı bir nefes alıp verdi. Başını boynuna eğerek kolyeyi yüz hizasına doğru kaldırdı.
"Umutsuzluğa kapılma. Hem sen dememiş miydin, o çok güçlü birisiydi diye. Eminim o da seni arıyordur. Kurtulmuştur." Jeongin histerik bir gülüş bıraktı ortaya.
"Kim kendisini yarı yolda bırakan birisini arar ki?"
Hyunjin sesli bir nefes verdi. Sevgilisinin başından tutarak, uzattığı bacaklarının üzerine yatmasını sağladı. Jeongin onun eteğinden dolayı çıplak kalan bacaklarına yaslandı.
"Kendini suçlamayı bırak artık. Senin bir suçun yok." Jeongin'in saçlarını bir anne edasıyla okşadı.
Onu böyle görmek param parça yapıyordu.
"Elimde değil. Bana olan bakışları gözümün önünden gitmiyor." Başını sevgilisine çevirdi. "Bana uzattığı elini tutamadım. Onu orada savunmasız bir şekilde yalnız bıraktım." Dolan gözlerini saklama gereksinimi duymadı.
Hyunjin şevkat barınan gülümsemesiyle sevgilisinin göz yaşlarını öptü ve dudaklarının, sevdiği adamın inci taneleriyle ıslanmasını sağladı.
"Sen doğru olanı yaptın. O da böyle olmasını istiyordu. O sana güvendi Jeongin. Bende sana güveniyorum. Onu bulacağız, birlikte." Jeongin onun gülümsemesine karşılık verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5- STAR
Random"Bir son dakika haberi ile karşınızdayız. Evlerinizden çıkmamanız, güvence altında olduğunuzdan emin olunuz. Onlar geri döndü. Evet, yanlış duymadınız. Tehlike tekrar kapımızda. Şah damarımızdan bile daha yakın o kişilerin hastaneden kaçtığı haberin...