Fourteen/ İhtimaller

208 36 10
                                    

"Hiih! Şekerlemem yaralanmış." Felix saklandığı kayalıkların arkasında, yanında uzanmış olan Chan'ın omzuna vurdu. "Sana bir el ateş etsek yeter demiştim."

Fakat Chan onu duymamıştı. Çünkü şuan da odaklandığı tek şey, kurşun yiyen arkadaşını arabanın içine taşıyan alnı açık saç modeline ve turuncuya çalan saç rengine sahip olan polisti.

Polislerin, peşlerini bırakmaları için küçük bir plan kurmuşlardı. Bir gün öncesinde Felix sesini degiştirerek yalandan bir ihbarda bulunmuştu. Hyunjin ve Jeongin onları ormanda sıkıştıracaktı. Chan ve Felix'de kulübeye ateş edecekti polisleri uyarmak için.

"Kim bilir ne kadar acımıştır canı." Üzgünce mırıldanmıştı. Felix'in elinde olsa oraya gidip Changbin'e yardım ederdi. Fakat böyle bir olasılık fazlasıyla düşüktü.

Felix cevap vermeyen Chan'a çevirdi başını. Gizlenmek için arkasına saklandıkları büyük kayanın topraklı zemininde yüz üstü uzanıyorlardı.

"Sen beni dinliyor- dur biraz. Nereye bakıyorsun sen öyle?" Felix onun baktığı yere baktı.

Chan büyülenmiş gibi bakan gözlerini Seungmin'den ayırmadan arkadaşının elini kendi elleri arasına aldı ve kalbinin olduğu kısma götürdü.

"Kalbim neden kafesinden çıkacakmış gibi atıyor?" Daha sonra aklına gelen şey ile dehşetle arkadaşına baktı. "Ölecek miyim yoksa?"

Felix ilk başta anlayamamıştı ne olduğunu. Aklına dank eden düşünceyle heyecanla baktı Chan'a.

"Sen aşık olmuşsun!" Şiddetli bir şekilde fısıldayarak konuşmuştu.

"Aşk mı?" Chan tekrar baktı Seungmin'e.

Ama o aşk nedir bilmezdi ki. Onun aşkı öğrenecek vakti olmamıştı ki.

Sahi neydi bu aşk? Düşünmeden edemedi Chan. Ne yani, şimdi kalbinin sevinçle bu kadar hızlı atması bir insan yüzünden miydi? Tuhaftı...

########

Jeongin'in vücudu öylesine titriyordu ki, sanki saatlerce kutup soğuğuna maruz kalmış gibiydi. Gördüğü kolye onu beyninden vurmuşa çevirdi. Aldığı nefesler gittikçe sıklaşmaya başlamıştı. Alnına dayalı silah umrunda bile değildi.

"Jisung." Minho eşinin acı dolu çığlığı ile silahı Jeongin'in alnından indirdi. Telaştan Jeongin'i unutmuştu bile. Sesin geldiği yöne doğru hızla koşmaya başladı.

"Jisung!" Koşarken yüzüne gelen ağaç dallarını eliyle iteliyordu.

Kısa bir süre sonra, ağaçlardan destek alarak kalkmaya çalışan eşinin yanına varmıştı. Jisung'un giydiği polis üniforması, mavi gömleğin omuz kısmı kan olmuştu.

Minho, ekşittiği yüzüyle omzunu tutan Jisung'un yanına gitti. "Ne oldu sana böyle!?" Jisung, Minho'nun omzuna kanlı olmayan elini attı ve ondan destek aldı.

"Changbin ve Seungmin'in yanına gidelim." Başını daha yeni kaldırmış olan Jisung, Minho'nun boynundaki kanları gördüğü gibi oraya götürdü elini. "Asıl sana ne oldu?"

"Önemli birşey değil. Gel."

Minho eşinin yaralı olmayan omzunun tarafına geçti ve kolunun altına girdi. Jisung ondan yardım alarak yürümeye başladı. Hyunjin'den kurtulmaya çalışırken omzuna bıçak darbesi almıştı.

Polis arabasının önüne geldiklerinde ambulansın geldiğini gördüler. Changbin'in bedeninden su gibi terler akmıştı. Baygın bir halde sedyeyle ambulansın içine taşınıyordu.

5- STARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin