Three/ Sonunda Kavuşulan Özgürlük

332 45 10
                                    

* 3 Gün önce *

Hastanenin küçük odasındaki duvarda asılı olan saati pür dikkat izliyordu. Büyük olan saatin altında asılı olan çubuk sağa sola her hareket ettiğinde o da başını, o yönde hareket ettiriyordu.

Pembenin ve turuncunun karışımı olan bakımlı saçlarından eser yoktu. Üzerinde hastaneye ait olan, hastaların giydiği önlük de buna dahildi.

Siyah saçlarının uçlarına akmış olan renkli saçları ve yırtık pırtık olan önlüğü onun için hoş olmayan, içler acısı bir görüntünün var olmasını sağlıyordu.

Bayık bakışları ile izlediği saatten gözlerini çekti ve demir, üzerinde bir çok kilit bulunan kapıya baktı. Birazdan yaşanacakları düşündükçe içini heyecan kaplıyordu.

Son on saniyesi kalmıştı.

Bakışlarını düzeltip bağdaş kurarak oturduğu yatakta kendini toparlamaya çalıştı. Omuzlarından düşmek için hali hazırda bekleyen üzerini düzeltti.

Önlüğünü omuzlarından sarkıttı ve köprücük kemiklerini ortaya çıkarttı. Bağdaş kurduğu bacaklarını düzelterek yatak ucuna oturdu.

Yataktan sarkan bacaklarını birbirine bastırıp yana yatırdı. Duruşunu dikleştirip yatağın, hemen baş ucunda olan pencereden güneşli havaya baktı.

Kapının açılması ile birlikte dudaklarında kurnaz bir gülümseme oluşmuştu. Dudaklarını hafifçe araladı ve iki ön dişinin bir kısmının gözükmesini sağladı. Başını ağır bir şekilde yana yatırmıştı.

"Nasılsın bakalım Hwang?" İçeriye giren, ona psikolojik tedavi uygulayan kişiyi baştan aşağı süzdü.

Kendisine verilen yüksek dozlu sakinleştiriciler yüzünden birşey yapamıyordu. Bedeni uyuşuyordu. Bu yüzden de genellikle tek geliyordu doktorlar.

3 yıl önce kapatıldığı bu hastanede, karşısındaki adamdan tedavi görüyordu. Şizofreni tanısı konmuş olan genç, doktorunun kendini arzuladığını rahatlıkla görebiliyordu.

"Bilmem. Siz nasılsınız?" Adamın şaşkın yüzünü görünce kıkırdadı.

Dışarıdan, halinden oldukça memnun olduğu gözükse de kusmak istiyordu içinden. Kırklı yaşlarında olan bu bunaktan tiksiniyordu. Tek isteği bir an önce planını uygulayıp bu kokuşmuş yerden kurtulmaktı.

"Ah... Bende, iyiyim?" Gencin bu hareketlerine şaşırmıştı doktor. Çünkü hastası bir kez bile bakmamıştı ona. Bunu garipsese de aldırış etmedi.

Fırsat ayağına gelmişti bir kere. Hiç kaçırır mıydı?

Doktor, raporları incelemeye başlamıştı. "Bir haftadır kriz geçirmiyormuşsun. İlerleme var, ne dersin?" Gözlüklerini düzelterek karşısında kendisini süzen hastasına baktı.

Genç olan içinden ' verdiğiniz ilaçları kullanmadığım için' diye geçirse de bunu dışarıya yansıtmadı. Verdikleri ilaçlar onu daha da kötü etkiliyordu. Onları tedavi etmek değildi amaçları. Öldürmekti.

"Sanırım." Omuz silkti ve bacak bacak üstüne attı. Bedenini yana eğerek kalın baldırlarının ve dolgun kalçasının ufak bir kısımda olsa gözükmesini sağladı.

Hastanenin verdiği yemekleri doğru düzgün yemese de, biçimli vücudundan bir gram kaybetmemişti. Yalnızca on kilo vermişti. O da zaten bacaklarına bir etki etmemiş, çok fazla olmayan, hatta tatlı bir görüntüsü olan göbeğinden kaybetmişti.

5- STARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin