Nine/ Gazete Yığını

216 39 9
                                    

Chan ve Felix konteynırın arkasında birbirlerine sarılarak özlem giderir iken, Changbin ve Seungmin'de dükkanın içini inceliyorlardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Chan ve Felix konteynırın arkasında birbirlerine sarılarak özlem giderir iken, Changbin ve Seungmin'de dükkanın içini inceliyorlardı.

"Şunlara baksana Changbin." Seungmin boş şeker kutularından birini aldı eline. "Tüm şeker kutuları boş."

Tuhaf bir şekilde erzak dolu olan dükkanda yalnızca şekerler alınmıştı. Changbin parçalanmaya başlamış duvarların üzerinde, siyah eldiven giyili olan elini gezdirirken arkadaşına çevirdi başını.

"O kadarda eski bir dükkan değil. Büyük bir ihtimalle dükkan sahibi tamirleme zahmetine girmemiş." Eline rastgele bir paket yağ aldı. "Gıdaların son kullanma tarihlerinin çoğu daha aylar olduğunu gösteriyor."

"Kim girdiyse yeni almış olmalı şekerleri." Seungmin ayağına dolanan gazete parçalarını geriye iteledi.

"Belki de çocuklar girmişlerdir."

Seungmin gazeteleri geriye itmesi ile ortaya çıkan, koyulaşmış kırmızı rengine baktı kaşlarını çatarak.

"Changbin kamerayı ver." Seungmin yere çömelerek arkadaşından aldığı fotoğraf makinesiyle, koyu kırmızı rengine sahip olan, damlaların ev sahipliği yaptığı zeminin fotoğrafını çekti.

Dizlerinin üzerine oturarak yere serili olan gazete sayfalarını eldivenli elleriyle geriye itelemeye başladı. Ufak damlalar halinde başlayan koyuluklar gittikçe büyüyordu.

Changbin ortaya ne çıkacağını beklerken Seungmin yetişemediği son gazete yığınını da yere doğru eğilerek iteledi.

Ortaya çıkan görüntü ikisininde midesini bulandırmıştı. İkili, ceketlerinin yakalarını ağızlarına kapattılar.

"Dükkanın neden leş gibi koktuğu şimdi anlaşıldı. " Changbin yüzünü buruşturarak baktı.

Kan ve sarı sıvının kalıntıları kalmış olan bağırsak yığını vardı zeminde.

Seungmin yerden kalkarak oraya ilerledi. Sadece gözlerinin gözükeceği şekilde yakalarını sıkıca bastırıyorlardı yüzlerine.

Changbin bağırsak yığınının bir kaç adım gerisinde olan kapıya adımladı. Burası kiler olmalıydı. Tedbirini elden bırakmayarak silahını belinden çıkarttı ve namlusunu çekti.

Seungmin iki eliyle kavradığı silahı tam kapıya doğru tutarken Changbin aşağıda tutuyordu. Bağırsak yığınına dikkat ederek kapının kolunu tuttu ve yavaşça kendine çekti.

Kapının açılmasıyla ayaklarının önüne düşen cansız bedenle sıçrayarak gerilediler.

Changbin, Seungmin'den daha cesaretli idi böyle konularda. O yüzden yüz üstü düşen bedeni ayağının ucuyla omzundan itekleyerek ters çevirdi.

Gördükleri görüntüyle içleri ürperdi.

Cesedin karnı tamamen oyulmuş, çenesi yerinden çıktığını belli edermiş gibi ağzı açıktı. Çenesi yüzünün yanına düşmüştü. İrice açılmış olan gözlerinin üzerine sinekler konmaya başlamıştı bile.

İkili birbirine bakmışlardı. Anlaşılan işleri sandıkları kadar kolay olmayacaktı.

Seungmin arka cebinde olan telsizi eline alarak, ekip göndermesi adına karakola bildirge vermeye başladı.

Changbin cesedin ve dükkanın birkaç fotoğrafını çekti. Ayaklarına giydikleri naylon korumalıklar ve eldivenleri sayesinde izler silinmemiş oluyordu.

Tabi bunu yapan, arkasında iz bıraktı ise...

Changbin çektiği fotoğraflara bakarken bakışlarını dükkanın dışına çevirdi. Gözüne takılan iki beden ile kaşlarını çattı.

"Hey!" Changbin, dükkanın kapısının önünde telsizden konuşan Seungmin'i yana doğru kaydırarak dışarı çıktı.

Ancak iki beden ondan hızlı davranarak motora binip hızla ileri doğru sürmeye başlamışlardı bile.

"Sen burada kal!" Changbin, Seungmin'in cevabını beklemeden kendi motoruna bindi ve kaskını takmaya zaman olmadığı için takmayı eş geçerek önündeki motoru takip etmeye başladı.

Bir kaç insan haricinde boş olan sokaklarda yarış yaparcasına motor sürüyorlardı.

"Sikik herif iyi motor kullanıyor!" Chan gaza daha çok yüklendi ve arkasında oturan Felix'in, beline daha sıkı sarılmasını sağladı.

"Demek yarış istiyorsun? Pekala, istediğini verelim o halde." Changbin yan bir sırıtış ile, Chan gibi gaza yüklendi.

Felix kendilerine yaklaşmış olan Changbin'in, peşlerinden ayrılması için cebinden orta büyüklükte olan top sakız şekerlerini çıkarttı. Hızlı gittikleri için yüzüne çarpan şiddetli rüzgar ile gözlerini kıstı.

"Üzgünüm şekerlerim ve şekerlemem."

Chan onun ne dediğini anlamaz iken, Felix yüzünü bile dönmeden iki avucunda da olan şekerleri yere doğru bıraktı. İki eliyle attığı için dengesini kaybeder gibi olsa da hızlıca Chan'ın beline tekrar sarılmıştı.

Changbin motorunun tekerleğine gelen top şekerler ile hakimiyetini kaybeder gibi oldu. Ancak hemen kendini toparlayarak motorunu yana, zemine doğru eğdi ve kavşaklara dikkat ederek sürmeye devam etti.

Motorunu sağa sola yatırarak sürer iken kıvırcık saçları rüzgardan dolayı geriye doğru yatmıştı.

Chan ve Felix dar bir sokağın içine girdiğinde o da girecekti ki önünü kapatan siyah Jip ile motorunu tamamen yan bir şekilde çevirdi. Tekerleklerin asfaltta iz çıkartmasını sağlayacak şekilde fren yaptı.

Motorun tekerleklerinin olduğu kısımdan beyaz dumanlar çıkarken motorundan indi.

"Ne diye önüme aniden fren yapıyorsun!?" Önünü kesen araba yüzünden Chan ve Felix'i kaybetmişti. Ve bu da yeterince sinirlerini bozmuştu.

Sakinleşmek adına sıktığı yumruklar, arabadan inen kişiyle yavaşça açılmıştı. Ağzı şaşkınlıkla aralanmıştı.

"Ne bu sinir kuzi ya? Biraz relax ol." Arabadan inen kişi kuzeni Jungkook'dan başkası değildi.

Baştan aşağı siyah giyinmiş iken, bir kısmı yana yatırılmış olan kısa siyah saçları da kombinine eşlik ediyordu. Giydiği sıfır kollu atletini ve kargo pantolonunu düzeltti. Güneş gözlüklerini de gözünden çıkartarak yakasına astı.

"Oğlum ne işin var senin burada?" Birbirlerinin sırtlarını pat patlayarak kısaca sarılmışlardı.

"Sürpriz yapacaktım aslında ama, neyse. Artık bende sizin karakolunuzda çalışıyorum!" Kollarını iki yana açarak geniş bir gülümseme verdi Changbin'e.

Changbin bu habere fazlasıyla sevinmişti. Kuzeni Jungkook, yurt dışında aldığı eğitimleri tamamlamıştı. Hayal ettikleri gibi birlikte çalışabileceklerdi şimdi.

"Gerizekalı." Changbin onun omzuna vurarak geriye sendelemesini sağladı. "Senin yüzünden takip ettiğim kişileri kaçırdım." Tekrar motoruna bindi. Bu sefer kaskını da takmıştı.

"Aman be kuzi. Tekrar yakalarsın. Sonrada bam bam!" Eliyle silah yaparak birilerini vuruyormuş gibi hareket yaptı.

Changbin kuzeniyle birlikte Seungmin'in yanına dönmüştü. Gelen ekiple birlikte araştırmalar yapılmıştı. Lakin hiçbir parmak izine rastalayamamışlardı. Veya herhangi bir ize.

Eh, bunu yapan kişi bu işte ustalaşmıştı artık. Polislerin bir iz bulabilecekleri umuduna girmeleri aptallıktı.

Çünkü küçümsedikleri kişiler fazlasıyla kurnaz ve işlerinde ustalardı.

.
.
.
.
.
.
.
.
.

Uykum var ama uyuyamıyorum 🤧
Sonsuz bir uykuya ihtiyacım var sldwxn

Size tatlış rüyalaar

5- STARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin