Kulağına gelen uğultularla, kapalı olan gözleriyle kaşlarını çattı. Aralık ağzından verdiği nefeslerin kendisine geri geldiğini hissetmişti. Ne dediği belirsiz bir biçimde mırıldanarak gözlerini açmaya çalıştı.
Gözlerine keskin bir şekilde giren beyaz ışıkla yüzünü buruşturdu ve gözlerini kırpıştırdı. Sonunda uğultular netleşip tam anlamıyla gözlerini açtığında, işaret parmağında hissettiği baskıyla bakışlarını oraya çevirdi.
Kalp ritmini takip etmek amaçlı takılan, monitöre bağlı olan mandalı oynattı. Yanından gelen burun silme sesiyle başını o yöne çevirdi.
Jisung'un başı eğik, ağladığı için akan burnunu temizliyordu. Sildiği peçeteyi ikiye katladı ve burnunu çekti.
"Jisung..." Kısık çıkan sesiyle eşine seslendi.
Öksürmeye başladığında, Jisung başını kaldırdı ve oturduğu sandalyeden kalktı.
"Minho? İyi misin?" Minho'nun mandal takılı olan elini kendi elleri arasına aldı.
Minho, kuru öksürüğü sonlanabildiğinde acıyan boğazı ile sesli bir nefes alıp verdi. Jisung yanda bulunan düğmeye basarak, sedyenin başının bir tık yükselmesini sağladı.
"Su." Kuruyan dudaklarını diliyle ıslatıp halsizce konuştu.
Jisung hemen başını olumlu anlamda sallayarak sedyenin ucunda bulunan, az bir mesafede olan uzun dolaptan su aldı. Eşinin ağız kısmında takılı olan şeffaf maskeyi dikkatlice çıkarttı.
Ensesinden tutarak suyu dikkatlice içirdi. Minho tekrar sedyeye yaslandı, eşine bitkin bir şekilde gülümsedi. Üzerinde öylesine bir ağırlık vardı ki, Jisung'un göz yaşlarıyla ıslanmış olan sincap yanaklarını okşamak için elini kaldırırken zorlanmıştı.
"Ağlama."
"Ağlamıyorum ki. Sadece gözüme güzelliğin kaçtı."
Minho canı acısa da kıkırdadı. Klasikti ama o dediği zaman mutlu oluyordu. Minho, Jisung'un her şeyini seviyordu.
Jisung Minho'nun, yanağını okşayan elinin avucunu öptü. "Seni de kaybedeceğim sandım. Öyle kollarımda baygın bir halde yatınca..." Cümlesinin devamını getiremedi. Yutkunarak bakışlarını başka tarafa çevirdi.
Minho onun gerilen çenesinden kendini sıktığını anladı. "Hayır benim tatlı sincabım. Ben seni hiç yalnız bırakır mıyım?" Jisung hıçkırığını tutmak için alt dudağını ısırdı.
Eşinin canını acıtmamaya özen göstererek göğsüne başını koyarak ellerini kollarına yerleştirdi. Minho ağız kısmında takılı olan maskesini saniyelik çıkartıp onun saçlarından öptü.
"Bir daha sana kötü davranırsam tanrı da benim belamı versin." Minho onun ensesine bir tane patlattı.
"Salak mısın Jisung?"
İçeri giren doktorla Jisung eşinin göğsünden kalktı.
"Hastamız uyandı demek. Merhaba Minho, ben doktor Seokjin. Nasıl hissediyorsun kendini?" Sıcak ve içten bir gülümsemeyle içeri giren Jin, burnuna düşmüş olan gözlüğünü düzeltti.
"Başım çok ağrıyor. Ve sanki... Sanki üzerimde tonlarca ağırlık var gibi."
"Bu gayet normal. İki gündür sakinleştiriciler ile uyuyorsun. İlaçların etkisini atamaman normal." Serumu kontrol etmek için yanlarına gitti.
"Sakinleştirici mi?"
"Üç kez kriz geçirdin Minho." Minho şaşkınca eşine baktı.
"Ne-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5- STAR
Random"Bir son dakika haberi ile karşınızdayız. Evlerinizden çıkmamanız, güvence altında olduğunuzdan emin olunuz. Onlar geri döndü. Evet, yanlış duymadınız. Tehlike tekrar kapımızda. Şah damarımızdan bile daha yakın o kişilerin hastaneden kaçtığı haberin...