Selamm. Yeni bölümle geldimm.
Arkadaslar bi önceki bolümde dediğim gibi yanlışlarım olabilir. Şimdiden kusura bakmayın💙
~Demir'in Anlatımıyla~
Eliz konuşurken tam arkasında duruyordum. Bu manyak kadının ne yapacağı belli olmazdı. Güzelim, konuşmasını tam bitirmişti ki telefonum çaldı.
Arayan, geçenlerde şirkette dolandırıcılık yapan birisini bulması için görevlendirdiğim bir çalışanımdı. Tam zamanıydı cidden!
Derin bir nefes verip arkamı dönüp bir kaç adım uzaklaştım. "Birsey bulabildin mi?" Diye sorunca "evet efendim, şüphelendiğiniz kişiymiş ama ona ortaklık eden birisinin daha olduğunu düşünüyorum. İzliyorum hâlâ" deyince başımı salladım. En güvendiğin adamlardan birisiydi.
"Tamam, gelişmeleri sonra söylersin" deyince "tabi efendim" deyip kapattı.
Tam telefonu cebime koymuştum ki arkadan yüksek bi ses duyuldu. Hemen arkamı dönünce Eliz'in kafasını masaya çarptığını gördüm. Kafası kanıyordu ve ben anın şoku ile kıpırdayamıyordum, herkesi harekete geçiren şey ise annemin çığlığıydı.
Deniz hemen yanına gidip kafasını inceledi. Sonrasında dikkatli bir şekilde kucağına alıp bana baktı "hadi abi! Şimdi zamanı degil. Çabuk!hastaneye götürmemiz lazım" deyince hemen kendime geldim ve koşarak arabanın anahtarını aldım.
Hemen gidip arka koltuğun kapısını açtım ve şoför koltuğuna oturdum. Deniz kucağında Eliz'le gelirken arkasından koşarak Mert' de geldi. Üçümüz arabaya binince son hız bahçeden çıktım. Arkamızdan diğerleri de geliyordu. Ama şu an önemli olan o değildi.
Eliz' im, güzelim, kardeşim daha önemliydi. Arka koltuktan Mert'in ağlama sesi geliyordu. Mert zaten duygusal bir çocuktu ama Deniz' in ağlama sesiyle durumun ciddiyetini anlayıp daha hızlı sürmeye başladım.
Ceza filan umrumda değildi. Hastaneye ne kadar kısa surede gidersek o kadar iyiydi. Mert'in konuşmasıyla onu dinledim. "Abi o... yaşayacak değil mi? Biz... biz onsuz yapamayız, onu daha yeni bulmuşken onu kaybedemeyiz... abi... Deniz abi! Birsey soyle... o yaşayacak de! Hadi! Ne bekliyorsun?" Deyip hıçkırarak ağlamaya başlayınca çenemi sıkmaya başladım.
Eliz yaşayacaktı. Yaşardı değil mi? Yaşamalıydı. Biz onsuz yapamazdık. Onsuz yaşayamazdık. Annem... kötü haberi duyarsa kalbi sıkışırdı. Babamı toparlayamazdık. Burak zaten odasına kapanır, hayata küserdi. Biz? Ben? Ben ne yapardım.
İntihar mı ederdim? Sinir krizi mi geçirirdim? Sonsuza kadar yas mı tutardım? Her günüm mezarlıkta mı geçerdi? Ne yapardım?
Hayır. Böyle düşünmemeliydim. O yaşayacaktı. Eliz yaşayacaktı. Benim güzelim çok güçlüydü.
Bugün ki Gülnur hanımın karşısına geçip laf sokması aklıma gelince gülümsedim. Biz onu kıskanınca daha fena şeyler yaptığı geldi aklıma, ilk geldiği gün geldi, gülümserken, kahkaha atarken, mutluyken olduğu anlar geldi.
Yavaş yavaş benimde gözlerim yaşarırken, hastanenin önüne geldik. Hemen arabadan inince Deniz'i ve bizi tanıyan hemşireler hemen sedye getirdiler. Deniz durumu anlatıp içeri girmek isterken doktor, yakını olduğu için izin vermedi ve hemen yoğun bakıma girdi.
Biz yoğun bakımın dışında duvara yaslanıp yere çökerken, annemin feryatlarını duydum. Yanımıza geldi ve "oğlum kızım yaşayacak değil mi? Deniz, oğlum birşey söyle... o iyi de... nolursun" diye konuşurken babam hemen "hayatım tamam, lütfen sakin ol. Bizim kızımız güçlü, yaşayacak, ama önce sen sakin ol, lütfen" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Ailem
Teen FictionEliz daha 17 yaşındayken karıştırıldığını öğrenir. Bu haber karşısında ne kadar şaşırsada yeni ailesiyle tanışır. Bakalım Eliz gerçek ailesine alışabilecek mi?