Lisa telefonunun titremesiyle ekrana basıp Jane'den gelen mesajı okudu. Bu beklenmedik akşam yemeği ne kadar saçmaladığını yüzüne vurmuştu.
O Jane'i sadece içinde bir yerlerde Jennie'ye bulma umuduyla tanımak isterken Jane onu sadece Lisa olduğu için tanımak istiyordu. Bu yaptığı Jane gibi birine, hatta herhangi birine karşı büyük bir haksızlıktı. Üstelik Chaeyoung yarın eve dönecekti, Jane'le akşam yemeği ona iyi gelebilirdi.
Lisa: Çok kibarsın Jane. Teşekkür ederim, elbette gelmek isterim :)
Mesajı gönderdikten sonra kendini iyi hissediyordu. Jane'i sadece Jane olarak tanımakta da hiçbir sakınca yoktu.
...
Birkaç yıl önceki göl buluşmaları kadar heyecanlı olmasa da akşam yemeği için heyecanlıydı. Chaeyoung'ı uğurladıktan sonra zaman zor geçmeye başlamıştı. Bu sabırsızlığın sebebi sadece can sıkıntısı olamazdı, neler olacağını merak ediyordu.Saat yaklaşınca hazırlanmaya başladı. Güzel bir şeyler giyinmeye özen gösterdi. Jane'e onu sıktığını hissettirerek büyük bir haksızlık yapmıştı zaten, bunu kesinlikle telafi etmeliydi.
Düzgün bir kıyafet ve sade bir makyajla gitmeye hazırdı. Annesine haber verip gölün kenarından yürümeye başladı.
Yürürken göle bakmamaya özen gösteriyordu. Bakarsa aklına Jennie gelecekti, aklına Jennie gelirse Jane'e hak ettiği gibi davranamayacaktı. Jane kendi başına bir insandı sırf düşündüğü kişi olması ihtimalinden dolayı ona yaklaşmak büyük bir bencillik olurdu.
Yolu yavaş yavaş yürüdükten sonra söz verdiği saatte çiçeklerle dolu bahçenin girişindeydi. Görünüşe göre her gelişinde bu manzaradan ve çiçek kokularından etkilenecekti.
Jane onu antrede bekliyordu. Üzerindeki beyaz elbiseyi görünce Jennie'yi hatırlamamasının imkansız olduğunu düşündü Lisa. Zaten tıpatıp aynı olan yüzlerine bu beyaz elbisenin eklenmesi her şeyi daha da zor kılmıştı.
"Jennie'yi düşünme..." diye telkin etti kendini Lisa.
"Hoşgeldin! Bahçede yiyelim diye düşündük sorun olur mu?"
"Ah... hayır bahçe çok güzel."
Jane'in tabakları taşımasına yardım ettikten sonra sofraya oturmaya hazırlardı. Jane'in annesi oldukça tatlı ve sakin bir kadındı ve harika yemekler hazırlamıştı. Lisa her yenisini tattığında bir kez daha büyüleniyordu.
Ağzındaki lokmayı bitirmeyi bekleyemeden "her şey çok lezzetli" dediğinde hepsi bir ağızdan gülmüştü.
Yemekler lezzetli ve sohbet güzeldi. Lisa buraya geldiğine bir an bile pişman olmamıştı. Üstelik Jane'le sohbet ettikçe ne kadar ilginç biri olduğunu görüyor, ona haksızlık yaptığını tekrar tekrar anlıyordu.
Jennie'yle Jane'in benzer yönlerini tespit etmemeye çalışıyordu, artık Jane'in Jennie olmadığına ikna olması gerekiyordu. Bu onu sadece hayal kırıklığına uğratacaktı.
"Çiçeklere çok iyi bakmışsınız..." dedi Jane'in annesine dönerek.
"Aslında hepsi Jane'in eseri." diye yanıtladı annesi kızına bakıp gülümseyerek.
Jane utangaç bir şekilde tebessüm etti, demek ki bu güzel çiçekleri uyandıran sihirli eller ona aitti. Lisa bu gerçek karşısında gülümsemeden edemedi.
"Bizim yaşlarımızda bahçe işleriyle ilgilenen pek kişi yok..." diye şaşkınlığını itiraf etti Lisa.
"Ben de ilgilenmiyordum...sadece doktor..."
Bir anda duraksadı.
"Sonra ilgilenmeye başladım ve hoşuma gitti," diyerek değiştirdi cümleyi.Lisa cümlenin ilk versiyonunda duyduğu şeyden emindi. Jane'e sormayı çok istiyordu ama kestirip attığına göre belki de özel bir şeydir diye düşündü. Yine de nedense içinden bir ses bunun önemli bir detay olduğunu söylüyordu.
🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Locket | jenlisa
FanfictionLisa bulduğu madalyonun hayatını değiştirmek üzere olduğunun farkında değildi.