Jane "Sarmaşık Şatosu" ismini ilginç bulmuştu. Kayık sallandıkça kenarlara daha da sıkı tutunarak varacakları yeri görmeyi bekliyordu. Aslında evine oldukça yakın bir yerine gideceklerinin farkında değildi. Bunu tahmin etmesi de mümkün değildi çünkü bahçıvanın müdahalesinden sonra ortada Sarmaşık Şatosu ismine yakışır bir görüntü kalmamıştı. Lisa yine de burayı seçmişti çünkü Jennie'nin onu getirdiği ilk yer burasıydı.
Eski taş eve yaklaştıkça Lisa Jennie'yle gördüğü büyüleyici görüntüyü görmeyeceğini anlayarak hüzünlenmeye başladı. Hiçbir yerde olmayacaktı bu. Her şey değişmişti. Her şey çirkinleşmişti. Kürekleri çekerken aynı anda iç çekti. Jane çok da tanımadığı bu kızın kafasından neler geçtiğini anlayamıyordu.
Kıyıya yaklaştıklarında ve inme vakti geldiğinde Lisa aslında Jane'in Jennie'den ne kadar farklı olduğunu gördü. Jennie gibi cesurca küreklere sarılmak bir yana kayıktan inip sığ suya adım atmaya bile cesaret edemiyordu. Lisa anlayışla gülümseyerek Jane'e elini uzattı. Kız bir koluyla köpeğini sararken diğer elini Lisa'ya uzattı.
"Özür dilerim, normalde bu kadar korkak biri değilim..."
"Sorun değil," dedi Lisa başını sallayarak.
"Ruh aynı ama yaşanılan hayat farklı" demişti Jennie son görüşmelerinde. Lisa bu cümleyi hatırladığında merak etti: Acaba Jane nasıl bir hayat yaşamıştı?
Yere oturduklarında hafif rüzgâr ikisinin de saçlarının uçuşmasına sebep oluyordu.
"Güzel bir yer..."
"Eskiden çok daha güzeldi."
Lisa eliyle taş evi işaret etti.
"Duvarları sarmaşıklarla doluydu. Şimdi çok da Sarmaşık Şatosu gibi gözükmüyor değil mi?"
Jane gülümsedi.
"Sanırım... Bu ismi kim buldu?"
Lisa duraksadı. Buna nasıl bir cevap verebileceğini düşünmeye başladı. Daha sonra basit ve sade bir cevapla geçiştirdi.
"Bir arkadaşım..."
Jane Lisa'nın basit yanıtının aksine gözlerinde oluşan hafif buğulanmayı fark etmişti.
"Özel biri olmalı."
Lisa bakışlarını aniden Jane'e çevirdi. Sanki aklı okunmuş gibi hissediyordu.
"Eh...şey..."
Konuyu değiştirmesi gerektiğinin farkındaydı. Bu yüzden Jane'in sorusunu havada bırakarak ona bir soru yöneltti.
"Biraz kendinden bahsetmek ister misin?"
Soruyu gülümseyerek sormuştu çünkü ister istemez gergin bir hava oluştuğunun farkındaydı. Jennie'yle akıp giden diyalog Jane ile donup kalıyordu. Lisa yavaş yavaş ikisi arasında yüzleri ve isimleri dışında hiçbir benzerlik olmadığına inanmaya başlamıştı. Bir de kitap zevkleri tabii... Ama Anna Karenina'yı seven birçok kişi olabilirdi. Zaman fark etmeksizin...Belki de o kitabı yanlış kişiye vermişti.
Jane biraz düşündükten sonra başını eğdi.
"Anlatacak ilginç bir hikayem yok...aslında ben..."
Bu sefer soruyu havada bırakma sırası ondaydı. Konuyu az önceki gizemli arkadaşa da getiremeyeceğini bildiği için farklı bir soruyla işin içinden çıkmaya karar verdi.
"Hobilerin ne?"
Sanki gerçek hayatta değil de bir flört uygulamasında konuşuyor gibiydiler. Bu da durumu git gide daha tuhaf hale getiriyordu. Lisa ilk mesajı gördüğü andaki kıpırtıyı artık hissetmiyordu, aksine sıkılmaya başlamıştı ve bu yüzden kendinden utanıyordu. Jane'i Jennie sanıp buraya kadar sürükleyen ve bu gergin sohbetin içine sokan oydu. Bu birçok yönden yanlış bir hareketti.
Hobi sorusunu basitçe geçiştirdikten sonra ikisi için de eziyet haline gelen bu buluşmayı sonlandırmak için bir hamle yapmaya karar verdi. Elleriyle kollarını ovuşturdu.
"Hava soğudu değil mi?"
Jane hala daha bu gizemli kızı tanımaya istekli de olsa onu sıktığının farkındaydı. Bozuntuya vermeden gülümseyerek Lisa'yı onayladı ve onu büyük bir yükten kurtararak beklediği cümleyi söyledi.
"Artık dönsek iyi olur."
Lisa buruk bir gülümsemeyle onayladı. Jane'in yüzündeki hayal kırıklığı okunuyordu ve bunu görmek hoş değildi. Özellikle de sebebinin kendisi olduğunu bildiği zaman hiç hoş değildi...
Jane'in kayığa yerleşmesine yardım ettikten sonra bir zamanlar Jennie'nin görevi olan kürekçiliği üstlendi ve tekrar geldikleri kıyıya doğru yönelmeye başladı. Jane'in evi Sarmaşık Şatosu'na yakın olsa da geldikleri kıyıdan oraya ulaşması daha kolaydı.
Lisa yol boyunca nasıl böyle bir yanılgıya düştüğüne hayret ediyordu. Başta düşündüğü şey mantığa uygun bile değildi. Jane 20 yaşlarındaydı Jennie'nin ruhu ise yalnızca 4 yıl önce özgürlüğüne kavuşmuştu. Jane'in bedeninde tekrar hayat bulması mümkün değildi.
Kürekleri hayal kırıklığı içinde çekerken bir anda sarsılan kayık dikkatini dağıttı.
Jane heyecanla kayığın kenarlarına tutunmuş gölün derinliklerine bakıyordu. Artık çok da korkuyor gibi gözükmüyordu.
Lisa endişeyle ne olduğunu sordu.
"Kedi balıkları!" dedi Jane heyecanla.
"Kedi balıklarının vücudunun her yerinde tat reseptörleri olduğunu biliyor muydun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Locket | jenlisa
FanfictionLisa bulduğu madalyonun hayatını değiştirmek üzere olduğunun farkında değildi.