24

700 77 35
                                    

Jane odasında dört dönerken düşündüğü tek şey Lisa'nın ondan nefret edip etmediğiydi. Gerçi nefret etmesi için ne gibi bir sebep olabilirdi bunu da bilmiyordu.

"Çok mu sıkıcıydım?"
Köpeğinin beyaz tüylerini okşayarak dudaklarını bir çocuk gibi büzmüş halde sordu. Kai sadece ona bakıp kuyruğunu hafifçe sallamakla yetindi.

Jane oflayarak kendini yatağına bıraktı. Lisa'dan gerçekten hoşlanmıştı ve bir şeyler onu daha önce tanıyormuş hissini uyandırıyordu. Böyle şeyler önemli detaylardı. Doğru kişiden hoşlandığınız gösterirdi... Öyle olmalıydı.

"Belki de kendimi çok kaptırıyorum."
Yastığını yüzüne kapadı ve sessiz bir çığlık attı.

Birkaç dakika sonra çalan kapısı onu sessiz çığlığını sürdürmekten alıkoydu.
"Ruby Jane?"

Annesi elinde bir bardak sütle kapıda bekliyordu. Jane süte bakıp yüzünü hafifçe buruşturdu.

"Anne, çocuk değilim artık!"

Annesi içeri girerken sakince gülümsedi.
"Her seferinde böyle diyorsun ama tüm bardağı bitiriyorsun."

Kızını rahatsız etmemeye özen göstererek yatağın ucuna oturup ılık sütü uzattı. Tahmin ettiği gibi Jane birkaç saniye dudak büzdükten sonra sütü içmeye başlamıştı.

"Günün nasıl geçti? Arkadaşın nasıl biri?"

"Fena değil...harika..."

Annesi kıkırdadı.
"Fena olmayan hangisi, harika olan hangisi?"

Jane derin bir nefes alarak cevapladı.
"Fena olmayan gün, harika olan o."

Annesi merakla kızına yaklaştı, uzun zamandır böyle bir konuşma yapmamışlardı.
"Demek harika biri?"

Jane isteksizce başını salladı.
"Ama ben değilim...ben hala tuhaf biriyim sanırım. Konuşma terapisini erken mi bıraktım acaba? Kelimeleri hala garip mi söylüyorum?"

Annesi art arda gelen soruları sabırla dinledikten sonra elini kızının saçlarına götürdü.
"Gayet iyisin Jane. Bazı şeylere alışmanın vakit alması tuhaf biri olduğunu göstermez."

Haklıydı ama Jane artık sabredemiyordu. Bu alışma süreci yüzünden bir sürü fırsatı kaçırdığını düşünüyordu. Lisa da kaçırılmış fırsatlar koleksiyonunun son parçası olacak gibiydi.

Arkasındaki çekmeceye uzanıp Anna Karenina'yı çıkardı. Yüzünde çocuksu bir gülümsemeyle annesine uzattı.
"Bana bunu hediye etti."

Annesi dikkatle kitabı inceledi.
"Ah... birinci basım bu!"

Jane başıyla onayladı.
"Bu iyi bir şey sanırım değil mi? Normalde çok pahalıdır herhalde ama bana hediye etmek konusunda çok ısrarcıydı."

Annesi şefkatle Jane'in saçlarını okşadı.
"Kesinlikle iyi bir şey tatlım."
Kızının bu gizemli kişiden hoşlandığı açıktı. Jane'in hayal kırıklığına uğramasından inkar edilemez şekilde korksa da onu hayatı yaşamaktan alıkoyamayacağını biliyordu. Şu an ona engel olması değil yardım etmesi gerekiyordu. Gülümseyerek aklına gelen öneriyi sundu.

"Neden arkadaşını yarın yemeğe çağırmıyorsun?"
Jane'in onunla konuşmak için bir bahane aradığını odaya girdiği an anlamıştı. Eğer durum buysa bir bahane vermekten mutluluk duyacaktı. Bu fikirle kızının gözlerinin parladığını görünce doğru şeyi yaptığını anladı.

"Olur mu..." diye onay almak istedi Jane.

"Elbette, sevdiğin yemeklerden yaparım. Eminim o da sevecektir."

Jane gülümseyerek annesine sarıldı. Bu iyi bir fikirdi çünkü artık Lisa'ya mesaj atmak için bir sebebi vardı. Heyecanla telefonu eline aldı.

Jane: Yarın akşam yemeğine gelmek ister misin?

The Locket | jenlisa Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin