23

767 78 35
                                    

Lisa bu cümleyle tıpkı o an sallanan kayık gibi sarsılmıştı. Jane yıllar önce Jennie'nin söylediği cümlenin tıpatıp aynısını söylemişti. Üstelik kedi balıklarının tat reseptörleri hakkında bu kadar heyecanlanan kaç kişi olabilirdi ki? Telefonunun fenerini tekrar tekrar gölün yüzeyini tutuyor gördüğü şeyi doğruluyordu. Bilinmeyen bir kıtayı keşfetmiş gibi gururluydu.

Lisa'ya bir anda gökyüzü aydınlanmış gibi geldi, havada yıldızlardan başka bir şey olmamasına rağmen. Jane'in yüzüne şimdi daha farklı bakıyordu. Belki de o sadece tanıdık bir yüz değildi. Belki de gerçekten Jennie'nin yüzüydü. Kızın heyecanla açıklamasını bekledi.

"Bunu nereden bildiğimi bilmiyorum bile..."

Karanlıktan Lisa'nın gözlerinin dolduğunu göremiyordu bu yüzden Lisa'nın ona sıkılgan bir şekilde baktığını varsayarak utandı.

"Özür dilerim bazen aklıma böyle saçma bilgiler gelir."

Lisa gülümseyerek dolan gözünü sildi.

"Önemli değil. Aklına geldiğinde söyleyebilirsin. Duymayı çok isterim."

Jane içten bir şekilde gülümsedi. Bu gecenin en güzel anı bu olmalıydı.

Kıyıya vardıklarında Kai'ı kucağına alarak Lisa'ya teşekkür etmek üzere hafifçe öne doğru eğildi.

"Güzel bir geceydi Lisa. Çok teşekkür ederim."

Lisa onu eve bırakmayı teklif edinceyse onu yeterince sıktığına inanarak bu teklifi reddetti. Oysa Lisa onu gerçekten eve bırakmak istemişti. Yollarını ayırıp kendi evlerine doğru yürümeye başladıklarında ikisinin da kafasında farklı farklı birçok soru vardı.

Jane geceyi çekilmez hale getirip getirmediğini merak ediyordu. Lisa ise Jane'in gerçekten Jennie olup olmadığını...

"Tıpatıp aynı cümle..." diye tekrarladı eve girerken.

Annesi kendisine bir şey söylediğini sanıp sorduğunda özür dileyerek odasına çıktı. Kimseyle tek kelime etmeden tamamen düşünmeye odaklanmak istiyordu. Odasına girdiğinde yatakta uzanmış telefonla oynayan Chaeyoung'ı görünce irkildi. Bir an onun burada olduğunu bile unutmuştu.

"Nihayet!"

Chaeyoung şakayla karışık sitem ederek suratını astı.

"Küçük randevundan bahset bakalım, umarım beni bekletmene değmiştir..."

"İyiydi," dedi Lisa basitçe.

Gerçekten de o kadardı, iyiydi. Lisa randevuya dikkat etmemişti. Geçirdiği zamana değil Jane'i incelemeye dikkatini vermişti çünkü.

"Yıldırım aşkı olduğunu sanıyordum. Randevunuz sadece "iyi" mi geçti?"

Lisa Chaeyoung'ın sorusunu duymazdan gelerek aklından geçeni söyledi.

"Reenkarnasyona inanıyor musun Chae?"

Chaeyoung bu ani soruyla şaşırmıştı.

"Yani...ne olduğunu biliyorum ama inanıp inanmadığımı bilmiyorum. Nereden çıktı bu?"

"Hiç... Ben sanırım kimin reenkarnesi olduğumu biliyorum."

Chaeyoung Lisa'nın dalga geçtiğini düşünerek ona katılmaya karar verdi.

"Ben de biliyorum!"

Lisa heyecanla Chaeyoung'a döndü.

"Kimin?"

"Neyin desek daha doğru...sizin de dediğiniz gibi bir sincabın!"

Chaeyoung'ın kocaman bir gülümsemeyle söylediği şey Lisa'da hayal kırıklığı yaratmıştı. Bir anlığında Chayoung'ın ciddi olduğunu ve onu anladığını düşünmüştü. Chaeyoung söylediği şeyin arkadaşında beklediği tepkiyi uyandırmadığını görünce elini Lisa'nın sırtına koyup ona yaklaştı.

"Sen ciddi misin?"

Lisa başını salladı. Ama o anda bundan pişman oldu. Chaeyoung'a Lilian ve Jennie'yi anlatamazdı, en azından bugün anlatamazdı.

"Bununla ilgili bir meditasyon yapmıştım da...şövalye gibi bir şeydi..."

Chaeyoung'ın içi rahatlamış gibi gözüküyordu. Lisa aklından geçeni söylemediği için memnun oldu.

"Ah tabii, bu her şeyi açıklar. Sen kesinlikle bir şövalye olmalısın!"

Lisa gülümsedi. Görünüşe göre bir süre daha düşüncelerini kendine saklaması gerekecekti. Uykusu olduğu bahanesiyle yorganın altına girdi ve ışığı söndürdü.

Uyumadan önce kendi kendine tekrarladı.

"Tıpatıp aynı cümle..."

Ama yıllar tutmuyordu. Jennie'nin ruhu 20 yıl önce serbest kalmamıştı. Lisa tekrar yanıldığını düşünmeye başladı. 

The Locket | jenlisa Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin