29

633 82 41
                                    

"Jane!"

Lisa su yüzeyine çıkar çıkmaz Jane'in sesini haykırmaya başlamıştı. Suyun üzerinde herhangi bir kıpırtı olmaması endişeden kalbinin neredeyse patlamasına sebep olacaktı.

Onun düştüğü yere yakın bir noktaya yüzmeye çalıştı. Üzerinde oluşan gerginlikten kollarına söz geçiremiyordu, o kadar kasılmıştı ki kulaç atmakta zorlanıyordu.

Sonunda kayığın arka tarafında koyu bir gölge gördü. Jane'in kahverengi saçları suyun üzerine dağılmış, kendisi ise uyuyor gibi gözüküyordu. Büyük ihtimalle o kadar kısa sürede bayılmış olmalıydı.

Lisa Jane'i suyun üzerinde sırtına almaya çalıştı. Kızın iki kolunu da sağlam şekilde kendi omzuna yerleştirdikleri sonra ellerini sıkıca tutarak yüzmeye başladı. Az önceki öfke halinden sonra Jane'in kendinde olmaması belki de şu an için iyiydi. Eğer uyanık olsa büyük ihtimalle çırpınacak, tüm korkusuna rağmen Lisa'nın yardımını reddedecekti.

Sırtında birini taşırken yüzmek olukça zordu. Zaten üzerinden atamadığı gerginliği Lisa'nın hareket etmesini hala daha zorlaştırıyorsun. Bir yandan sakin olmaya, bir yandan su yutmamaya, bir yandan da Jane'in su yutmadığına emin olmaya çalışıyordu.

Kızın baygın bedeni her ne kadar hafif olsa da kıyıya ulaşmaları oldukça uzun sürmüştü. En sonunda Jane'i kuru yaprakların üzerine bırakırken Lisa nefes nefese kalmıştı.

"Jane?"
Elini kızın yanağına, sonra da alnına koydu. Kesinlikle bayılmıştı ama bayılmadan önce su yutmuş olması da çok büyük bir ihtimaldi.

Kızın dudaklarına eğilip ilk yardım dersinde öğrendiği şeyleri hatırlamaya çalıştı. Dinlemek kolay olsa da böyle bir anda ne yapacağını hatırlamak oldukça zordu. Bir anlığına kendini Jane'in yanına bırakıp derin bir nefes aldıktan sonra ne yapması gerektiğini kafasından tekrar geçirip tekrar Jane'e doğru eğildi.

Kızın soğuk ve ıslak dudaklarından içeri hava üflemesi gerekiyordu, yapması gereken buydu. O hemen yüzeye doğru yüzmeyi başardıysa da Jane korkudan bayılıp bunu yapamamış ve bolca su yutmuş olmalıydı.

Kızın burnunu eliyle sıkarak öğrendiği şeyi uyguladı. Birkaç kez nefes verip Jane'in göğsünü dinliyordu. Nefesi çok güçsüzdü ve bu Lisa'yı oldukça korkutuyordu.

Bir kez daha üfledi ve dinledi, üfledi ve dinledi. En sonunda neredeyse ağlayacak hale gelmişti. Gözyaşları içinde bir kez daha nefes üflediğinde Jane öksürerek yuttuğu tüm suyu kusunca şükrederek yere uzandı.

Daha sonra hemen ayağa kalkıp elini kızın sırtına koyarak doğrulamasına yardımcı oldu. Ağlıyordu, soğuk tenindeki sıcak gözyaşlarını hissedebiliyordu. Ağlıyordu çünkü korkmuştu. Bu kez Jennie'yi değil Jane'i kaybetmekten. Onun geriye doğru tökezlersen yüzünde oluşan korkuyu gördüğü andan beri onun önceden kim olduğunu düşünmekle kaybettiği zaman için kendine kızdı. O birkaç saniye bile bencilliğini yüzüne bir kez daha vurmaya yetmişti. Bunları Jane'e anlatmasının ne faydası olmuştu ki?

"İyi misin Jane?"

Jane kesik kesik öksürmeye devam ediyordu. Yuttuğu tüm suyu dışarı atınca elini karnına koyup tekrar yere uzandı, Lisa hala elini kızın sırtından çekmemiş sorduğu soruyu defalarca tekrarlamıştı.

Jane nefesi düzene girene kadar aynı pozisyonda bekledi, sanki etrafındaki hiçbir şeyi görmüyor gibiydi. Bu farkında olmama hali hala burada olmasının sebebi olabilirdi, belki de ayağa kalkamayacak kadar yorgundu. Belki de hala şoktaydı ama Lisa hala çekip gitmediği için şükrediyordu. Artık bunun için bile kendini suçlu hissetmeye başlamıştı.

"Jane..."

Lisa gözyaşları içinde bu ismi kaç kez tekrarladığını bilmiyordu. Jane ise sessizdi, bir şeyler düşünüyor gibi gökyüzünü izliyordu. İyi gözüküyordu ama cevap vermiyordu.

En sonunda endişeyle onu izleyen büyük kahverengi gözlere baktı. Bakar bakmaz gözünde bir parıltı oluştu. Elini Lisa'nın yanağına koydu ve gülümseyerek konuştu.

"Lilian sana söz verdiğim gibi geldim işte."

The Locket | jenlisa Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin