''Jennie o kadar güzeldi ki...tıpkı senin gibi...''
Jane'in hiçbir cümleye cevap vermemesi Lisa'yı sürekli yanlış bir şeyler söylediğini düşünmeye itiyordu. Ama Jane belki de bölmek istemiyordu hepsi buydu. Bu yüzden anlatmaya devam etmeye karar verdi.
''Tıpkı senin gibi derken...gerçekten yani.... siz neredeyse aynısınız ve bunun nedeni de...''
Jane artık gözlerini Lisa'nın yüzünden ayırmış göle bakmaya başlamıştı.
''Bir de Lilian var...''
Jane hala bakışlarını Lisa'ya çevirmemişti.
''Jane?''
Genç kız bir rüyadan uyandırılmış gibi anlık bir sarsılmayla gözlerini Lisa'ya çevirdi. Lisa'nın düşündüğünün aksine hikaye onu büyülemişe benzemiyordu. Tersine yüzünde rahatsız olmuş hatta hayal kırıklığına uğramış gibi bir ifade vardı, üstelik hikayenin tamamını henüz anlatmamıştı bile.
''Jane bir şey söylemeyecek misin?''
Jane oldukça uzun süre ne diyeceğini seçmeye çalıştı. Sonra boğazını temizleyerek başını kaldırdı ve konuştu.
''Ne dememi beklediğini anlamadım.''
''Yani...anlattıklarımın senin için bir anlamı yok mu?''
''Anlamı var elbette. Eski sevgiline benzediğim için benimle bu kayıkta oturduğunu söylüyorsun Lisa. Bunun anlamı kendime biraz saygım varsa artık buradan gitmem gerektiği.''
''Jane dinlemiyorsun...''
Jane'in gözleri dolmaya başlamıştı ama bunun sebebi üzüntüden çok öfkeydi. Ve öfkenin hedefiyse Lisa'dan çok kendisiydi. Kendi kendini hayal kırıklığına uğratmış gibi hissediyordu. Gözyaşlarını bir saniye bile fazla tutamayacağından emindi ama şu an ağlamayı kesinlikle istemiyordu.
''Ben sudan korkuyorum Lisa. Hidrofobi seviyesinde yani. Normal şartlarda bu gölün ortasında böyle oturmam mümkün değil. Bu yüzden bu sabah ilaçlarımı aldığımdan emin oldum çünkü eğer buraya gelmezsem seninle zaman geçirme şansını kaybedecektim. Sudan deliler gibi korkuyorum. Çünkü bir keresinde neredeyse suların altına gömüleceğim bir kaza yaşamıştım.''
Lisa Jane'in neden bahsettiğini biliyor olsa da onu bölmek istemedi.
''Hayatta en sevdiğim şeyi yaparken neredeyse ölüyordum. Daha önce hiç korkmadığım bir şey en büyük korkum oldu. Aylarca banyo yapmama bile annem yardım etti. Denize bir daha giremedim. Yağmurlu havalarda dışarı çıkmadım. En ufak bir ıslaklığa bile tahammül edemiyordum, korkuyordum neredeyse öleceğim aklıma geliyordu. Suyun dibinde geçirdiğim yıllar gibi süren dakikaları hatırlıyordum. Oradaki karanlığı hatırlıyordum.''
Gözyaşlarından biri kontrolü dışında akmaya başlayınca onu öfkeyle sildi.
''Ama bana kayıkla gezmeyi teklif ettiğin ilk an reddetmek aklımın ucundan bile geçmedi. Çünkü korkudan daha baskın bir şey vardı içimde. Seni tanıma isteği. Senden hoşlanmıştım ve bu korkularımı bile bastırmaya yetecek kadar güçlü bir histi.''
Lisa endişeyle Jane'e bakmaya çalışıyor ama artık gözünü kaçırmak zorunda hissediyordu. Anlatmanın hata olduğu artık kesinlikle ortadaydı.
''Şu an burada oturmam mucize. Çünkü ölümü hatırlamayı bile göze alarak seni izlemek istedim. Karşında oturmak istedim. Ne kadar korktuğumu bile unuttum. Kayığın dibini bile seyrettim çünkü tuhaf gözükmek istemedim. Çünkü ne düşündüğün benim için önemliydi.''
Artık sesi titremeye başlamıştı. Uzun süre sessiz kalıp dinledikten sonra günah çıkarıyormuş gibi art arda söylediği bu cümleler onu yormuştu ama durmaya da niyeti yoktu.
''Yani...bunları göze alarak karşına oturduğumda sırf başka birine benziyorum diye bana şans vermeyi düşündüğünü söyleyeceğini hayal etmemiştim.''
''Benzediğin için değil Jane sen zaten o-''
Jane elini havaya kaldırarak Lisa'nın sözünü kesti.
''Sen kendini buna inandırmış olabilirsin ama bunun gerçek olamayacağını ikimiz de biliyoruz. Lütfen canımı yakmamaya özen gösteriyormuş gibi davranma çünkü bunu çoktan yaptın.''
Lisa artık ne yapacağını bilmiyordu. Yanılmış mıydı? Jane neden Jennie'de tanıdık bir şeyler bulmamıştı? Neden bu kadar kızmıştı? Karşısında oturan zaten Jennie değil miydi? Neyi yanlış yapmıştı ve şimdi ne yapması gerekiyordu?
Bir anda oturduğu yerden kalktı ve Jane'in önünde çöktü. Ellerini Jane'in dizlerine koyduğu narin ellerinin üzerine koydu. Bu şu an için oldukça cesaret isteyen bir hareketti ama onu en azından dinlemeye ikna etmek için elinden geleni yapmaya hazırdı.
''Jane...''
Jane Lisa'nın yüzüne bakmıyordu, kafasını yeniden göle çevirmişti. Lisa gölü izlerken gözlerinde oluşan korkuyu okuyabildiğini fark edince içinde derin bir üzüntü duydu.
''Jennie?''
Şansını denemek, Jennie'ye ulaşmak için bu ismi söylemişti. Kendi ismini duyarsa belki içindeki Jennie uyanır ve en azından dinler diye düşünmüştü. O esnada yaptığı bir başka cüretkar hareketti bu. Jane gözlerine şaşkınlıkla baktığında amacına ulaştığını düşündü. Ancak kız ellerinin altındaki elleri hızlıca çekip bir anda ayağa kalkınca yanıldığını anladı.
''Dalga mı geçiyorsun Lisa? Şimdi de bana eski sevgilinin ismiyle mi hitap edeceksin?''
Artık üzgünden ziyade öfkeli gözüküyordu hem de az önce gözüktüğünden çok daha öfkeli. Ayağa kalktığında dengesini kaybetmediğine şaşıyordu ama ayağa kalktığının bile zar zor farkındaydı zaten. Lisa da aceleyle ayağa kalkıp karşısına geçince gözlerindeki yaşlar çoktan boşanmaya başlamıştı. Lisa ellerini kızın omuzlarına koyup onu kendine çekmeye çalıştı. Gözlerine bakarsa hala onu ikna etmek için bir şansı olabileceğini düşünüyordu.
''Jane bak bu aslında senin-''
Genç kız ikna olmak bir yana daha da öfkeleniyordu. Ani bir hareketle Lisa'yı ittirmeye çalıştı.
''Beni kıyıya götür!''
İttirme çabası boşa gitmişti çünkü Lisa düşündüğünden daha güçlüydü ve hala onu ikna etmek için kollarını tutuyordu. Bir kez daha var gücüyle ittirdi. İçine düştüğü öfke girdabı onu çevresindekileri algılamaktan alıkoymuştu. O an gözü hiçbir şeyi görmüyordu. Ne yaptığını da bilmiyordu üstelik. Lisa'yı sertçe ittiğinde kendisinin de geriye doğru yalpalayacağını bu yüzden düşünememişti. Zaten ayağa kalktıkları andan beri sallanmaya başlayan kayık sonunda geriye doğru devrildi.
Bedeni uzaktan izlemekten bile çekindiği, korkuyla baktığı suyla buluşunca bu sefer gerçekten öleceğini sandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Locket | jenlisa
FanfictionLisa bulduğu madalyonun hayatını değiştirmek üzere olduğunun farkında değildi.