31

656 81 20
                                    

Jane'in ağzından
Kayık geriye doğru hafifçe battığında düşeceğimi artık biliyordum. Bundan kaçış yoktu. Saniyeler içinde gölü boylayacaktım ve belki de bu sefer gerçekten ölecektim. Suyla buluşmadan önce düşündüğüm son şey buydu.

Lisa'nın anlattıklarından sonra suya düşsem bile kaza günü olduğu gibi çıkmak için çırpınamayacağımı düşündüm. Öyle bir boşvermişlik çökmüştü ki üstüme çırpınmak bir yana parmağımı bile kıpırdatamayacağımı düşünüyordum. Belki de gereksiz derecede dramatiktim, ama belki de bu ölümden dönmenin bende bıraktığı yan etkilerden biriydi.

Sadece suyla buluşmayı bekledim. Bu sefer direnmeyecek, uslu bir çocuk gibi teslim olacaktım.

Sırtımdaki soğukluğu hissettiğimde büyük buluşmanın gerçekleştiğini anladım. Kötü anılarla dolu bir aile evi gibi sürekli kaçtığım suya geri dönmüştüm, insanlar ne kadar kaçsalar da bir gün eve dönüyordu çünkü.

Önce hafif bir grilik sonra gölün yüzeyinde yüzen yaprakları gördüm. Hızlı bir şekilde düşmüş olmam önce dibe batıp sonra yüzeye çıkacağımı haber veriyordu. Sadece bekledim.

Yüzeye çıkmam normalde birkaç saniye sürmeliydi ama ben sanki çıkmak bir yana daha da dibe batıyordum, kabullendim. O sıralarda çoktan bayılmış olmalıydım, yani en azından suyun dışında olan biri için. Ben ise rüya görüyordum.

Git gide derine sürüklenirken etrafımda tutunacak bir şeyler aradığımı hatırlıyorum. Bir dal parçası, sivri bir taş, herhangi bir şey. Tutunup kendimi yüzeye ittirmeme yarayacak herhangi bir şey.

İşte o sırada bir el gördüm. Gölün dibinde bana uzatılan bu elin burada ne işi olduğunu düşünmedim bile, sadece tuttum.

Bu narin kolu kaplayan beyaz kumaşı takip ederek elin sahibine baktım. Karşımda duran kişi...bendim. Ya da bana kopyam kadar benzeyen biri. O anda ölmek üzereyken gördüğüm halüsinasyonlardan birini gördüğüme emin oldum. Yüzeye asla çıkamayacaktım, kabullendim.

Karşımdaki kız, ya da ben, gülümsedi. Gülüşü o kadar huzurlu ve güven vericiydi ki bir anlığına ölmek üzere olduğumu unutup gülümsemesine karşılık verdim. Nefesini tutuyor gibi gözükmüyordu, hatta yüzmüyordu da. Sadece gölün dibinde öylece dikiliyordu. Bunun nasıl mümkün olduğunu anlamaya uğraşmadım.

"Nefes al," dedi çok kolay bir şeymiş gibi. Batarken ona cevap veremeyeceğimi düşünüp konuşmaya uğraşmadım bile. Elini yüzüme koydu ve tekrarladı.
"Nefes al."

"Nasıl?" dedim. Der demez suyun altında nasıl konulabildiğime şaşırarak bir açıklama bekler gibi ona baktım. Bir kez daha gülümsedi.

"Şu an yaptığın gibi."

Gerçekten nefes alabiliyordum. Burnuma dolan bir su da söz konusu değildi. Bunu fark eden etmez tıpkı onun gibi gölün zeminine doğru alçalmaya başladım. Artık ben de dik durabiliyordum.

"Jane..." dedi gülümsemesini yüzünden bir saniye bile silmeden.
"Lilian seni bekliyor."

"Lilian?"

"Lisa."

Şaşkınca yüzüne baktım.
"Onu bekletme. Bu sefer kavuşmanız gerekiyor. Tamam mı?"

Ellerini sıkıca tuttum. Anlamıyor olmanın getirdiği korkuyla yapmıştım bunu.
"Ölecek miyim," diye sordum gergin şekilde. O sırada karşı koymayacağımı söylesem de ölmeye hiç hazır olmadığımı anladım.

"Hayır,"
Gülümsedi.
"Aynı yerde iki kere ölemezsin."

"Bu ne demek?"

Anlayışlı şekilde saçlarımı okşadı.
"Önceki hayatın burada sonlandı. Şimdi yaşamalısın."

"Önceki hayatım mı?"

"Hayatımız," dedi buruk bir gülüşle.

"Sen..."

"Ben Jennie'yim."

Lisa doğruyu söylüyordu. Kulağa çılgınca gelse bile ben gölün dibinde önceki hayatımdaki benle konuşuyordum. Jennie'yle.

"Ama ben.."

"Yüzeye çık. Lisa'yı bul."

Bir kez daha "nasıl?" diye sordum. Sorar sormaz yüzeye doğru yükselmeye başlamıştım. Jennie bir süre daha elimi bırakmadı. Kendi elimi tutmak çok garipti, ama güvende hissettiriyordu.

Yüzeye ulaştığımızda o hala suyun altından bana gülümsüyordu beni kendine çekip sıkıca sarıldı.
"Bu sefer hikayemiz mutlu sonla bitecek Jane."

Sarıldığımız an her şeyi gördüm.Her şeyi hatırlıyordum. Lilian'ı, yıllar önce Lisa'yla gölde gezdiğimizi, komadan uyandığım anı...Lisa'nın yüzünün neden bu kadar tanıdık olduğunu artık biliyordum.

Gözlerimi açtığımda elimi Lisa'nın yüzüne koydum. Bu aynı zamanda Lilian'ın yüzüydü.

The Locket | jenlisa Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin