Açık tavana bakıyordum. Yıldızlar gayet net görünüyorlardı. En azından Asya ve Ilgazın güvende olduğundan emindim. Bir şey yapmayacaktı kurtulacaktım.
"Yaramazlık yapma geliyorum hemen."
Hiç ona bakmadım. Çıktığını bastığı cam seslerinden anlamıştım. Çok geçmeden arabanın çalıştığını duyduğumda başımı indirdim. Boynum felaket ağrıyordu.
Arabanın sesi uzaklaştığında sandalyede bel kısmım açıkta kaldığından telefonu elime aldım. Sol tarafımdan telefonu görmeye çalışıyordum. Parmak izimle açtığım gibi Ilgazı aradım.
İlk çalışta açtı.
-Burcum..
Sesini hoparlöre aldım.
"Ilgaz yardım et."
-Arabanın sinyaline yaklaştık bebeğim. İyi misin o nerde?
"Beni bir inşaatın ortasında bıraktı. Şuan arabada ve ne yapmaya çalıştığını bilmiyorum."
-Tamam korkma. Telefonunu açık tut sinayaline bakıcaz.
"Dikkatli ol Ilgaz. Silahı var ve gözü fazlasıyla kararmış."
-Telefonunu bulmasın bir tanem nolur.
Dışarıdan gelen araba sesiyle telefon elimden düştü.
"Hay sikiyim."
Ilgazın araması kapanmıştı ama telefon dımdızlak ortadaydı. Sandalyeyle geriye gitmeye çalıştım ve ayağımla telefonu kapattım.
"Ne debeleniyorsun?" beni inceledi "Acıkmışsındır." elindeki sandviçi gösterdi ve sonra açıp yemeye başladı.
"Bana ne yapıcaksın?"
"Çok güzel planlarım var."
Gülerek sandvicini yemeye devam etti.
Ayağımı biraz oynattım ve gevşediğini fark ettim. Bir anda ayağa kalksam arkadaki ellerimle sandalyeyi tutup ona vurabilir miydim? Yok hayır. Kalktığım gibi ayağımla yüzüne vursam. Ya ayağımı tutup beni yere sererse? Peki ellerim. Onları da gevşetebilir miydim?
Dışarıdan gelen sesle oturduğu yerden kalktı. Silahı kapıya doğrulttu sonra bana baktı.
"Sesini çıkarma."
Onu başımla onayladığımda evden çıktı. Sessizce ayağımdaki ipi kopardım ve ayağa kalkıp bacaklarımı kollarımın içinden geçirerek ellerimi önüme aldım. Kenarda duran demir levhayı elime aldım ve telefonu cebime koyup odanın girişinde onu bekledim. Heyecandan hızlanan nefesimi sessizce alıp veriyordum.
"Kediydi herhald-" ve bum kafasına sert bir şekilde vurdum. Şapkası olduğunu hesaba katmayarak.
"Hay şansıma sıçıyım."
O acısını kaldırana kadar dökük evden çıktım. Etraf kararmak üzereydi ve ben bilmediğim bir yolda koşmaya başladım.
Havaya sıktığı birkaç el silahla yere eğildim ve koşmamı yavaşlatsa bile öyle devam ettim. Etrafta gördüğüm tabelaları okudum. Şantiyeye giden yoldaydım.
Arkama bakmama gerek olmuyordu çünkü Şahin habire peşimden sıkıyordu.
Bir iş makinesinin arkasına geçip soluklandım. Ne taraftan geldiğine bakıp çok alakasız bir yere girdim. Girdiğim yer yola çıkıyordu. Yol boyunca koşmalı mıydım?
Az ilerideki kulubeyi gördüm ve hızlı bir şekilde arkasına gittim. Titreyen telefonumu zar zor açtım.
"Sanırım geleceğiniz yolun üzerindeyim. Sol tarafınızda kulübe kalacak. Ilgaz acele edin nolur."
-Yaklaşıyoruz konumuna dayan lütfen.
Duyduğum araba sesiyle telefona sarıldım "Umarım duyduğum araba sizsinizdir."
Silah sesi duyduğumda başımı eğdim ve gözlerimi kapattım. Titriyordum ve artık ağlamaya başlamıştım. Havada kararmıştı.
Telefonu kulağımdan indirdiğimde artık çatışma başlamıştı. Elimi kalbime koydum. Kendimi sakinleştirmeye çalıştım.
Gözümün önüne Asya geldiğinde gülümsedim.
"BURCU!"
Ilgazın sesini duyduğumda başımı çıkardım. Yolun ortasındaki arabadaydılar. Silah sesleri gitmememi söylüyordu. Çok gürültülüydü.
Şahinin olduğunu tahmin ettiğim yer kapkaranlıktı ve boşluğa ateş ediyorlardı. Bizim olduğumuz tarafta ise arabanın ışığı yanıyordu. Gidersem onun in kolaya kaçardı.
Kulubenin arkasından doğru yürümeye devam ettim ve yolun karşına geçip tekrardan Ilgazların yanına yürüdüm.
"Ilgaz!"
Seslendiğimde bana döndü ve sarıldı. Kokusunu içime çektiğim sırada bir silah sesi yükseldi. Sanki bu seferki can acıtıcıydı. Polis sesleri karşı taraftan duyulduğunda onu yakaladıklarını anladım.
Ilgazdan ayrılamıyordum. Canım acıyordu. Yaptığı tek şey boynumu öpmekti. Ben onu bile yapıcak gücü bulamıyordum.
"Ilgaz." diyebildim sadece.
Beni geriye çekti ve acıdan kıvrandığımda karnıma baktı. Gözleri yavaşça yüzüme çıktığında panik haliyle beni kucakladı ve arabaya bindirdi.
"Amirim amirim!" diye seslendiğini duydum. "Kurşun isabet etmiş hastaneye gidiyorum."
Deminden beri yanında olan adam konuştu "Hemen arkanızdan geliyoruz."
Ilgaz sürücü tarafına geçtiğinde arabayı çevirdi ve hızlı bir şekilde sürmeye başladı. Bir eli karnımdaydı.
"Burcu gözlerini kapatıyorsun."
Başımı salladım "Uyanığım ama Ilgaz." ona baktım "Çok canım yanıyor."
"Bir şey olmayacak güzelim. Sadece gözlerini açık tut. Burcu hayır hayır kapama gözlerini."
Onu duyuyordum. O kadarda bilincim açıktı. Hiç karnıma bakmamıştım.
Ilgazın elini tutup çektim ve kendi elimle bastırmaya çalıştım."Adı Aslan olucaktı Ilgaz. Aslan gibi çocuk yetiştirecektin."
Bana baktı ve tekrar yola döndü "Erkek miydi?"
Ağlamaya başladım ve artık karnıma bastıramıyordum "Aslanlar gibi oğlum benim diyecektin."
"Diyeceğim zaten bir tanem. Bir şey olmayacak lütfen dayan."
Gözlerim hepten giderken hatırladığım tek şey onun direksiyona vurması ve bağırmasıydı.