Polisler gittiğinde ne yapacağımızı bilmez bir şekilde mutfakta oturuyorduk. Ilgaz yemem konusunda ısrar ediyordu ama midem bulanıyordu yiyebilecek durumda değildim.
"Niye böyle bir şey yaptı?"
Gözlerimş Ilgaza çevirdim ve güldüm "İnanmıyordum çünkü." tekrar önüme baktım "Bir şey yapacağını düşünmediğimden kendini kanıtladı."
"Piç evladı. Onu elime geçiriyim."
Sinirini kızarmasından ziyade damarlarından anlamıştım. Yumruk yaptığı elini tuttum. Avucunu açıp elimi tuttu ve parmaklarımla oynadı.
"Bu başlangıçtı bence. Daha kötüsüne hazırlıklı olmalıyız."
"Annemleri teyzeme yollayalım. Asyayla beraber orada olsunlar. Hem aklımız kalmaz." dediğimde beni onayladı.
Belindeki silahı masaya bıraktı ve bana döndü "Her anında yanında olucam. Asla korkma."
Başımı sallayarak gülümsedim "Umarım o kadar ileri gitmez."
Yeri gösterdi "Şimdilik sadece bir taşla bunu yaptı. İlerisini bilemiyorum."
Başımı salladım "En azından kızlar güvende. Umarım onları bulamaz."
İçlenip yerdeki taşa ve kırık camlara bakmaya devam ettim. Hafif uzun tırnaklarımla Ilgazın avuç içinde oynuyordum. Arada elimi okşuyordu ve göz göze geliyorduk.
Ayağa kalktım ve pratik olsun diye kenara koyduğum kürekle fırçayı aldım. Temizleyeceğim sırada Ilgaz elimden aldı.
"Ben hallederim. Sen üzerini değiştir bebeğim."
Parmaklarımın ucunda yükseldim ve onu öpüp yukarıya çıktım.
Midemin bulantısını bastırsın diye biraz yatağa uzandım ve tavana baktım. Garip hissediyordum. Hemde hiç olmadığı kadar garip. Böyle bir hamle olucağını düşünmemiştim ama daha kötülerinin geleceğini anlamıştım.
Ağzıma dolmak üzere olan sıvıyı hızlı bir şekilde klozete boşalttım. İçim boşalana kadar kustuktan sonra elimi yüzümü yıkayıp giyinme odasına girdim.
Eşofman tişört giydikten sonra ayağıma terlik geçirdim ve aşağıya indim. Karnım aşırı ağrıyordu.
Merdivenlerin sonunda beni bekleyen kocamın kolları arasına girdim. Beni sıkıca sardığında bacaklarımı beline doladım ve içeriye gittik.
"Ilgaz."
Oturduktan sonra geriye çekilip yüzüme baktı. Saçlarımı düzeltti ve yüzümdeki ıslaklığı parmaklarıyla sildi.
"Efendim güzelim."
Parmaklarını çekince alnımı alnına dayadım "İyiki varsın."
Pek sessiz olmayan mırıltısıyla güldü "Sende canım."
Gözümden akan yaşlar yanağımdan düşüp Ilgazın yüzüne düşüyordu. Bunu fark ettiğimde güldüm ve Ilgazda benim yaşlarımı sildi.
"Bizim atlatamadığımız bir şey yok. Bu da geçer. Şimdi güçlü kalman lazım. Başta o kızların sonrada senin güvenliğin çok önemli."
Başımı salladım "Bana değilde.." gözlerine bakmak için çekildim. Yanağını okşadığımda başını olumsuzca sallayıp elimi öptü.
"Öyle bir şey de olmayacak."
Çok net çıkmıştı sözü. Gülümseyerek başımı salladım. Bir yerlerde çalan telefonuma bakmak için Ilgazın kucağından kalktım.
Ses mutfaktan geliyordu.
Telefonu alıp Ilgazın yanına döndüm ve aramayı reddettim. Kayıtlı olmayan bir numara ve bu saatte hiç kimseyi çekemeyecektim.
Telefonu masanın üzerine koydum ve kanepeye uzanıp başımı Ilgazın dizine koydum. Saçlarımla oynamaya başlamıştı.
"Bir şeyler yemen gerekiyor."
Yüzümü ekşittim ve gözlerimi kapattım "Midem bulanıyor istemiyorum."
"Miden boş."
"Sabah yerim Ilgaz gerçekten iyi hissetmiyorum."
"Aç mı uyuyacaksın?"
"Aç değilim."
"Peki öyleyse." yavaşça kalktı ve başımın altına bir minder koydu.
Gözlerimi aralayıp ona baktım "Nereye?"
"Mutfakta beklicem. Kocaman cam kırık ya gelmesin it."
Yattığım yerden kalktım "Sen olmadan uyuyamam."
"Uyursun hadi. Hemen şuradayım zaten." diyip oturma odasının yanındaki kapıyı yani mutfağı işaret etti.
Ayağa kalktım ve yanına gittim "Hadi geç beraber bekleyelim."
Onu itikledim ve mutfağın ışığını yakıp soğuk mermer üzerinde ilerledim.
Sandalyeye oturduğumda iliklerime kadar donduğumu hissettim. Ağzımın titremesine hakim olmaya çalışırken beni izleyen Ilgaza baktım.
Başını salladı "Git yat Burcu. Uykusuz kalmamalısjın ve soğuktan hasta olucaksın."
"Ilgaz uyuyamam diyorum ya. Sensiz uyuyamam."
Kapının tıklamasıyla yerimden sıçradım. Ilgaza doğru birkaç adım geriye gittim. Ayağa kalktı ve beni omuzlarımdan tuttu "Sakin ol Burcu. Oğuzu çağırmıştım o gelmiştir."
"Benim niye bundan haberim yok?"
Bir cevap vermeden kapıyı açmaya gitti. Oğuz içeri girdi. Bir şey konuşmadanda yanıma gelip sarıldı.
"Burcu iyi misin? Umarım çok paniklememişsindir bebek için tehlikeli."
"Nefes alamıyorum."
Beni duymuyor ve sarılmaya devam ediyordu. Sarılmak denilirse tabii kaburgalarım parçalanacaktı.
Ilgaz Oğuzun omzunu sertçe tuttuğunda benden ayrıldı.
"Afedersin."
"Bebek iyidir diye düşünüyorum. Çünkü paniklememe bile zaman kalmadı her şey çok hızlı gelişti."
"Kim bu neyin nesi?"
Tam konuşmaya başlayacağım sırada Ilgaz atladı "Burcu odaya çıkıp uyuyorsun. Biz burada duracağız."
Omzumu silktim "Ilgaz u-yu-ya-mam."
"Uyumak zorundasın. Gözlerini zor açıyorsun ve burasıda soğuk. Hadi çabuk."
"Ya üzerime kalın şeyler giyip gelirim. Bir şey olmaz."
Artık sinirlenmeye başlıyor gibiydi. Ama bana sesini yükseltmezdi bu yüzden elimi belime koyup ona baktım. Derin bir nefes aldığında Oğuz konuştu.
"Okey siz ikinizde gidin uyuyun ben burda dururum."
"Olmaz olurda zibidik gelirse alnının çatından vuracağım."
Ayakta durmaktan yorulmuştum. Geçip sandalyeye oturdum ve onlarda oturdu. Yanımda oturan kocama yaslandım beni kolunun altına aldı ve Oğuzla konuşmaya başladılar. Onları dinlerken tamamiyle kaymıştım. Zaten sesleri daha çok uyumamı sağlamıştı.