"Buna girelim."
Küçük parmağıyla nereyi gösterdiği belli olmayan bir filmi işaret ediyordu.
"Aslanlı olana mı annecim?"
Başını salladı ve elimi tutup sıraya girdi. 3 bilet aldıktan sonra içeriye doğru ilerledik. Henüz başlamasına vardı.
"Anne ben bir lavaboya gitsem"
"Tabi kızım git."
Asyaya baktım ve kucağıma alıp masanın üzerine otutturdum "Babaanneyi yormak yok. Hemen dönücem."
"Bende geliyim."
"Aa Asyacım biz seninle mısır patlağı alalım mı?"
Güldü "Popcorn o babaanne." dedi ve tatlı tatlı gülerken bizde ona eşlik ediyorduk.
Çok bilmişliği ve hataları düzeltmesi aynı Ilgaza benziyordu.
İkiside patlamış mısır almak için yanımdan uzaklaştığında bende lavaboya gittim. Cebimden ilacımı çıkarıp tek seferde yuttum ve elimi yüzümü yıkayıp çıktım.
Yavaş adımlarla yürürken arkama baktım. Panik atağım başlıyordu. İlacı almış olmama rağmen.
Derin derin nefes almaya başladığımda Birinin sırtıma dokunmasıyla korkudan sıçradım.
"Sakin olun sakin olun"
Elimi tutuyordu ve ben daha kötü oluyordum. Elimi çektim ve kenarda duran masaya yaslandım.
Kendimi sakinleştirmem lazımdı. Karşımdaki adam bana bir şeyler söylüyordu ama duymuyordum bile.
Kendi kendime konuşmaya başladım. Psikoloğumla yaptığım gibi yaptım.
"Her şey Asya için. Ailem için. Asya..." kendimi sakinleştirmeyi başardığımda adam beni otutturdu ve karşımda eğildi.
"İyi misiniz?"
Başımı salladım "Onun için iyi olmak zorundayım."
"Kim için?"
Gözlerimi adama kaldırdım "Kızım için."
Başını salladı "Panik atağınız mı var?"
"Gibi gibi."
"Hastaneye gitmek ister misiniz?"
Başımı salladım "Olmaz hastane olmaz."
"Tamam tamam. Su için." elindeki şişeyi açıp uzattı.
Ona bakarken bakışlarımı koridorun sonundaki adama diktim. Gerçekten kafayı yemek üzereydim.
Hayal görüyorsun Burcu. Hayal görüyorsun. Tamamen kurmaca. Ilgaz yok. Ilgaz yok. Asya var. Asya için.
Gözlerimi bir süreliğine kapatıp açtığımda artık orada değildi.
"9 NUMARALI SALON İÇİN SON 5 DAKİKA"
Anons üzerine kendime geldim. Bizim salondu. Ayağa kalktım "Teşekkür ederim gitmem lazım."
Daha fazla orada durmayıp Asyanın yanına gittim. Mısırlarını almış bekliyorlardı. Beni görünce masadan indi ve koşarak yanıma geldi.
Ona sarıldım ve kucağıma aldım.
Bana iyi gelen tek şeydi. Son 4 yıldır özellikle.
"Hadi filmimiz başlamak üzere."
Annemin sözü üzerine Asyanın eline mısırını verdim ve içeriye girdik. Koltuğumuza yerleştiğimizde ışıklar kapandı. Anlık karanlık sonucu Asya koluma sarıldı.
"Bir şey yok annecim."
Ve hemen film başladı. Asya rahatlamış görünüyordu ve gülerek izliyordu. Henüz başı olmasına rağmen.
Yeşil gözleri parıldıyordu. Ilgaz gibiydi gözleri ve dudakları. Saç rengide öyle. Tarif edilemez bir sarılığı vardı.
"Burcu"
Annem Asyanın öbür tarafında oturuyordu. Bana fısıldadığında ona baktım.
"Teyzeni aramayı unutma."
Ah tabi ya. Her gün mutlaka aramamı istiyordu. Elinde olduğu zamanda geliyor yanımıza. Benim unutkanlığım sağolsun kadını hep meraklandırıyordum.
Telefonumu çıkardım ve üçümüzün bir fotoğrafını çekip teyzeme attım.
Siz: Her şey yolunda. Anne kız günümüze babaanneyi de aldık.
mesajımı hemen görmüştü.
Periliçem: Şu güzelliklere bak
Periliçem: Tam seni arıyacaktımSiz: Merak etme teyzoşum keyfimiz yerinde.
Periliçem: Haftaya yanınızdayım
Siz: Bekleriz teyzoş
Periliçem: Öp güzelliğimi
Siz: Emredersiniz.
Dediği gibi yaptım ve Asyayı öptüm. O da dönüp beni öptüğünde gülümsüyordum. Pür dikkat filmi izlemesine şaşırmıştım. Bende dönüp izlemeye başladım.
Babasız büyüyen yavru aslanın büyüyünce babasını bulmasını anlatıyor. Babasını bulan yavru aslan onu affetmiyordu. Babası ise bazı sebeplerden onu bıraktığını açıklamaya çalışıyordu. Yavru aslan babasını affettiğini söylemek için gittiğinde babasını ölmüş buluyor ve üzülüyordu.
Ben bu yaşına kadar Asyaya Ilgazın bir süper kahraman olduğunu ve dünya için bir kurtarıcı olduğunu söyledim. Onun bir gün döneceği umuduyla yaşıyordu.
Dönecekti... Dönmek zorundaydı... Bana bir sözü vardı gelecekti.
Film bittiğinde Asya ağlamaya başladı. Annemle ne yapacağımızı bilemeyip birbirimize baktık. Asyanın önünde eğildim ve ellerini tuttum.
"Ne oldu prensesim?"
Ağlamaktan konuşamıyordu. İçim parçalanıyordu ve bir şey yapamıyordum.
"Asya ağlama lütfen."
Dinlemiyordu ağlıyordu. Onun ağlamasına dayanamıyorum ama dayanmak zorundayım.
"Hem niye ağlıyorsun ki? Senin baban bir süper kahraman. Herkesi mutlu eden bir kahraman."
"Beni niye mutlu etmiyor?"
Verdiği cevap karşısında kaskatı kesilmiştim. Böyle bir cevap beklemiyordum. Anneme baktım o da aynı şekil bakıyordu.
Asya kalktığı gibi koşmaya başladı ve salondan çıktı. Hızla peşinden gittim.
"Asya!"
Durmuyordu. Yalnızca koşuyordu. Neyi yanlış yapıyordum?
Onu göremiyordum. Etrafa bakınıyordum ama başım dönmeye başlamıştı. Nefes nefeseydim. Göz yaşlarım yüzünden etrafı göremiyordum.
Annem yanıma geldiğinde bağırdı "Güvenlik! Güvenlik yok mu?!"
Yanımıza gelen birkaç güvenliğin ardından beni bir yere oturttular ve Asyanın bilgilerini aldılar. Koskoca avmde kızımı kaybetmiştim. Tamamen benim sorumsuzluğumdu.
Oturarak bir sonuca varamazdım. Eşyaları anneme bıraktım ve beni beklemesini söyledim. Kendime gelmem lazımdı.
Asya olarak düşündüm. Onu en son gördüğüm yerden sonra nereye dönmüş olabilirdi?
Kalabalık olan yere gitmiş olabilir. O tarafa doğru girdim ve karşıma çıkan yürüyen merdivenlerle yukarıya çıktım.
Karşıma bir oyuncak dükkanı çıkmıştı. Burası çok büyüktü. Bakıcaktım. Bulacaktım onu.
Umarım başına bir şey gelmezdi.