Yaptığım güzel bir anlaşmadan sonra bütün günü şirketteki odamda geçirmiştim. Nihayet mesai bittiğinde de kendimi evde buldum. Üstüme rahat ve uzun bir tshirt onun altına da siyah bir tayt giydim. Bugün her şey güzeldi ve keyfimi bozmak istemiyordum. Tabi akşam yemeğine inmek zorunda olduğum için bu huzurumun bozulmasından da korkuyordum.
Ben bunları düşünürken Ayşe hanım kapımı çaldı.
"Defne hanım yemeğe bekliyorlar." Derin bir nefes aldım. En kötü ne olabilirdi ki?
"Tamamdır. Birazdan geliyorum." Ayşe hanım sessizce odadan çıktı.
Ayağa kalktım ve dolabımın yanındaki boy aynasından kendime baktım. Her ne kadar iş kadını olmayı sevsem de evdeki rahat halim ve giyimim daha çok hoşuma gidiyordu.
Son kez kendime baktım ve hazır olunca odamdan çıktım. Merdivenlerden aşağı inerken ablamın henüz sofraya gelmediğini gördüm.
Aşağı inince babamın sol yanındaki yerimi aldım. Ayşe hanım tabağıma mercimek çorbamı koyarken annem de babam da ruhen burada değildi. İkisi de bir şeyler düşünüyorlardı.
"Anne, baba..."
"Efendim kızım?" dedi babam. Annem ise ne konuşacağımızı dinliyordu.
"Neden bu kadar durgunsunuz? Bir problem mi var?" Babam sıkıntılı bir nefes verdi.
"Yarın bir misafirimiz var. Tolga şer..."
"Anladım baba. Anladım." dedim. Daha sonra sıkıntılı bir nefes verdim.
" O adam evimize kadar girecek yani? Hem bana hem de ablama göz koyan o hadsiz adam bizim evimize kadar girecek! Müthiş doğrusu!"
"Müthiş, evet" sesini duyduğumda binlerce kez lanet okudum kendime.
"Tolga birkaç gün sonra benim nikahlı eşim olacak ve sen de buna alışsan iyi edersin kardeşim. Daha çok gelecek o bu eve." dediğinde onu umursamadan babama baktım.
"Baba bu geceyi bir arkadaşımda geçirebilir miyim?" dedim ama babam kararsızdı. Annem araya girdi.
"Gitsin kız. Biraz dinlenmek iyi gelir." Annem de beni destekleyince ısrar ettim.
"Lütfen baba. Rica ediyorum." Bu sefer ikna olmuştu.
"Tamam git ama beni her şeyden haberdar et Defne."
"Tamam baba." der demez hemen merdivenlere yöneldim. Çıkarken ablama çarptım ama zerre kadar umurumda olmadı.
Odama girdim ve iş evraklarımı çantaya yerleştirdim. Çantamı aldıktan sonra telefonumu aldım. Aşağıya indim. Vestiyerden kabanımı alıp kendimi dışarı attım. Arabaya binecektim fakat arabanın anahtarlarını yanıma almadığımı fark ettim. Allah belanı versin Defne! Madem evden çıkacaksın anahtarları almamak ne?
Eve dönmek de olmazdı. Açıklama yapmak için bile konuşmak istemiyordum. Bu yüzden evin bahçesinden dışarıya çıktım. Biraz yürüdüm. Yürümek güzeldi fakat akşam vakti tek başıma olmak huzursuzluk vericiydi. O yüzden elimi telefona attım ve Emir'i aradım. Onun yanında olmak bana huzur verecekti.
Telefon üçüncü çalışında açıldı.
"Merhaba Emir. Kusura bakma rahatsız ediyorum ama kalacak bir yer arıyorum. Sen de kalabilir miyim?"
"Tabi ki. Konumunu at hemen geliyorum." dediğinde lafını ikiletmeden dediğini yaptım.
On beş yirmi dakika arasında Emir'in arabası önümde durdu. Emir arabadan indi ve koşarak yanıma geldi.
"İyisin değil mi?" dediğinde olumlu anlamda başımı salladım. Çok geçmeden arabanın sol ön kapısını açtı. Ben de kendimi arabaya attım. Yol boyunca sessizlik hakimdi.
...
Nihayet Emir'in kaldığı rezidansa gelmiştik. Emir arabayı durdurdu.
"Anahtarları al ve yukarı çık. Ben arabayı park edip geliyorum."
"Tamamdır." dedim.
Rezidansa girdim ve asansöre bindim. Az sonra Emir'in olduğu kata geldiğimde anahtarlar ile kapıyı açtım ve içeri girdim.
Hiç uğraşmadan direkt kendimi salondaki koltuklardan birinin üzerine attım. Bugün çok yorgundum ve akşam yemeğinde de bir şey yememiştim.
Çok geçmeden Emir geldi ve tam karşımdaki koltuğa oturdu.
"Kardeşim arkadaşları ile il dışına çıktı. Bu yüzden ev boş. İstersen kardeşimin odasında kalabilirsin."
"Ben koltukta da uyuyabilirim. Cidden hiç sorun değil." dediğimde itiraz etmekte gecikmedi.
"Defne... Zaten ilk geldiğinde yeterince ilgilenememiştim seninle. Bu da benim için bir fırsat işte."
"Her başım sıkıştığında sana geliyorum ve her defasında bana kapını açıyorsun. Çok teşekkür ederim Emir."
"Hiç sorun değil Defne. Sen iyi ol yeter." dedi. Sonra aklına bir şey gelmiş olacak ki durdu.
"Karnın aç mı? Bir şeyler sipariş edelim mi?"
"Aslında iyi olur. Tabi zahmet vermeyeceksem." dediğimde samimiyetle gülümsedi.
"Sen zahmet olmazsın ki..." durdu. Sonra hiç susmamak istercesine devam etti.
" Sen aşk olursun, sevgi olursun, eş olursun ama zahmet olmazsın. Hiçbir zaman olmadın." dediğinde gülümsedim.
Sen ne güzel bir adamsın böyle...
Gözlerimin içine baktı. Gülümsedikçe gülümsedi.
Daha sonra aklına aç olduğum geldi. Kıyamadı. Kalktı ve telefonunu alarak sipariş verdi. Ne sipariş verdiğini duymadım ama sorun değildi. Öğleden beri bir şey yemiyordum ve ne olsa yerdim.
Yanıma geldi ve konuşmaya başladı.
"Patates ekmek ve kola söyledim." dediğinde duraksadım. Çocukluğumun yemeği patates ekmek. Hayal meyal canlandı gözümde. Yanımda bir erkek çocuğu vardı tam hatırlayamasam da. Patates ekmeğimi ortadan ikiye bölüp onunla paylaşmıştım. Evet o çocuk Emirdi.
"Çocukken yerdik." Bana baktı. Anında gözleri dolmuştu.
"Hatırlıyorsun..."
"Evet ama sadece bunu hatırlayabildim şu an."
"Olsun." dedi mutluluktan ağlarcasına.
"Sen ne hatırlarsan o kabulüm." Ben de gülümsedim.
Çok şükür ki ona dair ufak da olsa bir şey hatırlayabilmiştim. Patates ekmek de olsa...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Defne
Teen FictionDefne kendi kurduğu reklam şirketinin patronudur. Evinin ikinci ve son çocuğu olan Defne ablasının kıskançlık dolu hislerinin etkisinde büyümüş ve başarılı bir çocuk olduğu için rekabet duygusuna alışık bir kadındır. Defne şirketini geliştirmek içi...