15.06.2024 12.35
Emir beni ailemin yanına getirmişti. Evde tek kalmamın bana iyi gelmeyeceğini tahmin edebiliyordu. Bu yüzden Selim'i de benim için buraya getirtmişti.
Emir'in yardımı ile evimizin bahçesinde ilerlerken Emir'in anne ve babasının hatta Can'ın da burada olduğunu gördüm. Hepsi bir masanın başında oturmuş bizi bekliyorlardı. Sadece ablam ve Selim yoktu. Emir'in dediğine göre Selim'le hep ablam ilgilenmişti. Selim'in öğlen uykusunu sevdiğini bildiğim için şu an ablamın onu uyutmaya çalıştığını anlayabiliyordum.
Nihayet eve girdiğimizde annem "Defne" diyerek boynuma atladı. Uzun uzun sarıldı. Annemi şimdilerde evladını kaybetmiş biri olarak daha iyi anlıyordum diyebilirim.
Daha sonra babam yanıma geldi. Uzun uzun baktı bana. Yüzümü ezberler gibi bir hali vardı. Sonra o da sımsıkı sarıldı. Yaram biraz acıyordu fakat dayanabilirdim.
Babam sarılmayı bıraktığında Fazilet annemle göz göze geldik. Beklemediğim bir şekilde beni gördüğüne fazla sevinmişti.
"Hoş geldin kızım." dediğinde ise şaşkınlık ve mutluluk arasında gidiyordum. Bana ilk defa kızım demişti.
"Hoş buldum anne." dedim. Sarılmaya çekinir bir hali olduğu için ilk hamle benden geldi ve ona sarıldım. Sanırım artık iyi anlaşan bir gelin ve anne olacaktık.
En sonunda sıra Tunç babama gelmişti. Ağlamaklı bir hali vardı ve onu anlayabiliyordum. O konuşmamayı tercih edip sarılmıştı. Zaten başından beri iyi bir baba kızdık. Beni hiçbir zaman kendi evlatlarından ayırmamıştı.
Sarılma faslı bittiğinde Can ile göz göze geldik. Olanlardan sonra benimle konuşmaya çekinir bir hali vardı. Gözlerindeki suçluluk duygusunu görebiliyordum.
"Senin suçun değildi." dedim masaya otururken. Elini tuttum.
"Sen bu hikayenin masumusun. Aynı kaybettiğim kızım gibi." dediğimde yanağından bir damla yaş süzüldü. Evet o masumdu. Ablasının suçunu ona yüklemek gibi niyetim yoktu. Sonuçta herkes kendi yaptığının bedelini ödemişti.
Tek anlayamadığım şey ise benim kızımın neyin bedelini ödediğiydi.
...
21.06.2024
Bugün İnci ve Ayşe'nin mahkemesi görülmüştü. Ben evimizin bahçesinde Selim'e mamasını yedirirken Emir ise avukatla görüşüyordu. Mahkemeden ne karar çıkacağını herkes gibi ben de merak ediyordum.
Emir görüşme bittikten sonra sıkıntılı bir nefes verdi. Daha sonra masaya geldi ve en baştaki yerini aldı. Ben de mamayı masaya bıraktım ve Emir'in konuşmasını bekledim.
"Ayşe on beş yıl hapis cezası almış. İnci ise üç yıl." dediğinde neden üzgün olduğunu anlayabiliyordum. Ayşe için üzülmüyordu. Ayşe'nin geride kalan kızı İlkay için üzülüyordu. Onun annesiz büyümesi içine sinmese de Ayşe'nin bu cezayı hak ettiğini biliyordu.
"İlkay'ı bize getirsene."
"Anlamadım."
"İlkay'ın velayeti Ayşe ve senin üzerine değil mi? Zaten annesiz kaldı bari babasız kalmasın. Hem ben de yardımcı olurum ona. İlkokula da başlaması gerekiyor zaten."
"Rahatsız olmaz mısın? Sonuçta o Ayşe'nin kızı ve sen Ayşe yüzünden..." dediğinde sözünü kesmekten geri durmadım.
"Küçücük bir kız çocuğundan bahsediyoruz Emir. Annesinin yaptığı hataların bedelini ona ödetemeyiz. Hem eğer ona sırtımızı dönersek o da kendini hatalar silsilesinin içine atacak. Aile ortamında büyürse iyi bir insan olabilir. Bir şansa ihtiyacı var." dediğimde Emir'in gözleri dolmuştu. Gözlerindeki parıltı benimle gurur duyduğunu gösteriyordu.
"Seninle evlendiğim için çok şanslıyım." Güldüm.
"O şans bana ait."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Defne
Teen FictionDefne kendi kurduğu reklam şirketinin patronudur. Evinin ikinci ve son çocuğu olan Defne ablasının kıskançlık dolu hislerinin etkisinde büyümüş ve başarılı bir çocuk olduğu için rekabet duygusuna alışık bir kadındır. Defne şirketini geliştirmek içi...