3. Bölüm

13 0 0
                                    


Sabah, çalan alarmın sesiyle uyandım.  Yataktan kalkar kalkmaz banyoya gittim ve güzel bir duş alıp rahatladım. Daha sonra dolabıma yöneldim ve siyah takım pantolonumu ve ceketimi çıkardım. İçine de beyaz bir gömlek tercih ettim. Giyinmem beş dakikamı almıştı. 

Merdivenlerden indim ve kendimi yemek masasının yanında buldum. Annem ve ablam sağ kenarda kahvaltı ederlerken babamın koltuğu boştu. 

"Babam nerede?" Ablam sorumu duymazdan gelerek kahvaltısını etmeye devam ederken neyse ki annem ciddiye almıştı. 

"Erkenden işe gitti kızım. Kahvaltısını bile etmedi." Şaşırmıştım. Babamın hiç böyle huyları yoktu. 

"Şaşırdım. Babam kahvaltısını etmeden çıkmazdı evden." dediğimde ablamla göz göze geldik. 

"Niye şaşırıyorsun ki Defne? İstediğin bu değil miydi? Kendi mutluluğun için herkesi mutsuz ediyorsun." Evet anladığım kadarıyla yine Tolga meselesinden bahsediyordu ama bu mesele artık çok can sıkmaya başlamıştı.

"Eğer kendi hayatım hakkında karar verip, geleceğimi inşa etmem birilerini rahatsız ediyorsa ben o rahatsızlıktan gurur duyarım ablacığım. Ayrıca babamda beni anlayışla karşıladığına göre bu konuyu sakız gibi uzatmanın da lüzumu yok ." dediğimde masadaki meyve suyu bardağını aldım ve yürümeye başladım. Evrak çantamı ve telefonumu da aldığımda direkt çıkış kapısına yöneldim. Bana yapılan imalardan sonra o masada oturmam kendime hakaretti. 

Evin dış kapısına geldiğimde elimdeki bitmiş meyve suyu bardağını Ayşe ablaya uzattım ve günaydın bile demeden arabaya bindim. Komut vermeye son derece hazırdım çünkü bir an önce gitmek istiyordum. 

"Şirkete" dediğimde şoför çoktan hareket etmişti bile.

                                                                                               ...

Şirketteki odama geldiğimde derin bir nefes aldım ve koltuğuma oturdum. Az sonra asistanım Nihan imzalamam gereken evrakları getirdiğinde o evraklarla bir saat oyalandım. En sonunda işim bittiğinde takvimime baktığımda gün içerisinde toplantım olup olmadığına tekrar baktım ve emin oldum. Toplantım yoktu. Bu babamın yanına gidebilmek için büyük bir fırsattı. 

Hemen şirketten çıktım ve tekrar şirketin önündeki arabama bindim. Şoförüm erken çıkmama şaşırmıştı. Aynadan beni kontrol ediyordu. 

"Babamın yanına yani diğer şirkete geçiyoruz." dediğimde "tamamdır" deyip harekete geçti. Trafik çok kalabalık olmadığı için yirmi dakikada babamın şirketine gelmiştik. Şirketin girişindeki Canan yazısı beni hem duygulandırır hem de gururlandırırdı. Babam yıllardır anneme deliler gibi aşıktı ve annemle birlikte kurdukları basım şirketinin adını annemin ismi olan Canan koymuştu. Bu şirket onların ortak yatırımıydı fakat annem kalp rahatsızlığından dolayı evde kalmayı tercih eder olmuştu. 

Şirkete girer girmez asansörle ikinci kata çıktım ve gözlerim babamın odasına kaydı. Kapıyı çaldım ve içeri girdim. Babam koltuğunu pencereye doğru yöneltmiş dışarıyı izliyordu. 

"Baba ben geldim." dediğimde beni beklemiyormuş gibi bana dönerek şaşkınlıkla gülümsedi.

"Kızım ne işin var burada? İşlerin yok muydu?"

"Senden daha güzel bir işim mi var babacığım?" diyerek ilk fırsatta boynuna sarıldım. Ona sıkı sıkı sarılıp özlem giderdikten sonra karşısındaki koltuklardan birine geçtim. 

Merak ettiğim ve cevabını beklediğim sorularım vardı.

"Sabah erkenden kalkıp şirkete gelmişsin baba. Üstelik hiçbir şey yememişsin de. Hiç böyle yapmazdın." dedim sitem edercesine. Eğer babamın bir sorunu varsa o sorun benim içimde bini bulurdu. O da bunu çok iyi biliyordu.

"Bir sorun yok kızım. " dedi içtenlikle gülümseyerek. Sonra devam etti. 

"Artık eskisi kadar iştahım yok, sabahları da erken kalkıyorum genelde o yüzden de işe erken geliyorum." Bunlar genelde yaşlılık belirtileri olurdu ama bir genç kız olarak babamın yaşlandığını kabul etmek istemiyordum. Her ne kadar kendi işimin patronu da olsam hala babamın küçük prensesi olan Defneydim çünkü. 

"Peki bunların benimle, benim reddettiğim Tolga meselesi ile bir alakası var mı baba?" dediğimde bu soruyu bekliyormuş gibi yüzüme baktı.

"Hem var hem yok." dedi ve derin bir iç çekti. " Ben istesem de istemesem de yaşlanıyorum kızım. Ne olacağının hiçbir garantisi yok. İşte bu yüzden seni evlendirmek istemiştim. Ölmeden senin yuvanı kurmak beni de mesut eder ve en önemlisi kızımın güvende olduğunu hissederim." 

"Ama baba sevmediğim biriyle evlenirsem değil sen, ben bile kendimi güvende hissedemem. Bunu biliyorsun." dediğimde haklı olduğumu biliyormuş gibi başını salladı. 

"Biliyorum kızım. Zaten bu yüzden teklif ettim ama istemediğini anladığımda vazgeçtim" dedi sonra bir umutla tekrar konuştu "Ama sen Tolga ile olmasa bile bu evlilik işini bir daha düşün derim. Bakarsın mutlu olacağın biri çıkar karşına." dediğinde haklı olma ihtimali umurumda değildi. Tabi bunu ona söylememeliydim. Zaten canı sıkkındı bir de isteğini reddetmem onu daha da üzecekti. 

"Düşüneceğim baba." diyerek elini öptüm ve alnıma koydum. Daha sonra odasından çıktım ve şirket koridorlarında yürümeye başladım.

 En sonunda asansörü bulduğumda zemin kata indim ve çıkışa yöneldim. Şoförüm beni görür görmez arabamı getirdi ve ben kendimi arabanın içine atıp "ev" komutunu verdim. 

Babama düşüneceğim demiştim fakat bu konuyu düşünmek gibi bir niyetim yoktu. Sadece onun içini rahatlatmak için öyle konuşmam gerekiyordu çünkü onu kırmak istemiyordum. Evet belki onu bu konuda beklentiye sokmuştum ama en azından hayallerini yıkmamıştım. Hem zaten benim bu hayattan evlilik gibi bir beklentim yoktu. Ben işime aşkla bağlıydım ve hayatıma işimle yön vermek istiyordum. Aşk başarıya giden yolda sadece zaman kaybı olurdu benim için. 


DefneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin