18. Bölüm

4 0 0
                                    

Karakoldan çıkınca ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. İfademi Tolga'nın aleyhinde vermiştim ve her yerde onu arıyorlardı. Polisler tuzağı kuranın ve azmettiricinin Tolga olduğunu bildikleri için tek zanlı Tolga idi. 

Öte yandan ne telefonum vardı yanımda ne de arabam. Cebimde kalan son parayla taksiye bindim. Hastanenin önüne geldiğimizde son paramı verip araçtan indim. Kapıya geldiğimde ise içeriye girmeye cesaretim yoktu. Ablama ve Emir'e bir şey olmuş olmasından deli gibi korkuyordum. İfade vereceğim diye iki saat karakolda kalmıştım ve hiç haber alamadığım için deliye dönmüştüm.

Bütün cesaretimi toplayıp içeriye girdiğimde ise kendimi sekreterlerin yanında buldum. 

Ufak bir arayıştan sonra bana Emir'in hala ameliyatta olduğunu, ablamın ise ameliyattan çıktığını ve tedbir amaçlı yoğun bakıma alındığını öğrendim. Emir ameliyatta olduğu için ilk başta yoğun bakımın önüne gitmem gerekiyordu. Eğer haberleri olduysa annem ve babam da orada olmalıydılar. 

Yoğun bakımın önüne gittiğimde annem ve babamı perişan halde otururlarken buldum. Annem feryat figan ağlarken babamın bu sessizliği beni korkutmuştu. 

Babamın yanına gittiğimde dizlerimin üzerine çöktüm ve babamın ellerini tuttum.

"Baba siz nasıl öğrendiniz?" Evet aklımdaki ilk soru çıkıvermişti ağzımdan. 

"Bir terslik çıkacağını hissetmiştim kızım." Babam güçlükle konuşuyordu. Ağlamaktan kıpkırmızı olan gözleriyle bana baktı. 

"Bir adamımı ablan ve Tolga denilen adamın olduğu otele gözcülük yapması için gönderdim. Tolga ablanı alıp yola çıkmış fakat benim adamımın onları takip ettiğini anlamış ve hızını arttırarak izini kaybettirmiş." Babam zor olsa da devam etti.

"Adamım sizi bulduğunda iş işten geçmişti. Son kurşun sesini duyabildiğinde ise hemen polisi ve ambulansları aramış. Belki sizin izinizi kaybetti ama en azından kurşun seslerini duyup sizi kurtarmak için hamlede bulunmuş. Yoksa o Tolga denen adam ablanı ve Emir'i ölüme terk edip seni de kaçıracakmış." Şimdi her şeyi çok daha iyi anlıyordum. Polis ve ambulans araçlarının orada olması tesadüf değildi. Babam olacakları biliyordu ve öyle ya da böyle bizi korumuştu. 

Babamın ellerini öptükten sonra ayağa kalktım ve annemin yanına gittim. Şokta gibiydi. Ne konuşulanları duyuyordu ne de gözü bir şey görüyordu. Ona sarıldığımda önce kimin sarıldığını anlamamıştı bile. Daha sonra gözlerimiz denk gelince anladı benim Defne olduğumu. Sımsıkı sarıldı bana. "Kızım." dedi. Öptü kokladı. Bu kadar kötü olayın içinde bana sarılması benim iyi olduğumu bilmesi onu bir nebze de olsa iyileştirmişti. 

                                                                          ... 

1 Saat sonra 

Ameliyathanenin önünde beklememe rağmen bir saattir Emir'den tek bir haber bile alamamıştım. Meraktan deli olurken bir o yana bir bu yana döndüm durdum. Ellerim titriyor, gözlerim kararıyordu ama ayakta durmak zorundaydım. Çünkü ameliyat masasında yatan adam alelade biri değildi benim çocukluk aşkımdı. Ona Allah'a emanet ol demiştim. Beni görmeden gideceğine inanmıyordum. Hem o beni bırakmazdı ki. Değil mi? 

Ben artık beklemeye tahammül edemezken sonunda bir doktor çıktı ve yüzünü bana döndü.

"Merhaba doktor bey. Ben Emir'in... " dediğimde durdum. Ne diyeceğimi bilememiştim. 

"Ben Emir'in kız arkadaşıyım. Onun hakkında bilgi almak istiyorum." Doktor zor da olsa gülümsedi. 

"Emir Bey'in durumu stabil. Kurşunu çıkartmak zor oldu ama neyse ki hayati bir organa denk gelmemiş. Birazdan normal odaya alacaklar. Geçmiş olsun." Doktorun söylediklerini duyduğumda sevinçten çığlık atmak istemiştim. Emir yaşıyordu. Emir iyiydi. Emir benimleydi, beni bırakıp gitmemişti.

DefneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin