(Emir'in anlatımıyla) 11.06.2024 00.45
Geç kalmıştım. Allah belamı versin ki geç kalmıştım. Eşime, doğacak çocuğuma geç kalmıştım.
Şirketten geç çıkacaktım ve ailesinin yanında olduğu için saçma sapan bir fikirle haber verme gereği duymamıştım. Sonra ne mi oldu? Kardeşim İnci eski karımla işbirliği yaptı ve eşimi ölüme terk etti. Sanem aramasaydı olanlardan haberim bile olmayacaktı. Sanem aramasaydı Defne'yi bulup hastaneye bile getiremeyecektim. Neyse ki Defne olacakları anlamış ve beni araması için ablasını uyarmıştı. Lakin ben yine de geç kalmıştım. Üstüne üstlük ne İnci ne Selim ne de Can ortalarda yoktu. Polise ihbar etmiştim fakat hala bir haber yoktu. Selim'e ve kardeşlerime bir şey olmasından korkuyordum. Her ne kadar İnci bize ihanet etmiş olsa bile...
Şimdi ise ameliyathane kapısının önünde onu, eşimi bekliyordum. Çocukluğumdan beri kokusuna, yüzüne hasret kaldığım kadının şimdide canına hasrettim. Tek duam şuradan sağ salim çıkmasıydı. Zaten oğlumdan ve kardeşlerimden haberim yoktu. Bir de Defne'ye bir şey olursa dayanamazdım.
Ben ihtimaller üzerine deliye dönerken hastaneye ameliyathane koridoruna bir kadın girdi. O kadın annemdi. Daha güzeli ise kucağında Selim vardı.
"Anne!" ben şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemezken hemen Selim'i kucağıma aldım ve kokusunu içime çektim. Ne de iyi gelmişti bu zor zamanda evladımın kokusu.
"İnci bize bile söylemeden Selim'i hizmetçilere bırakıp gitmiş. Ne olduğunu anlamadık. Sonra Sanem aradı. Biz de hastanelere Defne'yi sorgulattık. Bu hastanede olduğunu öğrenince de geldik. Baban da arabayı park edip gelecek." Annemin bir çırpıda anlattıklarından sonra tek bir şey düşünüyordum. İnci'nin ihanetini nasıl anlatacaktım ki anneme.
"İnci..." devam etmek içimden gelmiyordu.
"İnci'ye ne oldu? Söylesene oğlum. Zaten Can da yok ortalıklarda."
"İnci Ayşe ile birlik olup Defne'ye tuzak kurmuş. Tek anlamadığım şey ise İnci'nin bunu neden yaptığı. İnci bize bunu neden yaptı anne?" Gözlerimden dökülen yaşlara engel olamıyordum. Kardeşim eşime tuzak kurmuştu. Hem de ortada hiçbir sebep yokken. Neden ya neden?
"Can ortada yok, İnci ise Defne'ye tuzak kuruyor. Hem de Ayşe ile birlik olup... Sence Ayşe, eski karın... Can ile tehdit etmiş olabilir mi İnciyi?" Annem söyleyince benim de aklıma yatmıştı. İnci sebepsiz yere bunu yapmazdı. Yüksek ihtimal Can'ı kaçırmışlardı ama Ayşe bunu tek başına yapamazdı. Demek ki ona yardım eden adamları vardı.
Selim'i anneme bıraktım. Ona polisi arayıp Selim'in bulunduğunu söylemesini ve Defne'nin başında durmasını söyleyip oradan ayrıldım. Kapıda babamla karşılaştım ve onunla birlikte arabamın yanına gittik. Babam daha fazla susmaya dayanamadı.
"Ne oluyor evlat? Anlat bana olanları." Elimle arabaya binmesini işaret ettim ve yola koyulduk. Yolda olan biten her şeyi babama anlattım. İnci'nin yaptıklarını duyduğunda yüzü kıpkırmızı olmuştu. İnsan babasına bunu ne olursa olsun yapmamalıydı.
Gaza daha fazla yüklendim ve şehrin çıkışındaki bir yola girdik. Evliyken Ayşe'ye bu civarlarda bir ev almıştım. Boşandığımızda zorluk çekmesini istemediğim için güvence olsun istemiştim. Hesabına da her ay para atıyordum. Onun için değil kızımız için... Ama o varını, yoğunu beni ve eşimi bitirmek için harcamıştı. Ne yazık ki ben ona yardım etmek için uğraşırken o beni, ailemi bitirmişti. Bunun hesabını ona elbette ki soracaktım.
En sonunda eve vardığımda kapıda bir adamın beklediğini fark ettim. Torpido gözünden ruhsatlı silahımı aldım. Tolga ile yaşadıklarımızdan sonra önlem olsun diye almıştım bu silahı. Nitekim işime de yarayacak gibi görünüyordu.
Babama işaret verdim ve arabadan indik. Kapıya vardığımızda adam bize engel olmak istedi. Babamla konuşmaya başladıklarında bunu fırsat bildim ve silahın kabzasıyla kafasına vurdum. Adam yere yığılmışken büyük demir kapıyı açtım ve babamla birlikte içeri girdik. Evde başka adam yok gibiydi ve bu işimize gelirdi. İçeriye girmek için iç kapıyı yokladığımızda kapı zaten aralıktı. Önlemimizi alıp içeri girdiğimizde incinin eşyalarını parçalanmış halde yerlerde bulduk. Bodrum katından bağırışların geldiğini duyunca hemen aşağı indik. Siyah bir kapının camlarının arkasından Ayşe'nin gölgesini görebiliyordum. Daha sonra gözüm yerde yatan Can'a kaydı. Yaralıydı ama hala uyanıktı.
Kapıyı itip içeri girdiğimde babam da arkamdaydı. Ayşe içeri girdiğimizde bizi fark etti ve İnci'yi önüne çekip sol koluyla boğazını sıktı. Sağ eliyle ise kafasına silah dayamıştı. İnci'nin üzerindekiler parçalanmıştı. Boğuşma izleri vardı vücudunda. Ağlıyordu.
"Özür dilerim abi. Çok özür dilerim." dediğinde öleceğini düşünüyordu fakat onu kurtarmak için elimden geleni yapacaktım. Sadece kurtarmak için değil yaptıklarının hesabını versin diye de çabalayacaktım.
Elimdeki silahı Ayşe'ye doğrultmuştum. Hesap yaptım, tek gözümü kapattım. Ayşe hareket ediyordu bu yüzden onun yerine İnci'yi vurmaktan endişe ediyordum. Fakat şu an korkunun ecele faydası yoktu. Ben müdahale etmezsem zaten İnci ölecekti.
Tetiğe bastığımda Ayşe'yi sağ kolundan vurmayı başarmıştım. İnci bize doğru koşarken Ayşe yaralı haliyle silahını bırakmamıştı. Hala bir tehlike söz konusu olduğu için ikinci kurşunu karnına sıktım. İşimi şansa bırakamazdım. Nihayet elindeki silahla birlikte yere yığılmıştı. Temkinli bir şekilde eğilip silahını aldım. Baygınlık ile ayılmak arasında gidip geliyordu.
Babam ise Can'ın yanına koşmuş onu bağlı olduğu sandalyeden kurtarıp kucağına almıştı. Ben de Ayşe'yi kucağıma aldım. Her ne kadar onu vurmuş olsam da ölmesini dileyemezdim. Ben katil olmayacaktım. Her ne olursa olsun bir kadının katili olamazdım.
Ben Ayşe'yi arabaya bindirdikten sonra babamda Can'ı arabaya bindirdi. Can'ı vuran kadın ile Can yan yana hastaneye yetiştirilmeyi bekliyorlardı. İnci arabanın ön koltuğuna oturduğunda ben de şoför koltuğuna geçtim. Babam ise Can'ın yanına oturdu. Hep birlikte hastaneye doğru yola koyulduk. İnci yol boyunca ağlayıp özürler diledi ama umurumda değildi. Can'ın kaçırıldığını bana söyleseydi ben bir yolunu bulur herkesi kurtarırdım. Bu ihanet benden sevdiğim kadını alabilecekken onu affetmemi bekleyemezdi.
...
01.25
Nihayet hastaneye vardığımızda Can ve Ayşe'yi iki farklı ameliyathaneye aldılar. Ben ise Hemen Defne'nin bulunduğu ameliyathanenin önüne gittim fakat kimseyi bulamadım. Sekreterlerin yanına gittiğimde ise Defne'nin yoğun bakıma alındığını öğrendim. Hemen yoğun bakımın önüne gittim. Annem, Selim ve Defne'nin ailesi... Herkes buradaydı. Defne ise camın arkasında bir odadaydı. Yanında bir doktor bir de hemşire vardı. Doktor çok geçmeden odadan çıktı.
"Ameliyat nasıl geçti? Neden normal odaya değil de yoğun bakıma alındı?" Evet ardı ardına sorular soran bendim ama artık delirmek üzereydim.
"Defne hanım bebeğini kaybetti." dediğinde yutkunamamıştım. Defne kızımız gitti dediğinde bunu korkudan söylediğini düşünmüştüm fakat gerçekti. Evladımızı kaybetmiştik.
"Daha da kötüsü durumu kritik. Uyanabilir mi bilmiyoruz. Bu yirmi dört saat çok önemli. Gerisi Allah'ın takdirine kalmış ama her duruma hazırlıklı olmanız lazım." Doktorun söyledikleri kafamın içinde yankılandı. Ne yani ben Defne'yi kaybedebilir miydim? Hem de öz kardeşim yüzünden...
Ben bunu kaldıramazdım. Evladımı kaybetmişken bir de eşimi kaybedemezdim. Bu kadarı bana zulümdü. Bu kadarı olamazdı. Canımdan çok sevdiğim kadının canını kaybedemezdim. Üstelik oğlumuz daha çok küçüktü. Onun annesine ihtiyacı vardı. Defnem... Benim için değilse bile oğlu için yaşamalıydı. Oğlumuzu annesiz, beni aşksız bırakmamalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Defne
Teen FictionDefne kendi kurduğu reklam şirketinin patronudur. Evinin ikinci ve son çocuğu olan Defne ablasının kıskançlık dolu hislerinin etkisinde büyümüş ve başarılı bir çocuk olduğu için rekabet duygusuna alışık bir kadındır. Defne şirketini geliştirmek içi...