Çoğu zaman, hayatımın hemen hemen her döneminde yok olmak isteyen biriydim. Mutlu olsam bile bunun sonsuza kadar sürmeyeceğini bilir, kendimi tekrar tekrar karanlığa iterdim. Hayatım boyunca bununla mücadele etmiştim. Görünüşe göre mücadele etmeye devam da ediyordum. Karşımda oturup gülüşüp duran Jimin ve Yoongi gittikçe sinirimi bozuyordu. Buraya Jimin'le vakit geçirmeye gelmiş, sonunda yine Yoongi ile kendi kendime bir savaş vermek zorunda kalmıştım. Üstüne üstlük, fark edilmiyordum bile. Jimin benimle bir kez bile konuşmamıştı. Nedenini anlamasam da beni sadece üzüyordu bu durum. Jimin, olması gerektiğinden daha fazla etkiliyordu beni artık. Ona tamamen alışmış, güvenmiş ve çok şey paylaşmıştım. Bu da beni üzmek için yeterdi.
"Jimin-ah, buradan kalkıp başka yere mi geçsek?" dedi Yoongi. "Ah, aslında sana evimi göstermeyi çok istiyorum."
"Bugün saçlarımı boyayacağım aslında." Jimin elini dudağının kenarına koyup hafifçe Yoongi'ye doğru eğildi ve fısıldadı. "Kimseye söyleme, saçlarım boya."
"Nasıl?" dedi Yoongi sahte bir şaşkınlıkla. "Hiç de boya gibi durmuyor."
"Sen yine öyle bil."
İkisi de güldükten sonra Jimin benimle göz göze gelmişti. Gülüşü gittikçe kaybolurken toparlandı.
"Başka bir zaman olur mu?" diye sordu Yoongi'ye dönerek.
"Olmasın, saçlarını ben boyayabilirim."
"Ciddi misin?"
"Tabii ki, benim saçlarımı görüyor musun? Harika bir kesim değil mi? Kendim kestim."
Jimin gülümseyerek elini onun saçlarına atmıştı. "Güzeller."
"Senin saçlarını boyamama izin ver. Çok iyi anlıyorum bu işlerden."
"Hep kendim boyadım, bilemedim şimdi ne yapsak?"
"Bana güven. Saçını boyayan ilk kişi olmaktan onur duyacağım."
"Jimin." dedim sessizce. Onunla konuşmayı çok istiyordum ama hiçbir fırsatım olmuyordu. Beni duymadı, Yoongi'yle konuşmaya devam etmişti.
"Peki. Sana güvenecek ve saçlarımı emanet edeceğim o zaman."
"Jimin."
"Ama yakarsan saçlarımı-"
"Öyle bir şey olmaz." dedi Yoongi.
"Jimi-"
"Sarışınımın saçlarını mahvetmeyeceğim."
Yutkundum. Bu nedense kalbimi kırıyordu. Ona sarışın diyen ilk ve son kişiymiş gibi hissetmiştim uzun bir süre. Ne istiyordum bilmiyordum. Yavaşça sandalyeden kalktım. Çantamı sırtıma attım ve olabildiğince hızlı bir şekilde uzaklaştım. Jimin'in peşimden geleceğini sansam da hiç kimse yoktu. Açık hava iyi gelmişti biraz da olsa. Biraz yürüdükten sonra arkama baktım.
Bu, Jimin'in beni yalnız bıraktığı ilk gündü.
Boş adımlar atarken dükkana geldiğimi fark etmemiştim bile. Artık gittikçe alıştığımdan bana anahtarı vermişlerdi. Çantamdan anahtarı çıkarıp kapıyı açtım ve içeriye girdim. Işıkları açmış, kapıyı kapatmış ve 'kapalı' yazan yazıyı dışarıya doğru çevirmiştim.
İlk başta sandalyeye oturup birkaç dakika bekledim. Gözlerimi ovalıyor, ne yapacağımı düşünüyordum. Beni yalnız bırakana kadar ona ne kadar alıştığımın biraz bile farkında değildim.
Kalkıp kendime iyi bir hamburger yapmış, afiyetle yemiştim. Biraz ortalığı temizleyip müzik dinledikten sonra evime gitmeye karar verdiğimde kapıdan çıkar çıkmaz karşımda Jimin'i görmeyi beklemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Middle Of Nowhere | Jikook
FanfictionJungkook, planladığı intiharını gerçekleştireceği gün Jimin'le tanışır.