Siyah

1.1K 112 193
                                    

Dirseklerimi dayadığım köprüden bakarken aslında düşündüğüm pek bir şey yoktu. Buraya bir kez gelmiş, kendimi hiç düşünmeden bırakmıştım aşağıya. Zaten aylarca düşündüğüm için o an hiç düşünmemiştim. Şimdi yine aynı yerde, gelip geçen arabaları izliyordum. Belki bir saat, belki de yarım saat olmuştu. Aklımda pek bir şey yoktu. Boş boş izliyordum sadece.
Buraya neden geldiğimi bilmiyordum. Yeniden kendimi aynı yerden atacak kadar cesaretim yoktu elbette ama buradaydım işte. O güne geri dönmüş gibiydim. Tek fark, Jimin'in hayatımda olmasıydı. Onu tanıyor, biliyordum artık. Bir yabancı değildi benim için.

Kesin kararlıydım ama. Onu sonsuza kadar çıkaracaktım hayatımdan.

Hayatımda ona dair hiçbir şey istemiyordum. İstediğim tek şey yeniden cesaret bulana kadar sürünmekti.

Arkamdan geçen birkaç insana dönüp baktım. Kızın teki sigara içiyordu. Ona baktığımı görünce duraksadı ve başını 'Ne var?' der gibi salladı. Muhtemelen bir sapık sanmıştı beni. Ona yaklaştım.

"Sigaran var mı?" diye sordum. Normalde böyle bir şey yapacak bir insan bile değildim. Sigarayı birkaç kez içmiş, hoşlanmayınca içmemeye başlamıştım aslında. Yine de canım istiyordu.

"Sigarayı verirsem beni rahat bırakacak mısın?"

Anlamadığımı belli eden bir ifadeyle baktım yüzüne. "Peşinde dolaşacak değilim ya."

"Al." dedi paketi uzatarak. "Al bu da çakmağım." Ne olduğunu anlamıyordum ama işime geliyordu.
"Peşimden gelme."

Benden gittikçe uzaklaşırken arkasından bağırdım.

"Erkeklerden hoşlanıyorum!"

Bana garip garip baksa da bunu ilk kez dile getirdiğimi fark etmiştim. Hatta bir an, erkeklerden mi yoksa Jimin'den mi hoşlandığımı da düşünmüştüm. Sanki başka bir erkekten hoşlanamazmışım gibi geliyordu. Şimdiye kadar hoşlanmamıştım.

Paketten bir sigara alıp dudaklarıma yerleştirdim ve çakmakla yaktım. Yeniden yerime geçmiş arabaları izlemeye başlamıştım. Birkaç ay önce ölebilirdim diye düşünüyordum. Tam burada, baktığım yerden alabilirlerdi cesedimi. Kalbimin atışını hızlandırmıştı bu düşünce. Tıpkı o zamanlardaki gibi ölümü düşününce heyecanlanmaya başlamıştım. Biraz kendimi sarkıtmış, iyice aşağıya bakmıştım. Aslında sadece arabalara bakmak istiyordum. Tam da o anda geriye çekiştirildiğimi hissettim.

"Jungkook!"

Jimin. Sarı. Sarışınım.

Şaşırmama fırsat bile vermeden sarıldı bana.

Etraftaki insanları umursamıyordu. Sanki tutmasa düşecekmişim gibi sıkıca tutuyordu beni. Nefes nefeseydi. Yutkunamıyordu bile.

"Her yerde seni aradım. Evine gittim her yeri dağıtmışsın Jungkook. Çok korktum, çok korktum kapıyı aralık görünce. Duvarı öyle görünce-" dedi ve sustu. Elimdeki sigaradan sadece bir nefes alabilmiştim henüz. Geri çekildim. Sigarayı yeniden dudaklarıma götürecekken elimden alıp yere atmış ve üstüne basmıştı.

"Ödüm koptu diyorum sana!"

"Sana sadece iki saat önce bir daha karşıma çıkma dedim."

"Jungkook çok korktum." Kolumdan tutup beni iyice kontrol etmişti. Başka zaman olsa belki de özel hissedebilirdim ama şu an öyle bir hissim yoktu. "İyi misin? Bir yerine bir şey yapmadın değil mi?"

"Jimin, yapma."

Kısılan sesimi fark edince yüzüme bakmıştı. Yutkunduğumu görünce beni çekiştirmiş, köprüden indirmiş ve insanların olmadığı bir yere götürmüştü. Kontrolü eline almasından nefret ediyordum.

Middle Of Nowhere | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin