'kimsin sen?'

1K 99 80
                                    

Gözlerimi açtığımda parlayan yıldızlarla beraber Jimin'in yüzünü görmüştüm. Tam anlamıyla mışıl mışıl uyuyordu. Derin bir nefes alıp yataktan kalktım. Onun için güzel bir şeyler hazırlamam gerekiyordu. Saatin sekize geldiğini görünce biraz şaşırmıştım. Epey uyumuştuk ve akşam yemeği için çok fazla geç kalmıştık. Doyurucu ve hafif bir şeyler yapmam gerektiğini düşünüp dolu bir sandviç yapmaya karar vermiştim.

Sandviçi hazırlarken aklımda Jimin'den başkası yoktu. Beni nasıl öptüğünü daha fazla düşünmeye başlamıştım. Derin bir nefes alıp tekrardan toparlanarak hızla devam ettim. Sonunda hazırladığımda, tepsiye ilaç ve suyu da bırakıp tekrar odaya gittim. Elbette onu kaldıracak değildim oradan. Tepsiyi masaya koyup ışığı açtıktan sonra yanına gidecekken, ayağım yatağın yanındaki çantaya çarpmıştı. İçinde ne olduğunu deli gibi merak ettiğimden midir bilinmez, yavaşça yere eğilmiştim. Çok istiyordum bu çantayı açmayı. Jimin'in bıçaklanmasına sebep olan şeyi çok merak ediyordum. Elim fermuara gittiğinde kalbim o kadar hızlı atmaya başlamıştı ki kendim bile şaşırmıştım.

Yavaşça, ses çıkarmadan fermuarı yukarı çektim.

İçini araladığımda, belki birçok şey görmeyi düşünebilmiştim ama bu kesinlikle torbalarca uyuşturucu paketi değildi. Bunu hiç beklemediğimden hiçbir şeye dokunmadan sırtımı duvara yasladım. Jimin bunun için mi bıçaklanmıştı? Satıyor muydu? Kullanıyor muydu? Ne yapıyordu? Aklımda bin tane soru vardı. Nefesim iyice kesiliyordu.

"Jungkook."

Jimin yavaşça doğrularak yüzüme baktı. "Jungkook bembeyazsı-" Açık çantayı görünce şaşkınlığını gizleyememişti. Bir elini dudaklarına götürmüş, gözlerini iyice büyütmüştü.
"Jungkook!" dedi tekrar. Yatakta iyice doğruldu. Karnını tutarak yattığı yerden kalkmaya çalışıyordu. Hiçbir şey diyemiyordum ona. Yataktan kalkmıştı ama acı çektiğini yüzünden bile görebiliyordum. "Jungkook." dedi tekrar titreyen sesiyle. "Bana bak."

"Jimin." dedim zorla çıkan sesimle. Başımı kaldırıp yüzüne bakmış sessizce devam etmiştim. "Sen ne yapıyorsun?"

"Benim değil. Yemin ederim. Ben..." Yutkundu. Yanıma eğilmek için dizlerini büktüğünde durdurmuştum onu. Kollarından tutup engel olmuş, ben ayağa kalkmıştım. "Benim değil." dedi tekrar gözlerime bakarak. 

"Kullanıyor musun? Bana doğru söyle. Satıyor musun?"

"Jungkook hayır!"

"Ne o zaman? Bu ne?"

"Yoongi."

Dişlerimi sıkmaktan paramparça edecektim neredeyse. Yoongi herkesin hayatını mahvedecek kadar kötü biri gibi geliyordu bana. Benimkini mahvetmişti. Belki Jimin'in hayatını da mahvetmişti.  Belki de daha onlarcası vardı.

"Ne yapıyor? Onun için ne yapıyorsun? Bana anlat. Her şeyi anlat. Polise gideceğim."

"Hayır!" diyerek durdurdu beni. "Hayır, Jungkook yapma sakın bunu."

"Neden? Jimin, bununla ne bağlantın var senin? Bana her şeyi anlat, hemen anlat bana her şeyi."

"B-ben onun için alıyorum. Satmıyorum. Ben satmıyorum ya da kullanmıyorum yemin ederim."

"Bunu ilk kez yapmadın mı? Bunu defalarca kez mi yaptın?" Hiçbir şey dememişti. "Cevap ver."

"Ne dememi istiyorsun?"

"İnkar etmeni istiyorum."

"Edemem. Onun için alıyorum ve o da satıyor."

"Jimin." dedim titreyen sesimle. "Jimin, yapmadın."

Middle Of Nowhere | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin