Güven

1.2K 123 83
                                    

Kafede oturup Jimin'i beklerken bir yandan her şeye lanet ediyor, bir yandan saate bakıp duruyor ve bir yandan gereksiz gerginliğimi üzerimden atmaya çalışıyordum. Pek bir olayı yoktu. İşten çıkmış, kafede oturuyor ve Jimin'i bekliyordum. Böyle anlaşmıştık önceki akşam. Telefonu olmayan bir aptal olduğumdan ancak böyle haberleşebiliyorduk.

Çalışmak beni gittikçe yoruyordu. Artık çalışmak istemiyordum bile. Muhtemelen bunu Jimin'e söyleyecek, iyi bir azar da yiyecektim ama gerçekten yorulmuştum. Yine de yorucu bir günün ardından yalnız kalmaktansa Jimin'le görüşüyordum. Bazı şeyler eskisi gibi değildi. Eskiden işten çıkar, tek başıma bisikletime binerek eve gelirdim. Tek başıma yemek yapıp yer, tek başıma biraz bir şeyler izler ve uyurdum. En çok uyumak zorlardı beni. Tek başıma uyumaktan hep nefret etmiştim.

Kapıda Jimin'i görünce doğruldum. Gülüyordu ama bana gülmüyordu. Hatta beni görmemişti bile. Hemen arkasından Yoongi girince gözlerimi kırpıştırmıştım. Şaka gibi geliyordu. Bana yapılan koca bir şaka gibiydi Min Yoongi.

Jimin etrafına bakıp sonunda beni bulduğunda el salladı. İkisi birlikte gelmiş, masaya oturmuşlardı.

"Naber Jungkook?" dedi. Yoongi'nin yanında özellikle Kookie demiyordu bana.

"Tek geleceksin sanıyordum."

"Yolda karşılaştık."

Yoongi gülümsedi.

"Evet, yolda gördüm ve selam verdim. Sonra beni davet etti."

Bir şey demedim. Oturduğum sandalyeye sırtımı dayadım ve kollarımı birbirine bağladım. Tam da şu an burada bulunmayı hiç istemiyordum.

Jimin elini kaldırıp sipariş vermek için çalışanı çağırdı. Kendisi sipariş vermiş, Yoongi de vermişti. Sıra bana geldiğinde sessiz kaldım.

"Ne istersin Jungkook?"

"Canım bir şey istemiyor, teşekkürler."

"Neden ya?"

"İstemiyorum, o yüzden."

Bana şaşkınca bakıyordu. Biraz sert konuştuğumdan olsa gerek, şaşkındı. Sert olmamın sebebi, hayatımı mahveden bir zorbanın yanımızda oturmasından başka bir şey değildi.

"Neden kaba davranıyorsun?" diye sordu Yoongi. Bakışlarımı ona çevirip baktım. Yüzü cidden de büyümüştü. Lisedeki halinden çok farklıydı. On yedi yaşındaki Min Yoongi'den nefret ediyordum. Bu Min Yoongi'den daha da nefret edecek gibiydim üstelik.

Bu sorusuna karşılık alaycı bir gülüş attım. Jimin şaşkın şaşkın bakıyordu bana. Gülmem onu şu an daha çok şaşırtmıştı muhtemelen.

"Özür dilerim, kaba biriyim sanırım."

Jimin elime dokunup "Yok." dedi. "Yok öyle bir şey." Yoongi'ye döndü ve devam etti. "Sorun yok. Jungkook ve benim aramda böyle şeyler olmaz. Bana kaba davranmıyor." Tekrar bana baktı. "Kötü bir gün geçiriyor, o kadar."

"Yine de böyle konuşması doğru değil."

İnanılmaz biriydi. Amacını anlayamıyordum ama yalan söylediği apaçık görülüyordu. Masum gibi oynuyor, öyle davranıyordu. Muhtemelen Jimin'le de böyle arkadaş olmuştu.

"Sorun değil, Yoon."

Yoon.

Bacağımı sallayıp dururken bir yandan da dudaklarımı dişliyordum. Bu görüşmeyi kesinlikle böyle düşünmemiştim ve gittikçe sinirimi bozuyordu her şey.

"Jungkook, konuşalım sonra tamam mı?" dedi Jimin tekrar bana bakarak. Hiçbir şey demeden oturuyordum. Oturup olanları izlemekten başka bir şey gelmiyordu elimden. Siparişler geldikten sonra da birkaç dakika sessiz geçmişti.

Middle Of Nowhere | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin