27 Mayıs 2001
Parmaklarının arasında tuttuğu ihanetin delili olan görüntüleri hissettiği yakıcı öfkeyle birlikte parmaklarının arasında buruşturdu. İçinden yükselen o çaresiz hisse engel olamıyordu.
Hışımla fotoğrafları gelişigüzel odanın içine fırlattı ve sandalyesinden ayağa kalktı. Elleri, yerinden sökmek istercesine saçlarını bulurken yüksek sesle bağırarak masasının üzerinde ne var ne yok hepsini yere fırlatmaya başladı.
"Si*eyim! Böyle bir şey nasıl mümkün olabilir?"
Odanın içinde duran tüm eşyalar bir bir sinirinin etkisiyle paramparça olup yeri boylarken sakinleşmeyen bedeniyle odada gezinmeye başladı. "Kahretsin! Bu yaptığınızın bedelini ödeyeceksiniz! Yalvara yalvara benden af dileyeceksiniz!"
Üzerindeki takım elbisesinin ceketini çıkardı sinirden titreyen ellerinin vermiş olduğu hırsla. Eline telefonunu aldı ve aklından geçen tek bir ismi aradı.
"Alo?"
"Boşanma davası açacaksın. Hem de bugün!"
"Anlamadım kardeşim, ne boşanma davasından bahsediyorsun? "
Saçlarını karıştırdı. "Şermin ile boşanacağım. Ne yap ne et bugün hallet bu işi! Elimde zina yaptığına dair ispatlar var. Sürünmesi için elinden ne geliyorsa yap. Mal varlığımdan hiçbir şekilde yararlanamayacak! "
Ahizenin ardındaki ses oldukça şaşkındı. Öyle ki ne diyeceğini bile bilmiyordu. "Murat ne diyorsun a*ına koyayım! Ne oldu lan?"
"Sevgili karımı beni boynuzlarken yakaladım kardeşim! Hem de si*tiğimin Akif'iyle!"
"Hassi*tir..!"
Elleri belinde odada volta atmaya devam etti. "Ofiste misin?"
"Evet, buraya gel konuşalım adam akıllı. Elindeki görselleri de getir."
Bir şey söylemeden kapattı telefonu. Hırçın gözleri odada son kez dolaşırken oyalanmadan ceketiyle beraber fırlattığı fotoğrafları aldı ve kapısını hiddetle açarak çıktı.
And olsun bunu ona yaşatanlara hesabını soracaktı...
"Sevda hanım!"
Yüksek sesi tüm çalışanlarına korkuyla birlikte endişe salarken masasından kalkan sekreteri çoktan ona yetişmişti bile. Patronlarından normalde de korkuyorlardı fakat bugün çok daha fazla sinirliydi.
"Buyrun Murat bey?"
Çatık kaşlarını düzeltmeden; "Odamı temizlettirin ve bugünkü tüm randevuları iptal edin." diyerek yürümeye devam etti.
"Siz nasıl uygun görürseniz Murat bey."
Cevap vermeden adımlarını hızlandırdı ve ofisinden çıktı. Tek celsede bitirmeliydi bu işi. Zira intikamını alırken bile yüzünü görmek istemiyordu o kadının.
Hızlı adımları iş yerinin arka tarafındaki açık park alanına çevrildi. Bir an evvel gitmeliydi arkadaşının yanına. Uzaktan gördüğü siyah arabasının yanına yaklaşmaya başladı.
Tam bu sırada bir ses duydu.
Adımları bir bıçak gibi kesilirken düzelmemiş kaşları alnında daha da büzüştü. Bu... bu da neyin nesiydi böyle? Kedi miyavlaması gibi gelen bu ses nereden geliyordu?
Binmek üzere olduğu arabasından uzaklaşarak etrafına hızla göz gezdirdi. Kendinden başka kimse yoktu etrafta. Bir an yanlış duyduğunu düşünerek tekrar arabaya yönelecekti ki yeniden duydu o sesi.
Bir bebeğin ağlama sesi...
Bulunduğu yerden uzaklaşarak sesin kaynağını bulmaya çalıştı. Park alanında öylece dolanırken küçük bir yere takıldı siyah gözleri. Pembemsi bir şeydi galiba.
Adımları bu sefer oraya yöneldi. Birkaç adım sonunda gittiği yerde ise hissettiği öfke yerini saf bir şaşkınlığa bıraktı.
Ana kucağına sarılmış pembe battaniyede, ağlamaktan yüzü gözü kıpkırmızı olmuş ve muhtemelen altı aylıktan biraz büyük bir bebek!
Bu nasıl bir tesadüftü?
Eğildi iyice. Gözlerini dahi kör eden bu sinirli anında karşılaştığı minik mucize de kimdi?
Yüz kasları yavaş yavaş gevşerken kalbinde filizlenen merhamet duygusuyla iri parmağını, yüzünü gördüğü anda ağlamasını kesmiş meleğin yanağına uzattı. "Ufaklık... sende nereden çıktın böyle?"
Afallamış sesini duyan minik beden sanki onu anlamış gibi güzel bir gülücük hediye etti adama. Gülüşünün etkisiyle kısılan yemyeşil gözleri hiç tatmadığı duyguları beraberinde getirirken parmağına dolanan minik elle kalp ritmi değişti.
Çağlayan deniz misali hiddetli öfkesine ne olmuştu? Neden şuan bütün derdini tasasını unutturacak bu minik şeyin yanındaydı?
Birilerine haber verip yanından ayrılması gerekiyordu halbuki. Evet evet, birilerine durumu anlatıp acilen işlerinin başına dönmeliydi. Bu minik şeyden derhal uzaklaşmalıydı! Saf değildi, belli ki annesi olacak kadın onun ne olacağını umursamadan buraya terk edip gitmişti.
Kendi de buradan gitmeliydi. Onu bekleyen sürüyle iş daha da önemlisi bir boşanma süreci varken daha fazla oyalanamazdı. Cebinden ofisin ve parkın güvenliği aramak için telefonunu çıkarmıştı ki duyduğu ses tüm hareket kabiliyetini yitirmesine sebep oldu.
"Ba...ba...ba."
Donakaldı.
"Baba mı?"
İri bedenine yakışmayan titrek sesiyle ufaklığın yüzünü izlemeye devam etti. Bebek ise sanki daha yeni zırlayan o değilmiş gibi adamın yüzüne bakıyor ve kendisini kucağına alması için yosun gözleriyle kendini hırpalıyordu.
Bu görüntü karşısında ne yapacağını bilemedi adam. Takım elbisesinin toz olmasına aldırmadan bebeğin yanına çöktü. "Burada kalamam. Seni emin ellere verdikten sonra gitmeliyim, üzgünüm."
"Ba...ba."
Tekrar duyduğu o büyülü sesle içinden gelen dürtüye engel olamadı bu kez. Yazın sıcağında battaniyeye bastırılmış bedenini puset kılıklı yerden ayırdı ve kucağına çekti ufaklığı.
Anında neşeyle kahkaha atan bebek ellerini yanaklarına koyduğu anda kendi dudaklarında da oluşan tebessümü engelleyemedi. "Kucağıma mı gelmek istiyordun bakayım, hm? Ailen nerede peki senin ufaklık?"
Sanki konuşabilecekmiş gibi sorduğu soruyla bebek yüzüne yaklaştı ve henüz çıkmamış dişleriyle yanağına geçirdi ağzını. Tebessümü büyük bir gülümsemeye dönüşürken boynundan ufakça bir soluk çekti içine.
"Sen benim mucizem olmaya mı geldin melek?.."
🍃🍀🍃
Allah beni kahretmeye! Duramadım wallaha aklımda olan kurguyu hemen toparlayıp attım.
K.S. için yeni bölüm diye umutla açan okurkuşlarımdan özür diliyorum ama cidden bunu yapmasaydım olmazdı.
Yepyeni bir klişeden uzak gerçek aile kurgusuyla sizlerleyim. İsmi ve kapağı henüz net değil. Yks sonrası yayımlayacağım kurgumda sizleri görmeyi çok isterim♡♡
Kısacık bişey paylaştım hepiniz Allaha emanetsiniz.
Bendeniz hepinizi koccaman seven #birdelidolu hoşça ve sağlıkla kalın bebeklerim♡♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Serçe (Aile Serisi-1)
ChickLit"Hiç mi görmüyorsun ya, hiç mi anlamıyorsun beni Elfida?" diye bağırdı sinirle. Kaşlarım bilinmezlikle çatıldı. Neyi anlamıyordum? Yüz ifadem iyice çıldırmasına sebebiyet verirken yüksek sesi tonunu hiç kaybetmeden devam etti. Elleri gergince dağın...