"Yaşadığın her şey hayırlısı öyle olduğu içindir. Nefes aldığına şükret ve başına gelen sıkıntılara katlan. Sana nefesini veren de aynı acıyı veren de..."
(Oylar ve yorumlar hazır olsun lütfen.)
⏳⏳
Kalbimden yükselen ve hiçbir daim düşüncelerimin boş bırakmadığı zihnimdeki karmaşıklığın aksine dışımdan oldukça suskundum. Nitekim çoğu kişi bu suskunluğumu gereksiz bir soğukluğa veya ruhsuzluğa vurmuştu. Fakat öyle değildi.
Yaşanılan ve yaşanmışlıkların verdiği hissiyatlar insanda bambaşka etkiler bırakıyordu. Bende mesafe bırakmıştı mesela. Her insana karşı o mesafeli tavrımı korumayı sürdürmüştüm. Hatta kendi aileme bile alışmam, duvarlarımı yıkmam çok uzun bir süremi almıştı.
Bu konuda insanların soğuk nevale, ruhsuz gibi söylemlerine de kulak asmıyordum. Çünkü insanlar gerçekte olanın aksine görünene kulp bulmayı severdi.
Eski okulumda dahi genel olarak insanlarla muhattap olmazdım. Arkadaşım bile yoktu. Fakat okulda evlatlık olduğumu bir şekilde öğrenip tüm okulun ağzına meze eden kız bütün sakinliğimle birlikte koyduğum mesafeyi beraberinde alıp götürmüştü.
Sadece sinirden gözümün döndüğünü hatırlıyordum.
Tüm okulun önünde saçlarından asılarak hakkımda çıkardığı saçma salak şeyleri söylettirmiş, üstüne üstlük bir güzel ağzının payını vermiştim. Benim suskun halime alışmış herkes şoka girmişti o an ama sorun değildi.
Olan ve hiç olmamış ailem kimseyi ilgilendirmezdi en nihayetinde.
Çok zaman almıştı kendi kabuklarımı kırıp, hayatıma bir şans vermem fakat başarabilmiştim bunu. Önce içimde büyüttüğüm sevgiyi aileme gösterebilmiştim. Ardından da yeni başlangıçlarla yeni arkadaşlıklar edinmiştim.
Pişman değildim, bilhassa memnundum da.
Ayrıldığım okul yepyeni sayfalar açmıştı benim için. Utku ve Ecem bembeyaz sayfalarımın üzerinde en güzel şekilde isimlerini yazdırmıştı şüphesiz. Fakat öyle biri vardı ki ilk sayfamın en üst köşesindeydi ismi.
Batıkan...
Uzak durmuştum, ısınamamıştım ama öyle bir anda girmişti ki hayatıma ve kalbime, herkesin bana ulaşmak için kırması gereken o yüksek duvarlarım onun önünde yerle bir olmuştu.
İyiki olmuştu.
Şimdi onun benden daha yaralı olması ona karşı içimde büyüyen merhamet duygusunu perçinliyordu. Aşktan ziyade başka duygular hissediyordum ona. Merhamet mi şevkat mi adını koyamadığım bir şeydi bu. Seviyordum aşk anlamında ama yanında başka duygular da büyüyordu.
Mesajım iletildiği anda cevap verip vermemesine bakmadan telefonu kapattım. Yalnız hissetmemesini istiyordum. Onu sevenlerin olduğunu ve kendine değer verdiğini görmek istiyordum.
"Anlat bakalım, içerideki arkadaş mevzusunu fındık burun. "
Abimin hafif sitemli sözleri 'aslında bir şeyleri çaktım ama sen söyle' dercesineydi. Arabayı çalıştırmamasını fırsat bilerek uzandım ve yanağına kocaman bir öpücük bıraktım.
"Öncelikle sizi çok özlediğimi belirtmek isterim beyfendi." dedim şirince. Yalan değildi gerçekten özlemiştim.
Kaşları 'bak sen' dercesine yukarı kalkarken direksiyonu elinde döndürerek arabayı hareket ettirdi. "Demek konu senin minnoş hareketler yapmanı gerektirecek kadar ciddi ha?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Serçe (Aile Serisi-1)
ChickLit"Hiç mi görmüyorsun ya, hiç mi anlamıyorsun beni Elfida?" diye bağırdı sinirle. Kaşlarım bilinmezlikle çatıldı. Neyi anlamıyordum? Yüz ifadem iyice çıldırmasına sebebiyet verirken yüksek sesi tonunu hiç kaybetmeden devam etti. Elleri gergince dağın...