Kirli geçmiş

9 3 2
                                    

Evet o bağırıştan sonra kulaklarımı kapadım ve söylendim 'bidaha üçünüz aynı anda bağırmayın!' nesine bu kadar şaşırmış olabilirlerdi ki tanıyorduk sonuçta tek fark onlar çocuğa pek ısınamamışlardı bende ısınamadım ama onlar gibi gözümü çocuğa dikip rahatsız etmiyordum 'ş-şey evet berke' çocuk ağzında lafları geveleyerek konuşurken herşeyi düzeltmek adına konuşmaya başladım 'tamam bu normal berke bizim berke şimdi uyuyalım yarın sabah konuşuruz!' batuhan cümlem bittiği an elindeki sopayı yere attı ve sinirle berke ye döndü

'birincisi o hiçbir zaman "bizim berke" olmadı ikincisi berke bizim yanımızda yatıyor senden uzak üçüncüsü BERKENİN ISIRILMADIĞI NE MALUM!' bu ne kıskançlıktır yahu yemin ederim abim olsa bu kadar kıskanmaz 'tamam tamam siz nası isterseniz!' ellerimi teslim olur gibi kaldırdım arkamı dönüp tekli bi sıra çektim ve ayaklarımı tezgaha uzatarak gözlerimi kapadım berke de kendini açıklamaya çalışıyordu

'B-ben ısırılmadım yemi-'

'KES! KES BE!'

'SEN GEÇ BAKİM ŞÖYLE'

hiçbişey umursamadan kafamı karanlığa çevirip göz kapaklarımın karanlığına bir karanlık daha ekledim

Sabah
Sandalyemin kaymasıyla dengemi sağlayarak uyandım gözlerimi kırpıştırarak etrafıma bakındığımda gözüm sandalyelerin toplu olduğu bir yerde durdu bizimkilere baktığımda üçü yan yana yatıyodu 'Lan!' berke nerde? Sandalyelere geri döndüğümde berkenin sesini duydum 'ş-şey efsun yardım edermisin?' hızla sandalyeleri kenara çektim büyük bi gürültüyle yere düşen sandalyeler hem zombileri hemde bizimkileri uyandırmıştı 'efsun napıyorsun?!' 'çocuğu HAYVAN gibi kafese koymasaydınız bende yapmazdım!' cidden ama artık abartıyorlardı

Berke nin elini tutarak kaldırdım sonra önüme dönerek dizlerimdeki tozu sirkeledim batuhan önüme geçerek berkenin kolunu tuttu 'hadi vaaden son buldu kelebek!' kapıya doğru yöneldiğinde çocuk batuhana yalvarmaya başladı 'lütfen yapma cidden zor kurtuldum onların elinden!' korkuyordu gözlerinde saf korku vardı çocuk hiçbişey yapamıyordu

Koşarak kapının önüne geçtim derin bi nefes çekip kapının önünde yani batuhanın önünde durdum 'üzgünüm ama bunu yapmana izin veremem!' 'izin istediğimi hatırlamıyorum!' tam beni kenara ittiği sırada kapının yan tarafından zor tutundum düşmemek için çocuğu atmak için kapı kulpunu kavradığında berke bağırdı ve kolunu batuhanın elinden zorda olsa kurtardı 'onlar yaşıyor!' kimden bahsettiğini hiçbirimiz anlamamışken batuhan çocuğun üzerine yürüdü 'çağrı baran ve berna yaşıyor!' bunu duyunca batuhanda durdu bende hepimiz aynı şaşkınlığı yaşıyorduk o üç salak nası hayatta kalabilmişti anlayamıyorduk

'ne diyosun lan sen!' bu sefer berkenin üzerine yürüyen ben oldum ne demek istediğini gayet iyi anlamıştım fakat bişey görmüştü bişeye şahit olmuştu ki onların yaşadığını biliyordu 'm-müdür müdürü öldürürken gördüm onları s-sonra ellerindeki bıçak türü şeylerle beni kovaladılar bende ilk burayı bulup buraya girdim!' Müdür mü dedi o bunlar cidden uslanmaz neden böyle bişey yapmışlardı ki

'Of Allahım çıldırcam!' Elllerimi saçlarımın arasına sokarak sinirle tezgaha yaslandım 'onlar bu okuldaysa burdan gitmeliyiz hemde derhal' sonra berkeye döndüm ve meriç i gösterdim 'neden izin vermedin!' İşaret parmağımı atakanın üzerinde tekrar durdurdum 'ya atakan ona neden izin vermedin' o ne dediğimi gayet iyi anlamıştı baran ve berna ona neler neler yapmıştı ama o her seferinde susmuştu korumak istemiştik izin vermemişti bununda bi nedeni olmalıydı salak mı bu çocuk ya?

'Tamam tamam sakiniz öncelikle arka bahçeden caddeye çıkmalıyız sonrasını hallederiz!' Herkes iki dakika da kurduğum planı beğenmiş olacak ki kimseden ses gelmedi sonra herkes kendi için kendini koruyacak bişeyler aramaya başladı sağ tarafımdaki dolabı açıp içinden tüm sargı bezlerini çıkarıp ortalığa attım ve bant aramaya başladım hızlı hızlı tüm çekmeceleri karıştırırken yanıma berke geldi onu görmezden gelmek istiyordum fakat elimde değildi onu yaşadıklarıyla sınamak istemiyordum çünkü bi zamanlar bende bunları yaşamıştım ve zorbalık görmenin ne demek olduğunu insanı nası kendinden nefret ettirdiğini dahi anlayabiliyorum 'üzgünüm...' 'hayır özür dileme haklısın kendim yaptım tüm bunlar benim hatamdı susmam ezik olmam çekilmez olmam hepsi benim suçumdu!' Of kendimden nefret etmem normal mi çünkü şu an içim paramparça 'ben öyle demek istememiştim sadece karşı koyabilirdin baş kaldırabilirdin yada... bizden yardım isteyebilirdin?' Dolaba kafasını dayayarak tezgaha oturdu ve sadece duvarla bakışıyordu gözlerime suratıma dahi bakamıyordu lanet olsun ki bu duygunun ne denli ağır olduğunu çok iyi biliyorum

'Yapamadım efsun...yapamadım sizide bu iğrenç oyuna alet etmek istemedim s-sizinde hayatınızı mahvetmek istemedim' sözlerinin ardından hemen yanağına düşen bi damla yaşı sildi güçsüz görünmek istemiyordu onun için ağlamak bi güçsüzlük göstergesiydi her insan böyle düşünüyordu çok saçma! Ağlamak güçsüzlük değildir bunu sokun artık kafanıza ağlamak bi rahatlama egzersizidir ve her üzgün insan ağlamaz mutlu olan da şaşkın olan da hatta aşık olan insan dahi ağlayabilir bence bi insan duygularını saklamdan yaşıyorsa benim için en güçlü insan o dur ve hayatın değerini bilen tek insan da odur

Emin olun bu tür insanları yenemezsiniz he yendim sanarsınız düşürür gidersiniz ama arkanıza bi bakın derim 😉

'Berke...sen çok güçlüsün!ne kadar yakın arkadaş olmasak ta ben sana güveniyorum asla yılma pes etme olur mu?' Dolu gözlerle yüzüme bakan çocuk benim dahi içimi ısıtmıştı tezgahtan indi benimde gözlerim doluydu sarılmak için tam kollarımı iki yana açmıştım ki atakan bi anda belimden kavrayıp beni kaldırdı ve arkaya koydu 'oha ama!' Batuhan berkeye dönerek 'ağır ol kelebek!' 'Şu çocuğa kelebek demeyi kesermisin!' 'Ne diyim bebeğim mi diyim?' Herkes yüksek bi kahkaha patlattığında berke de gülüyordu işte buyduk biz bize bu yakışıyordu ...gülümsemek...

Atakanın arkasından çıkıp yerdeki sargıları elime aldım 'bant lazım bana' meriç suratıma doğru bantı firlatınca zar zor tutabildim iç çekerek doğrulduğumda elimdeki bant ve sargı bezleriyle batuhanın yanına gittim 'ver kolunu' kolunu çekerek sargı bezini koluna dolamaya başladım 'yine ne yapıyosun efso!' Başımı sargı bezinden hiç kaldırmadan konuştum 'birinci bizi koruyacak bişeyler yapıyorum ikinci bana bidaha efso deme atakanın üzerindeki gücüm sana etki etmiyor' bunu duyunca hafif bir kahkaha attı bende teker teker herkesin kolunu bandajlamaya başladım

Yarım saat sonra
Herkesin kollarını sardıktan sonra bende kendi kolumu sardım 'camdan mı atlasak?' 'He yani efsun senin gibi bi kafadan böyle bi plan beklenirdi zaten' ama yapıcak bişey yok ya camdan atlayıp arka bahçeden koşarak çıkacaktık yada zor ama risksiz yolu seçip okuldan devam edecektik iki seçenek var önümüzde

'E napalım atakancım daha iyi bi fikrin mi var?' Elini çenesine attığında sinirle elimdeki bantı bi kenara fırlattım 'şöyle yapıyoruz meriçle ben önden çıkıyoruz arkadan da siz geleceksiniz zombi gördüğümüz anda koşuyoruz ve arka bahçeden çıkıyoruz' herkes onaylayınca derin bir nefes aldım sınıfın kapısını açtım hepimiz sessiz ama hızlı adımlarla ilerlerken koridorun sonunda bi tane zombi vardı sese duyarlı oldukları için gelmez herhalde

Dilini efsun dilini yani..

Zombi değişik hareketler yaptı ve bağırarak tek ayağıyla bize doğru koşmaya başladı ben en önde olduğum için arkamızdakileri öne geçirdim ve koşmalarını işaret ettim batuhan yanımdan geçerken kolumu tuttu 'sende gel hadi efsun!' Kolumu çektim ve omzuna yavaşça vurdum 'geliyorum hızlı gidin aşağı inin spor salonuna ordan çıkarız arka bahçeye Hadi götür onları sana güveniyorum!' Batuhan ellerini yanaklarıma koydu bi yandan da gelmekte olan zombideydi gözü 'efsun dikkat et sana bişey olursa...' 'BATUHAN HADİ BURDA DA ZOMBİ VAR!' atakan sağdan bağırınca batuhanı hızla o tarfa doğru ittirdim o gidince bana doğru gelen zombiye baktım aklıma asil gelince bildiğiniz gözüm döndü bu aptallar yüzünden benim en yakın arkadaşım ölmüştü

Sinirle yerdeki kırık oduna benzeyen tahta bi parçayı alıp bana yaklaşmış olan zombinin üzerine koştum ve tahtayı karın bölgesine soktum çok iğrenç bi ses çıkmıştı fakat umrumda değildi göz göze geldiğim zombinin ölmediğini farkedince afalladım ölüyken yaşadıkları yetmiyor ölümsüz bide pislikler

Yüzüme doğru bağırınca üstüme ağırlık yapmasıyla beraber yere düştük zombiyi kenara fırlatıp yerde kayarak koridoru döndüm hızla merdivenleri inerken spor salonuna girmek için kantinden geçmem gerekiyordu kantine geldiğim an karşımdaki kişi soluğumu kesmişti burdaydı karşımdaydı demiştim derhal bu okuldan çıkmalıyız demiştim

Yorum ve beğeni daha çok gelirse sevi nirim yorum özellikle yoksa devam etmeyi düşünmüyorum

Ölümün kıyısındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin