🧚🏻‍♀️Zaman çarkları🧚🏻‍♀️

124 6 1
                                    

Şu an müdüre Faragonda bizi okulun altındaki bir geçide getirmişti. Burada bizim de dahil birçok perinin yendiği düşmanların resimleri ve buzların arkasında heykelleri vardı. Resimleri anlamıştım ama heykellerin neden orada olduğunu çözememiştim. Herhalde kendilerinin ne kadar güçlü olduklarını hatırlamaları içindir diye düşündüm.

Hepsinin arkasında kocaman bir buz kütlesi duruyordu. Sihir sayesinde erimiyorlardı ama içerideki adam çok heybetliydi. Diğerlerinden ayrılıp adamın yanına gittim. Etikette isminin Valtor olduğu yazıyordu. Uzun boyu ve geniş omuzları vardı ama gözleri bana çok tanıdık geliyordu. Biraz düşündükten sonra geçende çizdiğim resimlerdeki adam olduğunu anladım. Peki ben neden ölümcül bir adamı çizmiştim ve işin tuhafı onu nereden tanıyordum?

Biraz daha yaklaşayım derken omzuma bir el değmesiyle irkildim. Müdüre Faragonda gözlüklerinin üstünden şüpheci bir şekilde bakıyordu.

- Bazen bazı şeyleri çok kurcalamamak herkes için daha iyidir Bloom.

Doğru söylüyordu ama merak etmiştim işte.

- Biliyorum ama bir şekilde bakışları buzun altından olsa bile beni kendine çekiyormuş gibi hissettim.

Bir şey demeden ilerlemeye başladığında arkasından usulca geldim ama aklım hâlâ Valtor'daydı. Bir ara sihirli arşive gidip onu kesinlikle araştırmalıydım.

Şu anda karşımda gizli geçitteki adam kanlı canlı bir şekilde duruyordu. Buzun içinden çıksa bile hâlâ oradaymış gibi bir güzelliği vardı.

Çenesini sıkmaktan gamzesi ortaya çıkıyordu ancak gözleri bilge hâlini koruyordu. Onda düşmanlıktan öte bir şeyler vardı ama henüz anlamış değildim. O neredeyse tüm gezegenlere yıkımı getiren adamdı. Onun ataları gezegenimi dondurmuştu ve şu an o üç cadıyı getirmek istediğine emindim.

Onu yenebilmek için müdüre Faragonda en basit formumuzun işe yaramadığını söylemişti ve böylece birçok maceranın sonunda herkes enchantix denen dönüşümü kazanmıştı. Bu dönüşümü kazanmak için perilerin herhangi birini kurtarıp onun yerine ölüme yaklaşması gerekiyordu. Mesela Layla, Kraliçe Ligea hayata dönsün diye kendi gözlerinden vazgeçmişti. Musa Prenses Galatea'yı kütüphanedeki yangından kurtarmıştı ve dumandan boğulmuştu.

Flora arkamdaki su yıldızlarını korumaya çalışıyordu. O ise kardeşi Miele siyah söğüt gölüne düştüğünde yüzme bilmemesine rağmen peşinden atladı ve kardeşini kurtardı. Ancak kendisi çok derine batmıştı. O anlarda yaşadığım dehşet hâlâ dün gibi aklımdaydı. Tecna Andros gezegenindeki portalı kendi başına kapatmaya çalışmıştı ama asıl olaylar ondan sonra başlamıştı. Onun ölüsünü buluşumuz ve grubu dağıtmamız onun yokluğuyla başlamıştı. Daha sonra yaşadığını öğrenmiştik.

Stella, babasını kavurmak isteyen ejderhaların önüne atlamış ve sihrini tükenene kadar kalkan yapmaya harcamıştı. Ben ise Obsidyen gezegenine gidip üç eski çağ cadısını arkadaşlarımın yardımıyla yenerek kazanmıştım ancak şu an karşımdaki adam onları geri getirmeye çalışıyordu.

Ona kesinkes iyi ya da kötü diyemiyordum. Ne siyah ne beyazdı bana göre. Beni doğaüstü biri yaratmış olsa ve bir şekilde karşıt güçler tarafından yok edilse bende onu geri getirmek için her şeyi yapardım ancak gezegenlerin güçlerini çalıp onlara yıkım getirerek değil, kendimi güçlendirip araştırma yapardım. Aramızdaki fark buydu işte. Sorunları çözme tarzımız keskin bir çizgiyle ayrılıyordu.

- Bloom senle ben aynıyız bunu sen de biliyorsun. İstersen benimle gel ve beraber evrene hükmedelim.

Bana bunu teklif ettiğinde herkesin gözünün bende olduğunu biliyordum ancak kendime düşünmek için biraz zaman tanıdım.

Dansçı 🧚🏻‍♀️Flora+Helia🧚🏻‍♀️ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin