Robin Schultz§James Blunt = OK.Şu an olanlara inanamıyordum. Tamam peri olduğuma bir şekilde inanmıştım ama bana yıllardır bakan ailemin benim öz ailem olmadığını söylüyorlardı. Görünüş olarak pek benzemiyor olabilirdik ama emindim onlar bana yalan söylemezdi. Değer verirlerdi ve sır saklamazlardı. Benim için bir kahraman bir sığınak gibiydiler. Bugünün tatil olmasını fırsat bilerek çantamı alıp okulun önünde beklemeye başladım.
Şu sıralar Brandon ile konuşuyordum. Eskiden de sevgililerim olmuştu ama o farklıydı. Sarı saçları güneş gibi parlar mavi gözleri çok derin bakardı. Ancak onu seviyor muydum sevmiyor muydum emin değildim çekici bulduğum doğruydu evet ama her şey dış görünüş değildi. Bir yandan ailemle ilgili her şey muallakken birini sevip hayal kırıklığına uğramaktan çok korkuyordum.
Düşüncelere dalmışken otobüs geldi ve boş bir yere birkaç kızla beraber oturdum. Flora sınavlara çalışıyordu Musa ile birlikte. Tecna yeni şeyler icat ediyor Stella ise elbise tasarlıyordu. Herkesin bir meşguliyeti vardı kısaca. Gerçekleri öğrenmek istemesem ben de bugün Stella'ya yardım edecektim ama o bu gidişimi anlayışla karşılamıştı.
Otobüsün tekerlekleri yoktu havada süzülüyordu ve bu bir nevi beni uçağa binmişim gibi hissettiriyordu. Sonunda Magix gezegeninden çıkış yapmıştık. Etrafta birçok yıldız ve gezegenin arasında evren ışık ışıl parlıyordu. Her gezegenin ayırt edici özellikleri çıplak gözle görülebiliyordu. Mesela Magix'in etrafında kurdeleler vardı ve bu her defasında garibime gidiyordu.
Ben evren hakkında düşünürken Dünya'ya varmıştık bile. Ozon tabakasından geçerken etrafı bir parıltı kapladı ve bütün otobüs renk değiştirmeye başladı. Bu her şeye karşı bir önlemdi. Daha sonrasında ise göz açıp kapayıncaya kadar Gardenya 'daydım. Bavulumu alıp indikten sonra cesaretimi topladım ben ejderha ateşi perisiydim. Her şeyden önce evreni yaratan ejderin gücünü taşıyordum ama gerçekleri öğrenmek için bir kapı tokmağını çeviremiyordum. Derin bir nefes aldım ve içeri girdim.
Annem evdeki çiçekleri suluyordu. Üzerinde bahçıvan tulumu ve hasır şapka vardı. Şu an fark ediyordum ama annemle hiç benzemiyorduk. Onun kahverengi saçları ve gözleri vardı. Benim saçlarım ise ateşte yanmış gibiydi ve gözlerim maviydi. Kiko kafasını boynuma sürttüğünde annem beni nihayet gördü.
- Aaa Bloom. Daha okulun başlayalı iki ay oldu ne ara geldin?
Bunu şakasına dediğini bilsem de azıcık tripten kimse ölmezdi.
- Ne o, yoksa beni özlemedin mi? Ya da babamla aşk mı tazeliyordunuz benim yokluğumda?
Bu dediklerime karşı annem kahkaha atarak omzuma vurdu bende ona sarıldım. Onu gerçekten çok özlemiştim. Elimden bavulumu aldıktan sonra odama çıkarken seslendi.
- Baban işte her zamanki gibi hayatım. Sen dinlenmene bak.
Ortadaki sehpadan kalem kağıt çıkardım ve dizime koyarak kalbimin beni yönlendirmesine izin verdim. Ne zaman strese girsem ya da bunalsam hep rastgele şeyler çizerdim. Şimdi de öyle bir andı.
Camdan yansıyan güneş ışığı kağıdı parlattığında dudaklarımı büzerek resmi inceledim. Uzun saçlı, kaslı ve çenesinde gamzesi olan çekici bir adam çizmiştim. Bana doğru korku ve özlemle bakıyor gibiydi. Başka bir yerde ise bana oldukça benzeyen bir kız vardı. Dudakları daha ince ve gözleri daha büyüktü olgun bir havası vardı. Hemen altta ise bir kral ve kraliçe vakarla duruyordu. Kraliçenin bukle bukle saçları sırtına dökülüyordu ve elinde bir kılıç tutuyordu. Kralın ise perçemli saçı ve keçi sakalı vardı. Öfkeli ve ciddi bir şekilde kraliçenin omzunu kavramıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dansçı 🧚🏻♀️Flora+Helia🧚🏻♀️ (Tamamlandı)
Fanfic🧚🏻♀️Sihirli kanatlar serisinin ilk kitabıdır.🧚🏻♀️ İlk kısım: Dansçı ( tamamlandı ) İkinci kısım: Bağlı kalpler ( tamamlandı ) 💃🏽🧚🏽♀️DANSÇI🧚🏽♀️💃🏽 Dalgaların gücüyle kutsanmış olan o kraliçe İntikam için en yakın ar...