dört

11.5K 537 88
                                    

"Çiçekmiş." yan tarafıma koyduğum çiçeğe ufak bir bakış attığımda sallandığını gördüm, tıpkı midem gibi. Üsttündeki kağıt tekrar dikkatimi çekti ve uzanıp onu aldım. Üzerinde yazan kelimeleri tiksintiyle okudum yine.

"Çok özür dilerim, sevgilim. Telafi edeceğim."

Güldüm istemeden. Ellerim titremeye başlarken sırtımı iyice koltuğa yaslayıp kafamı başlığa koydum ve derin derin nefesler alıp verdim. Son zamanlarda her defasında aynısı oluyordu. Ne zaman Emir'le tartışsam kontrolden çıkıyordum.

"Halbuki bu projeden önce çok mutluyduk." diye mırıldandım kendi kendime. Böyle bir insan değildim. Mutlu ederdim, mutlu olurdu; mutluyduk. Ondan bugüne kadar hiçbir şey beklememiştim.

Şimdiyse ona zarar verdiğimi düşünüyordum.

Bencilce davranıyordum.

Onun bana yaptığıysa bambaşka bir şeydi.

Aldatmaktan daha karışıktı.

"Abla, geldik." dedi, taksi şoförü. Dikiz aynasında bana bakıyordu. Ne dediğini biraz geç kavrayınca başımı usulca salladım ve titremeye devam eden ellerimle çantamı açıp içinden bir miktar para çıkararak ona uzattım. Alıp, parayı saydı ve başını salladı 'tam manasında'.

Halbuki tam değildi, fazlaydı.

"Üstü, lütfen." dedim, sert bir tonla. Normalde benden beklenmeyecek olan bu tavır, beni hiç tanımayan taksiciyi bile şaşırtmıştı. Torpidoya yerleştirmekte olduğu paralardan fazlalık kısmını bana uzattı. "Aferim." dedim, kapı koluna uzanırken, "Hep böyle olun, anlatmak için bağırmak zorunda kalmayalım."

Taksiden buketi de alıp çıktığım gibi kapıyı sertçe kapadım. Kendimi elli leşi olan bir mafya babası gibi hissediyordum şu an. Ruh halim bozulmasın diye etrafa bakındım, çabucak Emir'i bulmak için çabaladım ama çevrede göremedim. Sonra aklıma binaya girmek gelince oraya ilerledim. Girişe geldiğimde güvenlik görevlisi tam durduracakken bir çalışan durumu görüp müdahale etti.

"Tanıdık o Sadri Bey." dedi, bana doğru geliyordu.

Bu beyi daha önce görmediğime bahse girerdim. Güvenlik görevlisi onun talimatıyla bana geçebileceğim manasında bir işaret yaptığında tam bir adım atıyordum ki ismini bilmediğim bey gelip önümde durdu ve gülerek "Emir'in sevgilisiydiniz değil mi?" diye sordu. Aklıma kutlama yemeği gelince bazı aydınlanmalar yaşadım, bunun verdiği sersemlikle başımı sallayıverdim.

"Eski," dedim, sonra ayılıyormuş gibi, "Eski sevgilisiyim." omuzlarımı dikleştirip konuştuğumda ciddi miyim diye ifademi incelese de ciddiye almadan asansöre yönlendirdi beni. Birlikte yavaşça yürüdük.

"Sık tartışan çiftlerden misinizdir?" diye hafif gülerek sorduğunda tavrına karşı yanağımı ısırdım.

Ben buraya bütün öfkemle Emir'den bağıra çağıra ayrılmaya gelmiştim. Kimsenin bu tavırlarıyla Emir'le ilgili güzel şeyleri hatırlamaya çalışmazdım. Asansöre bindiğimizde düğmeye basarken bana yandan bir bakış attığında başımı olumsuz anlamda salladım, "Biz sık tartışmayız." dedim, kendimden emin bir ifadeyle.

Doğruydu. Biz sık tartışmazdık. Normalde.

"O zaman bu sefer iş ciddi." dedi ve Emir'e için üzülen bir ifadeyle suratıma bakmayı sürdürdü. Yüzüne ütü basasım geldi. Emir için bir insan nasıl üzülebilir?

Başkasıyla öpüştü!

Dudaklarımı ister istemez araladığım sırada asansör durduğu için susmak zorunda kaldım. Birlikte içinden çıktık ve o beni yine bir yere götürmeye başladı. Emir'in götürdüğü yerde olacağını düşündüğüm için karşı çıkmıyordum. Koridorda gördüğüm birkaç sima bana baş selamı verirken ben de onlara aynı şekilde karşılık verdim. Beni neden unutmadıklarını anlamıyordum.

bir küçük dizi meselesi | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin