22.04/Araba
Konuşmalar İngilizce'dir"Hayatım boyunca ilk defa böyle bir şey gördüm."
Andrey'in sesiyle bakışlarımı telefondan çekip ona baktım. Arabayı dikkatli bir şekilde kullanırken bir yandan da parmağıyla direksiyona vuruyordu. "Aklım almıyor," bir yola bir dikiz aynasına baktı, "Adamlar nasıl sözleşmeyi iptal edebilir?" dedi.
"İyi insanlarmış." diye mırıldandım.
"Üstünüzden bir sürü para kazanabilirlerdi."
Bu defa "Belki de paraya ihtiyaçları yoktu." dedim.
"İtibarınızı da isteseler epeyce zedelerlerdi."
Sesimi yükselterek "Sen ne olsun istiyorsun?" diye sordum. Kenara çekerken bana kısa bir bakış attı. "Kötülüğünüzü istemem Güneş Hanım." dedi.
Kucağımdaki ceketimi, çantamı ve telefonumu alarak kapıyı açtım. "Hiç belli etmiyorsun." diye homurdana homurdana arabadan çıktım. "Bakın ben gerçekten de kötülüğünüzü istemem." derken o da kendi kapısından çıkmıştı. Birlikte bahçe kapısının önünde durduk. "Güneş Hanım," elindeki dosyayı havaya kaldırıp kendini işaret etti, "Sadece iyiliğinizi istiyorum." dedi.
"O zaman neden zor durumda olmamı diledin?"
"Öyle bir şey yapmadım."
"Oraya gittiğimizde sözleşmeyi çoktan iptal ettiklerini gösterdikleri saniye inanmadın ve kanıtlasınlar diye yedi saatimizi harcadın." üstüne doğru bir adım gittim, "Resmen köstek olmaya çalıştın. Sen nasıl avukatsın?" dedim.
"Amacım elbette köstek olmak değildi. Sadece," yukarı yani gökyüzüne doğru baktı ve iç çekti, gerisin geri bana dönerken konuşmayı sürdürdü, "Alexander Bey'e izah etmem için durumu en iyi şekilde anlamam gerekiyordu." dedi.
"Alexander'a olanı izah ederdin. Bak, seninle bir konuda anlaşalım.Yedi saat olayın giriş, gelişme ve sonucunu dinlemen; bunların kanıtlarını istemen saçmalıktı. Sen resmen adamlardan sözleşmeyi iptal ederken ki hallerinin kamera görüntüsünü istedin. Ne kadar utandım, haberin var mı?"
"Ben sadece işimi yapıyordum." diyerek elindeki ince dosyayı bana uzattı, "Bunu yeni tutacağınız avukata verirseniz sizin için iyi olur. Ne olur ne olmaz." dosyayı tuttuğum gibi gitmek için arkasını döndüğünde kaşlarımı çatarak onu izledim. Temelli gitmesini beklerken o birkaç adım attıktan sonra durup bana bakmıştı. "Amacım sizinle tartışmak değildi," diyip önüme kadar gelip durdu, "Asla da olamaz. Dediğim gibi Alexander Bey'e bunu anlatabilmem için olay akışına hakim olmam gerekiyordu."
Başımı inatla sallarken "Hakim oldun." dedim.
O da onaylarcasına salladı. "Hakim oldum." dedi, tekrarlayarak ve etrafına bakındı. Onun baktığı yönlere baktım tek tek. İşte bahçe kapısı, yollar ve karşıda kalan yeşillik hariç bir şey yoktu. "Başka bir şey mi var?" diye sorduğumda hızla bana döndü. Omuzlarımı dikleştirirken "Söyle." dedim, kendimden emin bir tavırla, "Yoksa sözleşmenin yedeğini sakladıklarını filan mı düşünüyorsun?"
Dalga geçtiğimi görünce gülerek "Hayır." dedi.
"O zaman?"
Tereddüt ede ede "Bir imzanızı almam mümkün mü?" diye sorduğunda beni tanıması karşısında afalladım. Daha doğrusu hayranım çıkmasına şaşırdım. "Güneş Hanım?" beklentiyle yüzümü izlediği esnada silkelenerek kendime gelip başımı sersemlemiş bir hâlde aşağı yukarı salladım.
Ceketinin yakasında duran kalemini çıkarıp bana uzattı, "Bu isteğimden Alexander Bey'e bahsetmezseniz memnun olurum." dedi. Kalemi aldığım sırada "Bahsetmem." diye mırıldandım.