Birkaç saat sonra / Deha'nın (benimkinin) Evi
"Şu adama gıcık oldum."
"Butcher'a mı?"
"Her ne haltsa." diye yanıtlarken kafamı koltuğa daha çok yasladım, "Dizinin ilk bölümünden beri Hughie'e kötü davranıyor." ağzıma patlamış mısır doldurmaya devam ettim. Bütün ezilenler adına yiyordum. Linda, Hughie, belki de biraz kendim için. Deha elimi tutup kovanın içinden çektiğinde alık alık suratına baktım.
"Boğulacaksın." dedi. Dudağımın kenarındaki ufak mısır parçasını usulca temizleyip parmağını yaladığında mısırların birkaçı boğazıma kaçtı. Öksürmeye başlamadan birkaç salise önce ağzımı kapatabilmiştim. Ayağa kalkıp hızla yerini ilk geldiğim zaman öğrendiğim lavaboya koştum.
Kapıyı açar açmaz klozete gittim ve ağzımdaki her şeyi boşalttım. Cüzi miktarda mısır suyun üstünde yüzerken öksürmeye devam ediyordum. Acıdan gözlerim yaşarıyordu. Haber vermeden öyle hareketler yapılır mı be adam!
Kapının orada bir hareketlilik hissedince aceleyle doğrulup sifonu çektim. Klozetin kapağını indirmeyi de ihmal etmezken Deha'yla göz göze gelmemeye çalışarak lavaboya yürüdüm. Musluğu açar açmaz yüzümü suya yaklaştırıp dudaklarıma su çarpmaya başladım. Lavaboya düşen saç tutamlarımda sudan nasibini alıyordu.
En sonunda bir el tarafından tutulduklarında işim kolaylaşmıştı. "Keşke evimin her yerinde kamera olsaydı." diyen Deha'yla dudaklarıma bir kez daha su vururken "Niye?" diye sordum. "Az önceki yüz ifadeni başa sarıp sarıp izlerdim." diyip güldüğünde öfkeyle musluğu kapadım ve kenardan kağıt havlu alarak ağzımı kabaca kuruladıktan sonra Deha'ya döndüm.
"Çok mu komik geldim gözüne?"
Başını olumsuz anlamda sallayarak, "Hayır." dedi. Elini çeneme sarıp "Çok tatlı geldin gözüme." diye eklediğinde kalbim erimeye başladı.
"Tatlı geldiysem," gömleğinden tutup kendime çektim, "Bir ısırık alabilirsin." diyerek yanağımı gösterdim.
"Aşırı sevimli flört ediyorsun." derken yanağıma uzanmayı da ihmal etmemişti. Dişlemek yerine sıcacık dudaklarını bastırdığında gözlerimi kırpıştırarak koyu kahvelerinin tam içine içine baktım. "Güneş," dedi, iç çekerek, "Hm?" diye mırıldandığımda parmaklarının uçlarıyla çillerime dokundu. Oradan da saçlarıma. "Seni içime sokasım geliyor, normal mi?"
"Aynısını hissediyorum." dediğimde kafamı tutup yüzümü göğsüne bastırdı. "Deha," burnumu gömleğine yaslayıp kokusunu içime çektim, saçlarımı okşuyordu, "Bugün için teşekkür ederim. Yalnız kalmak istediğimde izin vermemen ilk başta sinirimi bozsa da, sanırım yanımda birinin olmasına ihtiyacım vardı, sonradan hoşuma gitti."
Saçlarımı kocaman öperek geri çekildi ve ellerini yanaklarıma sararak yüzümü yüzüne hizaladı. Aşağıdan yukarıya bakarken gerçekten Tanrı gibi gözüküyordu. Diego kendine Tanrı diyerek halt etmiş.
Zeus'un atası karşımdaydı işte.
Ölmemişti.
"Bana bugün ne yaşandığını anlatır mısın?" diye sorduğunda beklentiyle bakan ifadesine karşın aklıma gelenlerle gözlerim doldu. Geri çekilerek kalçamı lavaboya yasladım.
"Bir şey olmadı, sadece bir ara seni aldatmayı düşündüm, o kadar." bunu duymayı beklemediği için afalladı, dudakları açılıp kapanırken daha fazla uzatmamak için devam ettim, "Diego ikinci sezon da başkasıyla öpüşmemi sorun yapacağını söyledi. 'Kesin ayrılacaksınız.' dedi. 'Ben de Linda'nın başkasını öpmeye ihtiyacı var, Deha bunu anlayışla karşılar.' gibisinden bir cevap verdim. Halbuki bu anlayışla karşılaman gereken bir konu değildi." gözlerimden akan yaşları ellerimin tersiyle sildim, "Özür dilerim, Linda'ya kendimi fazla kaptırdım. Bazen düşünmeden konuşuyorum ama valla," utançtan gözlerine kaçamak bakışlar attığım da yanaklarımı tekrar tuttu.