İki gün sonra / Deha'nın evi
"Bu sahnenin önemini biliyorsunuz." Diego'nun sözlerine kulak misafiri olurken bir yandan da Deha'nın göğsünde olan ellerimi inceliyordum. Teninin verdiği sıcaklık harikaydı. Sırtımı arkamdaki tabloya biraz daha yaslayarak kafamı kaldırdım ve yüzüne baktım. Diego'nun olduğu tarafla ilgileniyordu. Parmaklarımı yanağına sarıp yüzünü yüzüme çevirdim.
"Göğsünde amma sıcak." dediğimde başını başka yöne çevirerek gülmeye başladı.
"Flörtleşme anlayışına hayranım." diyordu gülüşlerinin arasından. Gömleğini çektim hafifçe, "Buna rağmen sıcak olduğunu hissediyorum." dediğimde dönüp gözlerimin içine içine baktı.
"Güzel sözler kitabında bel altı şeylere yer yoktur, Güneş. Öveceksen gülüşümü filan övmelisin."
Büyük bir bilgelikle "Göğüs, bel üstüne tekabül ediyor." dedikten sonra gıdımı göstererek başımı salladım. Bu ulvi bilgiyi öğrendiği saniye gülüşü artarken ben de istemeden ciddiyetimi bir kenara bırakmuş, onunla birlikte gülmüştüm.
Biz iki deli gülerken klaket peş peşe öttü.
Bu manasız çağrıyla ikimizinde kaşları çatıldı. Malûm tarafa aynı anda döndüğümüzde küçük ekranının karşısında oturan Diego'yu gördük. Klaket ondaydı. "Siz ikiniz." dedi, klaketin ucuyla bizi işaret ederek, "Ayrılın, ufak bir mola verdik."
"Böyle iyiydi." diye homurdandığımda kapının orada kalan Can'ın gıcık tutmuş gibi öksürdüğünü duydum. İki gün önce, geceleyin kapısına dayanıp 'yalvarırım menajerim ol, sözünden çıkmam, hayatımda sana ihtiyacım var' diye dil dökmüştüm.
Sonuç? Menajerimdi.
En azından Diego'nun gözünde. Yoksa bu bölümle ilgili okumuşluğu filan yoktu. Sadece Diego beni hizaya çekmesi adına menajer tutmamı söylediği için buradaydı. Harika da bir menajer olmuştu.
Deha benden uzaklaşırken gömleğini sıkmayı bıraktım ve gitmesine izin verdim. Can hemen yanında duran Pamir'e kötü kötü bakışlar attıktan sonra bana doğru yürümeye başladı. Anlaşılan o da Pamir'den hoşlanmamıştı. "Ben bunu öldürürüm." dediğinde koluna vurdum destek verircesine.
"Kazma kürekler benden." dedim, her türlü arkasında olduğumu bilmeliydi. Bundan sonra Can nereye ben oraya.
Birkaç saniye sonra Deha'nın olduğu tarafı göstererek, "Çok hızlı gidiyorsunuz." dediğinde o kadar hızlı bir şekilde kabaran arkadaşlık duygularım yerle yeksan oldu ki ben bile şaşırdım. "Kötülüğün için söylemediğimi biliyorsun, Güneş."
"Ben," stresle dudaklarımı yaladım, "Bu sefer her şeyin iyi olacağını hissediyorum." dedim.
"Peki, o ne diyor bu duruma?" dediğinde heyecanlanarak bir adım Can'a doğru yaklaştım. "Sil şu gözlerindeki parıltıyı." daha bir şey dememe kalmadan kollarımdan tuttup silkeledi beni. "Kızım, erkekleri tanıyamadın mı?" bana üzüldüğüne dair bir ifade takıntığında kollarını ittirdim.
"Deha öyle biri değil!" dedim, sesimi yükseltmemeye çalışarak, sessizce bağırdım. "O çok özel biri, tamam mı Can? Emir gibi değil."
Doğruldu. Biraz etrafa bakarak sinirini atmaya çalıştığında onu yine kaybedeceğimi düşündüğüm için gözlerim doldu. "Can neden hiçbir erkek arkadaşıma onay vermiyorsun?" dedim, titreyen sesimle, "Sana ne kadar değer verdiğimi görmüyor musun? Düşüncelerin benim için çok önemliyken hep negatif yorumlar yapman beni çok yoruyor."
"Bu hikayede biri birine değer veriyorsa o sen değilsin, benim." dedi, arkasından biri geçerken es vermişti, "Senin bu hayatta tek değer verdiğin şey bir erkeğin seni sevebilme ihtimali."