bir

4.1K 203 12
                                    

24 Saat Sonra/Otel odası
Güneş'ten
Konuşmalar İngilizce'dir

"Şimdi," elime tıraş köpüğü sıkıp biraz köpürttüm ve Benedict'in yanaklarına sürdüm, "Seni tertemiz yapacağız." dediğimde iyice bacaklarımın arasına girdi. Yanaklarını göstere göstere "Bekliyorum." diyince dudaklarını da köpük yaptım. Çok tatlıydı.

Köpükle uzun süre oynadıktan sonra arkamda kalan musluğu azıcık açıp ellerimi arındırdım. Kağıt havluyla kurulayarak üç başlıklı jileti aldığım gibi yüzüne yöneldim. Oturduğum lavabo tezgahında biraz ona doğru kayarken bir yanağını tuttum diğerindeki sakalları jiletle almaya başladım. Gülmemeye çalışırken "Elin." dedi. "Hm?" diye karşılık verdiğimde başını sağa yatırdı. Dikkatimi köpüklere bulanmış olan elim çekince kıkırdadım.

"Hep unutuyorsun." dediği saniye kendini tutamayıp o da güldü. Yüzüme sıçrayan köpüklerle gülüşümün dozunu arttırdım. Ardından aklıma çocukların uyuduğu gelince Benedict'in gülüşünün üstüne elimi koydum. Kendi dudaklarımı da elime yaslarken "Lilith'yi uykusunu almadan uyandırırsak gün boyu bize sataşır." dedim.

Kafasını 'Haklısın' der gibi salladığında elimi çekip sakallına tekrar yöneldim. "Lilith sana benziyor." dediğinde kaşlarımı çattım ve memnuniyetsiz bir ifadeyle "Öyle olsaydı şu an sana homurdanıyor olmam lazımdı." dedim.

İtinayla her sabah beni uyandıranın kendisi olduğunu hatırlayınca "Doğru." diyip lavaboya biraz daha yaklaştı. Yanağıma dokunduğunda onaylamaz mırıltılar çıkardım.

"Odaklanmam gerekiyor, Benedict."

"Babamın," yanağımı baş parmağıyla okşaya okşaya "Bir sözü vardır." dedi. 'Ne?' dercesine baktığımda jilet tutan elimi bileğimden tutup öpmüştü. "Marifet iki işi bir arada yapmaktır."

"Sakallarını kestiğim esnada seni öpmeye kalkarsam muhtemelen canını yakarım."

Bileğimi havada tutmaya devam ederken dudaklarını yanağıma bastırarak "Yak." dedi.

Kafamı sola doğru yatırdığımda boynuma doğru küçük küçük öpücükler kondurarak yol aldı. "Havuza gidecektik." dedim, ufak bir isyan belirtisi göstererek, "Beni orada öpsen, olmaz mı?"

"Burada öpesim var." yüzündeki köpükler boynuma ve gerdanıma bulaşıyordu. Saçlarını kavrayıp suratını boynuma bastırdığımda gülerek birkaç öpücük daha kondurdu, "Bence seninde rızan var." dediğinde kafamı olumsuz anlamda salladım. Görünürde istiyor olabilirdim ama olmaz.

"Şimdi öpüşmeye başlarsak muhtemelen bir daha duş almamız gerekecek ama havuzda öpüşürsek böyle bir ihtiyacımız olmayacak."

Kafasını boynumdan çekip yüzüme baktı. "Havuzu kapattırdım. Orada da duş almamızı gerektirecek eylemler yapabiliriz." dedi, kendinden emin bir ifadeyle. Ardından sakallarını işaret edip "Hadi çabuk kes." diye ekledi. Bu tavrına karşı koluna iki tane moral olsun diye vurdum.

"Unuttun ama Adrian ve Lilith'de bizimle gelecek."

Hatırlayınca içine derin bir nefes aldı. Sorunun ne olduğunu anlayamadım için yüzünü aval aval izledim. "Ne oldu?" soruma "Adrian'ı yine havuza sokmayacak mıyız?" diye karşılık verdi.

"Benedict..." 'olmaz' anlamında başımı sallarken jileti yüzüne götürdüm ve yanağını tıraş etmeye başladım. Normal zamanlarda kuaföre gidiyordu ama tatilde olduğumuz için burada iyi bir kuaför aramak yerine tatil aktivitesi olarak kendini ellerime teslim ediyordu. Özenle sağ yanağını bitirirken olmayan yerlerin yine üstünden geçtim ve sol yanağına yöneldim.

bir küçük dizi meselesi | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin