Aylar Sonra / Teksas
Benedict'ten
Konuşmalar İngilizce'dir"Şurayı görüyor musun?"
Gabriel'in "Benedict Bey..." diye homurdanmasını duymazdan gelerek fabrikanın fotoğrafını çektim. İlerlemesini işaret ederken "Dalga geçer gibi jelibon fabrikası yaptı." dedim, Alexander için.
"İlaçlarınızı kullanıyor musunuz?"
Arabayı sürmeye devam ettiği esnada şiddetini arttıran yağmurla kafamı koltuğa yasladım. "Çok güzel yağıyor." diye mırıldandım.
"Benedict Bey, ilaçlarınızı kullanmalısınız."
"Ben hasta değilim." derken yanından geçtiğimiz binaları, ağaçları ve çiçekleri izliyordum. Yağmur dışarıya o kadar güzel bir atmosfer katıyordu ki Gabriel bile sinirimi bozamıyordu. "Ayrıca o ilaçlar uykumu getiriyor." dedim, kısık sesle. Bu durumdan hiç memnun değildim.
"Yine de takıntılarınızdan kurtulmak için iyi bir tedaviye ihtiyacınız olduğunu biliyorsunuz."
Bu defa cevap vermeye tenezzül etmedim.
Yağmurun altına şemsiyeyle çıkan insanları izleye izleye yolculuk yaparken ileride gördüğüm şeyle oraya odaklandım. "Gabriel, şu binanın önünde dur." dedim ve taksi durdurmaya çalışan kadını işaret ettim. "Onu da gideceği yere bırakalım."
"Yarım saat sonra toplantınız var." diye karşı çıksa da aldırış etmeden dediğimi yapmasını bekledim. Çok geçmeden patronunu dinleyip kadının önünde durmuştu. Camımı indirirken şapka ve maske takan kadına seslendim: "Bakar mısınız?"
Şemsiyesi olmadığı için yardım etmek amaçlı bir kere daha seslenecekken Gabriel kornaya bastı. O buna da bakmadığında kasıtlı yaptığını anladım. "Niyetim taciz etmek değil. Sadece şemsiyeniz yok diye yardımcı olmak istiyorum." dediğimde bir düşünür gibi etrafa baktı bir bana. Uzakta olduğu için net göremiyordum ama sanırım kaşlarını çatmıştı. Arabaya doğru gelirken "Beni bu hâlde nasıl tanıdınız?" diye sordu.
Yüzüne dair görünen şeyler; kaşları ve gözleriydi. Saçlarını arkadan giyindiği kazağın içine atmıştı, görebildiğim kadarıyla kızıldı. Onun dışında karnına baktığımda giyindiği tulum ne kadar bol olursa olsun belirgin olan karnını görmüştüm. Başımı sağa sola sallarken "Sizi tanımıyorum." dedim, "Yalnızca yardımcı olmak istemiştim."
Tereddütte kalsa da aniden gök gürüldüyünce arabaya doğru birkaç sarsak adımla yaklaştı.
"Kendinizi düşünmüyorsanız onu düşünün." diyerek karnını gösterdiğimde oraya baktı bir süre. Elini karnına koyup durduğu esnada arkadan arabanın biri korna çalmaya başladı. Gabriel'in "Eğer gelmeyecekseniz," demesine kalmadan arabaya yaklaşıp kapıyı açtı. Bulunduğum yerden diğer tarafa kaydım. O benim yerime geçip otururken Gabriel'in "Bagaj da havlu var." dediğini duydum. Dikiz aynasından ona baktığımda "Getireyim mi?" diye sordu. Başımı aşağı yukarı sallayarak onu onayladım, arabadan çıkıp bagaja gitti. Arkadaki araba inadına kornaya basmaya devam ediyordu.
Gabriel çok geçmeden şoför kapısını açıp yerine oturdu ve kapıyı kapattıktan hemen sonra havluyu bu tarafa uzattı. Yardımcı olmak için tuttuğumda onunda tuttuğunu görünce elimi çektim. O kendini kurulamaya başlarken Gabriel arabayı çalıştırdı.
"Teşekkür ederim." dediğinde "Rica ederim." diye karşılık verip diğer camdan dışarı bakmaya başladım.
"Nereye gidiyorsunuz?" diye sordu, Gabriel.
Daha önce gitmediğim bir yeri tarif etti. Tek anladığım jinekoloğa gitmek istediğiydi. Gabriel navigasyon cihazına adresi girerken "Telefonunuzu kullanabilir miyim?" diye sordu. Ceketimin cebinden çıkarıp ona uzattığımda Gabriel'in de uzattığını gördüm. Benim uzattığımı görünce kendininkini geri çekmişti.