Üç Gün Sonra / Holding
Alexander'dan"Sözleşmenin bir örneği bu," asistan dosyaladığı kâğıtları tane tane önüme koyarken bir yandan da onları kontrol ediyor ve bana anlatıyordu. "Bunlar da zemin etüdünün raporları." diyerek yeni bir dosyayı masama koyduğunda ötekini bekledim, "Bunlar gelen davetler." dedi, birkaç zarfı önüme koyarak.
O sıradakine geçmeden zarfları alıp ona geri uzattım. "Masamda yer kaplıyorlar." dedim, başka bir yere koyması için, "Bir daha buraya getirme. Sehpaya koy geç." hemen karşımdaki iki koltuğun arasında kalan orta sehpasını ima ettiğimde başını salladı. Zarfları geri alırken önüme kalan dosyayı koydu.
"Bu da istediğiniz üzere ünlü iç mimarların listesi." dediğinde dosyayı alıp kenara koydum.
"Tamamdır." dedim, artık çıkabileceğine dair bir komut verircesine, "Gerisini ben hallederim."
"Bir arzunuz olursa dışardayım."
Ona yanıt vermediğimde uzaklaştı. Önce zarfları sehpaya koydu sonra kapıya ilerleyip çıktı. Önüme koyduğu dosyalarda tek tek göz gezdirdiğim esnada iç çekerek sandalyemi geri ittirdim. Şu sıralar çalışmak hiç içimden gelmiyordu. Gerçi içimden gelse bile odaklanamıyordum. Çekmeceyi çekip içinden psikiyatrinin verdiği hap şişesini çıkarırken gözüme yere düşen bordo küçük zarf çarptı.
Şişeyi de alarak hafifçe yere eğildim ve zarfı aldım. Oldukça küçüktü. Doğrulur doğrulamaz şişeyi masaya koydum. Arkama yaslanarak zarfı açtığımda içinde beyaz bir kâğıt görmüştüm. Onu yavaşça çıkardım. Ön yüzeyinde yazan "Buna bir son ver Alexander." sözlerine karşın kaşlarım çatıldı.
Olayı algılayamazken kâğıdı ters çevirdim.
"İyi çalışmalar, Orange." yazıyordu.
Orange?
Son kelimeyi aklımda tekrar ederken zarfın içini yokladım. İçerisinde başka bir kâğıt daha vardı. Birkaç kez katlanmıştı. Onu alıp açmaya başladığım sırada kapım çaldı. Sesimi yükselterek "Sonra." dedim. Kâğıdı tamamen açtığım vakit kapı açıldı.
"Üzgünüm, Alexander Bey ama bu acil."
Andrey'e aldırış etmeden yazıyı okudum.
"Hayatımda başka biri var. Bu gülleri o görse hakkımda ne düşünür, biliyor musun? Gerçi kime soruyorsam, tabii biliyorsun. Amacın yaşadığını yaşatmaksa eğer sana daha öncede söylemiştim, seni aldatmadım. Böyle yaparak hayatımdaki kişinin benden şüphelenmesine neden olma."
Öteki kâğıdı da alarak yeniden "İyi çalışmalar, Orange." yazısını okudum. Aklımda birkaç şey belirse de bunu benim adıma kimin yapacağını kestiremediğim için düşünmeye devam ettim. "Bordo zarf, Güneş Hanım mı?" diye soran Andrey'le çenem kasıldı.
"Sen," dedim, 'İyi çalışmalar, Orange.' yazan kâğıdı havaya kaldırarak, "Bunu nasıl yaparsın?"
Beni duymadan "Ne yazmış?" diye sordu. Yanıma gelmeye kalktığında iki kâğıdı da masaya koydum. İlk çekmeceyi açıp içinden telefonumu çıkardığım sırada Andrey kâğıtları eline aldı. Rehberden Güneş'in numarasını bulduğum gibi aklıma gelen gerçekle ekranı kapadım. Hem numarasını değiştirmişti hem de numarası olsa bile ne diyecektim? 'Kuzenim yazmış, kusura bakma.' muhabbetine mi dönecekti olay?
Telefonu gürültüyle masaya koyarken Andrey'e kızmak için dudaklarımı aralamıştım ki benden önce davrandı. İki kâğıdı bir arada sallayarak "Hayatımda başkası var, yazmış. Çocuklardan bahsetmemiş." dedi, çölde orkideye denk gelmiş insan gibi, büyük bir şaşkınlıkla.