Onsaatsonra-22.34 / Holding
"Last and most important item," Alexander'ın avukatı ikimize de 'burayı iyi dinleyin' der gibi baktığında sırtımı sandalyeye yaslayıp toplantı odasında göz gezdirdim. Zaten bu maddeleri biz hazırlamıştık, hepsini sırasıyla sayması bana çok anlamsız geliyordu.
U şeklinde olan uzun masanın dönemeci, oldukça büyük olan pencereye paraleldi. Orayı incelerken Alexander'ın tam orada içime girdiğini hayal ettim. Ben geriye doğru eğilmişken göğsümün tekini ağzına alıp emiyordu. O kadar yoğun inliyordum ki en son beni susturmak için baş parmağını ağzıma soktu. Kafamda kurduklarımla dudaklarımı ufaktan ıslattığım sırada bacağıma dokunan kocaman elle sanki kötü bir şey yaparken yakalanmış gibi Alexander'a baktım. Avukatı göstererek "Burası gerçekten önemli, dinle." dedi.
Elini çekmesin diye tuttum. Bacağımı daha iyi kavraması için iç kısmına yönlendirdiğimde Alexander'ın bakışları karardı.
Eline bakarken "Orange..." dedi, fısıltıyla. Sonra bacağımı istediğim gibi kavradı. Odadaki diğer şahsın yani avukatın öksürmesiyle ikimizde oraya döndük.
Yalandan öksürüyordu kaka insan.
Öfkeyle gözlerimi gözlerine diktiğimde gerilerek kağıdın üstüne parmağını koydu ve maddeyi okudu, "Relationship ends when one of the parties decides to end the relationship." 'Taraflardan biri ilişkiyi sonlandırma kararı aldığında ilişki biter.'
Alexander, avukata nazik bakmam konusunda uyarmak amaçlı bacağımı sıktığında hissettiğim basınçla inlememek için dudağımı ısırdım. Göğüs kafesim heyecanla inip kalkarken elinin üstüne yine elimi koyup onu yukarıya doğru çektim. Elbisem de onunla birlikte üste doğru sıyrıldığı için her şey çok kolay olmuştu. Bacağım en üst kısmını sararken parmağının tersiyle kadınlığımı okşadı.
Derin derin soluklar alıp verdiğim esnada önümdeki kaleme uzandım ve onu aldığım gibi titreyen parmaklarımla kapağını açıp kapamaya başladım. Rahatlamaya çalışıyordum, eli sanki hiç orada değilmiş gibi yapıyordum.
Avukat yeniden konuştu, "If a party does not want to leave and as a result tries to cause material and moral damage to the other party; case pays $5,000,000 as evidenced" 'Taraflardan biri ayrılmak istemez ve bunun sonucunda karşı tarafa maddi ve manevi zarar vermeye çalışırsa; olay kanıtlandığı gibi 5.000.000 $ öder'
Kesik kesik soluklar alıp verirken "Biliyor musun?" diye sordum, ona. Parmağının baskısını arttırdı, o esnada "Neyi?" dedi. "Benim o kadar param yok." dedim gülerek. Onun olduğu tarafa döndüğümde 'Biliyorum' der gibi baktığını gördüm. Eline tırnaklarımı geçirdim, "Ama senin var." dedim.
"Ben sorun çıkarmam." dediğinde başımı sağa sola salladım ve avukata baktım, sözleşmeyi önümüze koymak için hazırlıyordu. "I want to add to the last item." ekleme yapmak istediğimi söylediğimde kafasını kaldırıp Alexander'a baktı. "Orange." diye yandan tepki alsam da umursamadım, "Bu maddeyi kontrol etmiştin, bir sıkıntı yoktu."
"Alexander," dedim, bastıra bastıra, "O madde sadece benim takıntılık etmemi engelliyor. Kişisel algılıyorum."
Elini aşağıya kaydırdığı sırada çekecek sanıp hızla bacaklarımı birbirine bastırdım. "Ekleme yapmamda bir sıkıntı mı var?" diye sordum, gözlerine bakarak. Başını olumsuz anlamda sallayınca avukata döndüm.
"Take note of what I say," söylediklerimi not almasını dile getirdiğimde kalemini alarak kağıdın üstüne getirdi. İngilizce "Taraflardan biri ilişkiyi bitirmeyi kaldıramazsa ve karşı tarafa maddi manevi zarar verirse, olay mahkemeye gider ve dava süreci halka açık olur." dediğimde sonuncu kısımda avukat, Alexander'a kaçamak bir bakış attı.