on

9.6K 482 48
                                    

"Merhaba," uzun süredir var olan sessizliği bozmak amaçlı konuştuğumda karşılık vermedi. Duymadığını varsayarak "Merhaba," dedim, tekrar, kaçamak bakışlar atarken. "Ben Güneş."

"Pamir." diyip sustu ve toplantı masasındaki insanlara bakmaya devam etti. Onun aksine Deha kafasını kağıtlardan bir kez dahi kaldırmamıştı. "Memnun oldum, Pamir." dedim, sessizce. Başını salladığında yeterince konuştuğuma dair bir mesaj çıkarmıştım bu hareketinden. Durmayarak "Senin rolün ne?" diye sordum. Elimi uzatırken "Ben Linda." dedim, o sanki çok merak etmiş gibi.

Gülümseyerek yüzüne baksam da bıkkınlıkla göğsünü şişirdi. Diego'ya, Diego'nun yardımcısına ve Deha'ya bakarken onların ellerindeki okuma metinlerini işaret ederek en son benimkine dikkat kesildi. "Neden okumuyorsunuz Güneş Hanım?"

"Bunların belgeli hâlini bana iki gün önce atmıştı Diego. Benim için bir sıkıntı yok senaryo da."

"Öyle mi?" dercesine suratıma baktığında "Öyle öyle" anlamında başımı salladım. "Bize atmamıştı Diego Bey." dedi, yüksek sesle ve ortamda bir öksürük sesinin oluşmasına neden oldu. Hepimiz birlikte bir anda boğazına öküz oturmuş gibi öksüren Diego'ya baktık.

Yardımcısı hemen yandan aldığı suyu ona uzatsa da reddetmiş, birkaç kez daha öksürerek kendine gelmişti. "Ben," dedi, kendini toparlar toparlamaz, sonra sahteden iki kez daha öksürdü, "Güneş'in ilk deneyimi olduğu için ona yardımcı olmak amaçlı pdf atmıştım. Yardımcı olabildiysem mutluyum."

"Olabildin." dedim, gülümseyerek.

"Bu senaryoyu onayladığını mı söylüyorsun?"

"Elbette."

Soran kişinin kim olduğunu sonradan fark edince dönüp Deha'ya baktım. "Sen onaylamıyor musun?" diye sordum, 'ne var canım senaryoda' havasıyla.

Koyu kahveleri tereddütle bir bana bir Pamir'e bakarken omuzlarımı dikleştirip saçlarımı omuzlarımdan aşağıya yönlendirdim. Elime aldığım kalemin kapağını açıp kapatırken "Bu proje için oldukça heyecanlıyım." diye konuşma yapmaya başladım. "Ne zamandır Diego'nun yazacağı bir dizide oynamak istiyordum. Ben..." Diego eliyle susmamı işaret ettiğinde sustum.

Yaklaşmam için işaret verdiğinde burada patron o diye o tarafa eğildim. "Niye ilişki yaşamışızda bunun sonunda hediye diye sana bu rolü vermişim gibi davranıyorsun, Güneş?" dedi.

"Öyle mi yapıyorum?"

"Öyle anlaşılıyor." dedi, yandan Pamir. Diego'nun yardımcısı olan Betül'de başını salladığında "Zor durumda bıraktıysam özür dilerim." diyip arkama yaslandım. An itibariyle suskunluk yemini etmiştim.

"Hiç kimse ilişki yaşadığı birine bu rolü hediye edecek kadar geniş olamaz." diye kağıdı masanın kenarına vurarak konuşan Deha'yla başımı usul usul salladım.

"Bence de. Sizin içiniz fesat." dedim, duramadan.

Kendimi tutamıyordum ve kesinlikle gerginliğimi tam şu an saçmalayarak atıyordum. Rahatlamak için kalemi masaya vurmaya başlar başlamaz Deha'ya döndüm. "İstersen dublör kullanabilirsin."

"Buna sen karar veremezsin." diye araya giren Pamir'le dilimi yanağımın içine yaslayarak orada bir şişkinlik oluşmasını sağladım. Pamir'e her geçen saniye gıcık oluyordum. "Alanını aşma." dedi, gözlerimin içine baka baka.

"Aşmıyorum." dedim, tane tane. "Sadece yardımcı olmaya çalışıyorum. Dublör kullanması benim için sıkıntı değil."

"Konu sen misin peki burada?" dediği saniye Diego'nun sesi yükseldi "Yeter bu kadar." diye. Pamir'e onu öldürüp yüz parçaya ayırmak ister gibi bakmayı sürdürdüğüm sırada Deha elini onun koluna koydu ve "Sen çık istersen, gerisini ben hallederim." dedi.

"Emin misin?" diye sordu, Pamir.

Deha başını sallayarak cevap verdi. Yanımdaki öküz kalkıp toplantı odasını terk ederken ben bir gidene bir kalana bakıyordum. Bu ikisinin olayını şu an çözmüştüm.

İlişkileri vardı.

Aydınlanma yaşar gibi önüme dönüp sindiğim gibi Diego'nun sesini duydum. "Pamir sadece Deha'nın menajeri Güneş." dedi yanlış bir şey düşünmemem için ama ben her şeyi mantığıma oturtmuştum bile. Pamir'in gerginliğinin sebebini iyice kavrarken ona hak verircesine başımı salladım. Kafamı kaldırıp, Diego'ya "Deha dublör kullansın." diyip ısrarlı bakışlar attım.

"Ben hayatım boyunca dublör kullanmadım."

"Şimdi kullan işte." dedim, Deha'yı geçiştirerek.

"Kariyerime leke sürmek istemem." dediğinde çatık kaşlarla suratına bakıverdim. Bundan daha birkaç gün önce Pamir'le odadayken dublör kullanmak istediğini söyleyen kendisi değilmiş gibi davranıyordu. Sanki durup dururken konuyu ortaya atmışım gibi.

"Dublör kullanmak leke mi?" diye kınarcasına bir ifade takındığımda "Öyle." dedi, karşılık olarak.

"Bu kadar konuşma yeter." Diego'nun sesiyle ikimizde susup masanın başına döndük. Yöneticimiz ayağa kalkmıştı ve hemen sağında duran beyaz tahtanın üstüne bir şeyler çizmeye başlamıştı. "Öncelikle burası," Betül duruma müdahale etmek için ayağa kalkıp Diego'nun işini kolaylaştırmak için beyaz tahtaya bazı fotoğraflar yapıştırdı ve yerine geri oturdu. Diego yeniden başladı anlatmaya. "Burası, Deha'nın evi."

"Hangisinin?" diye sordum, birden.

"Karakter olan Deha." diye cevap verdi, Diego.

Malûm gerçek ismiyle dizideki karakterinin ismi aynı olduğu için karıştırıyordum. Diego'ya devam etmesini işaret ettiğimde kesmemem için uyarıcı bakışlar atıp anlatımını sürdürdü.

"İlk bölümdeki birlikteliğiniz bu evde olacak. Sahne açılış sahnesi olduğu için biraz sert bir giriş olsun istiyorum. Birkaç tane pahalı vazo getirttim yurt dışından. Evdeki kütüphaneye koydurdum. Burada birlikte olurken onları kıracaksınız. Bunu anlatma nedenim sonradan çekim esnasında "bu çok fazla" diye karşı gelmeyin diye." anladık mı diye bir bana bir Deha'ya baktığında ben yarım yamalak gülümsemekle yetinmiştim.

Fazlaydı.

"İlk bölüm olduğu için gösterişli olmalı. Açılış sahnesi çok önemli. Vazolardan fazlasını buldum. Bir tablo. Deha'nın odasında olacak. Birlikte odaya girdiğiniz saniye Deha, seni duvara yaslayacak ve siz şehvetle öpüşürken o seni tekrar kucağına alacak derken o da ne tablo bir anda-"

"Bu kadar detaya gerek yok." dedim, susturmak istercesine bastıra bastıra. "Ha," dedi, gözlerinin önünde canlanan sahnenin verdiği mutluluk sönerken homurdandı. "Kabaca anlatmalıyım tabii. Sevişeceksiniz. Hep yapıyormuşcasına."

"Bu sahnede sizi bozan bir şey var mı?" diye sordu, Betül. Deha'ya bakmadan başımı olumsuz anlamda salladığımda Betül gülümsedi. "Güzel o zaman." Sanırım Deha'da sorun olmadığını işaret etmişti. Diego'nun yakınında oturduğum için görüş açımda değildi. Çıkarım yoluyla tepkilerini çözebiliyordum ancak.

"Şimdi buraya kadar tamamsa bunun çok çok öncesine gidiyoruz. Gerçi bunu da detaylı anlatmaya gerek yok. Elinizde yazan kağıtlardaki gibi sahnelerin geneli. Bazen eklemeler yapabilirim ama abartılı olmamak şartıyla. Başka da bir şey yok. İmzalayacak mısınız?" morali bozulduğu için kısa kesmek adına sonuca varmaya kalktığında ben yine mülayim bir insan olarak başımı salladım. Kalemin kapağını açar açmaz imzalanacak yere götürdüğümde kolumda bir el hissedince Deha'ya döndüm.

"Bir sorun mu var?" diye sordum, şaşkınlıkla.

"Menajerin yoksa bir avukatla gelmeliydin."

"Anlamadım?" dediğim sırada Diego'nun İtalyanca bir şeyler dediğini duyar gibi oldum ama yazı diliyle konuşma dili arasında farklılık olduğu için bu defa İngilizceye benzetip ne dediğini çözemedim.

Deha kalemimi elimden alıp kapağını kapadı.

"Sözleşmede gözden kaçırdığın bir şey olabilir. Sonradan zor durumda kalmamak için bir avukata incelet. Ayrıca oynamak istemediğin sahneleri veya görmek istemediğin muammeleri de eklet. Öyle imzala."

Diego'yla aramda olan sonsuz güvene Deha'nın bu sözleri gölge düşürürken şüpheyle Diego'ya döndüm. Omzunu tahtaya yaslamış kınar gibi Deha'ya bakıyordu. "Ara." dedi, aksanlı Türkçesiyle bana. "Ara, gelsin o avukat buraya. Eklet ne ekleteceksen. Korkmuyorum!"

bir küçük dizi meselesi | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin