/ Deha'nın evi
Deha, "Bugün," derken Bade'nin yanağını okşadı, gözlerinin içine bakıyordu "Eşsizdin." sırtını biraz koltuğa yaslayarak onu kucağına yönlendirdiğinde burnumun direği sızladı. Sevgili Bade ikiletmeden kucağına çıktığında gözlerimi sıkıca kapattım ve birkaç saniyenin ardından açtım. Daha fazla bu sahneyi izleyemeyeceğime karar vererek mutfağa doğru ansızın yürümeye başladığımda Diego'nun bakışlarını sırtımda hissettim.
Muhtemelen eğleniyordu.
Onunla konuştuktan hemen sonra sete geldiğim için bir türlü ilgisini benden alamıyordu. Tek merakı Deha'yla bana ne olacağıydı. Mutfakta tezgaha ilerledim. Bir bardak aldım ve musluğu sonuna kadar açıp bir süre akıttım. "Benimle konuşması gerekirdi." dedim, kendi kendime. Alt dudağım titiyordu, gözlerim bile dolmuştu. Bu hâlime karşılık yüzümü buruştururken adım sesleri duydum. Birinin geldiğini anlar anlamaz bardağı suyla doldurdum ve başıma diktim.
Yanıma gelen kişi musluğu kapatıp tezgaha belini yaslayarak beni izlemeye başlamıştı.
O tarafa baktığımda Can'ı gördüm.
"Dublör kullanacak, merak etme." dedi, elini koluma koyarak tıpkı o günkü gibi destek verircesine sıktı. "Hiç dublör kullanacak gibi değildi." dedim, dudaklarımı yalayarak.
"Aklında kurma, Güneş. Deha'yı ben de kötü biri sanmıştım ama öyle değilmiş. Şu an senden uzak durmayı seçiyor çünkü zamana ihtiyacı var."
"Son bir haftada kapısına ondan fazla kez gittim. Sadece ilk üçünde çaldım, sonrakilerde yeltenemedim." bardağı gürültüyle tezgaha koydum, "Ailesinden birine bir şey oldu sandım." göz yaşım pes ederek yanağıma doğru süzülürken titrek bir nefes aldım, "Zamana ihtiyacı var öyle mi?" dedim, ağlamamaya çalışarak. "Beni bu kadar endişelendirmeye hakkı var mıydı?"
"Ben sana söylemiştim öğrenmiştir diye."
Sesimi yükselterek, "Onun sözüne güvendim, Can" dedim, "Bana yalan söylemek için nedeni olmadığını düşündüm. Gerçekten acil bir işi çıktığına inandım." dedim.
Can sarılmak için kollarını açıp yaklaştığında uzaklaştım. "Teselli istemiyorum." diyerek kapıyı işaret ettim, "Yalnız kalmak istiyorum."
Başını anlayışla sallarken bir iki adım geri attı, "Buralardayım." dedi ve arkasını dönüp gitti. Bir müddet çıktığı kapıya bakakaldım. Deha olsa mesela şu an gitmezdi. Yanımda kalmayı tercih ederdi. Ben de o zor durumdayken yanında olmak istemiştim ama bana o fırsatı hiç tanımamıştı.
Son iki ayda yaşananlar aklıma gelince "Belki de Can haklı, ben erkekler konusunda çok hızlı gidiyorum." diye mırıldandım.
Uzun bir süre bunu düşündükten sonra içim daraldığı için doğruldum ve mutfağın çıkışına ilerledim. Etrafta insan sesi duyamayınca inleme duymayı filan bekledim ama o da yoktu. Salona vardığımda tek bir kişi bile görememiştim. Sonra üstten gelen birkaç gürültüyle orada olduklarını anlayarak merdivenlere yöneldim.
Çekime yatak odasında devam ediyor olmalılardı.
Öyle bir haldeydim ki artık Linda'ya üzülmeye vakit bulamıyordum. Halbuki şu an tek gündemim Linda'nın bir türlü aldırmadığı bebeği olmalıydı.
Merdivenleri usul usul çıktığımda tam tahmin ettiğim gibi set ekibinden birkaç kişiyi Deha'nın odasına girip çıkarken gördüm. Midem o sahneyi görmeye henüz hazır olmadığı için koridorun diğer ucundaki bir odaya ilerledim. Tam kapısını açacakken bir bağırtı duydum.
"Daha tutkulu öpüşün!" diye bağırıyordu Diego.
"Harika," dedim, fısıltıyla, kapıya doğru, "Erkek arkadaşım bir kızla öpüşüyor. Tarih tekerrürden ibarettir diye boşuna dememişler." kapı kolundan elimi çekerek o tarafa döndüm. Kendi gözlerimle görürsem belki canım daha az yanar diye Deha'nın odasına doğru yürüdüm. Ta ki yanından geçtiğim bir kapının ardından inleme sesleri duyana kadar.