"Başın sağ olsun..." sarıldığım bedenden geri çekilerek kafamı salladım. "Dostlar sağ olsun..."
Son kez bana üzgün bakışlarını gönderip kapıdan çıkınca bende daha fazla evde kalmayarak kendimi dışarı attım.
"Beren hanım bu araçla gideceğiz." Bana doğru gelen korumaya tepki göstermeden yönlendirdiği arabaya ilerleyerek içine girdim. Çantamı açıp içindeki siyah şalı kafama doladım. Çantayı kapatacakken gözüme çarpan telefondan gelen bildirim sesleri beni al diye bağırıyordu.
Onu es geçerek çantayı kapattığımda korumada çoktan binmiş, siyah minibüsü çalıştırmıştı bile.
Kafamı cama yaslayarak uyumayı diledim. Sadece uyumak ve biraz olsun olanları unutabilmek, yaşananları hiç yaşamamış olmayı hayal etmek.
Çok geçmeden gelmiş olduğumuz mezarlıkla derin bir nefes aldım. Gerginlikten dolayı terlemiş ellerimi her ne kadar siyah kumaş pantolonuma sürsemde bir fayda etmiyordu.
"Beren hanım artık inmemiz gerek." Korumanın konuşmasıyla gözlerimi aralayarak ona baktım. Beni eve geri götürsen ne olurdu ki?
En fazla tam şu anda arabanın dışında bekleyen magazinciler sayfalarına bu olayı haber yaparak 'bomba haber' diye başlık yazarlardı.
Ben bunları düşünürken pat diye açılan aracın kapısıyla flashların gözümü alması bir olmuştu.
"Beren hanım ailenizin ölümü nasıl gerçekleşti?"
"Beren hanım iddalara göre bilinçi yapılmış bir olay diyorlar?"
"Beren hanım geceyi hastanede geçirdiğiniz söyleniyor?"
Ve benzeri bir sürü zırvalıklar...
"Beren hanım iki yıldır yurt dışında olan kardeşleriniz az önce ulaştılar..." devamını dinleyemediğim bu soru kalbimin sıkışması için yetmişti bile.
İki yıldır görmediğim kardeşlerim... cenaze için mi gelmişlerdi?
Geleceklerini zaten biliyordum ama bunun yüzüme vurulması canımı başka bir yakmıştı.
Ben öylece arabanın içinde donmuş bir şekilde otururken magazincileri adeta yara yara gelen Kerem onları yarmakla kalmayıp, geri püskürtmeye çalışıyordu.
"Lütfen böyle bir günde yapmayın!" Sonunda yanıma ulaştığında arabanın içindeki bedenime ellerini sararak beni çıkarttı. Arkasından gelen koruma yığını ise magazincileri çoktan uzaklaştırmış, bizim için yolu açmıştı.
"Gören de öldüler diye üzülüyorsun sanacak." Kulağıma fısıldadığı ve eğlendiği her halinden belli olan sesiyle bende ne kadar gülmek istesem de etraftakilerden dolayı kendimi tuttum.
"Teşekkür ederim." Aynı şekilde fısıltıdan farksız çıkan sesimle belimdeki eliyle beni cimcikledi.
Kaşlarımı çatarak ona döndüğümde ise hala ileriye bakıyordu.
Kerem, benim anne tarafı kuzenimdi. Yani teyzemin oğluydu. Aynı yaşta olmamızın verdiği avantaj sayesinde kuzen değil, kardeş olmuştuk.
Tabii tek avantaj bu değildi.
"Onları görmeye hazır mısın?" İşte bu soru yutkunamamamı sağlamıştı.
İstemsizce ellerim yumruk olurken başımı sağa sola salladım. "Değilim."
"O zaman gidelim!" Hızını daha da arttırarak sonunda mezarın başına ulaştığımızda çoktan eş dost akrabalar gelmişti.
Benim geç gelmem daha iyiydi çünkü üzüntüden halin olmadığı sanılırdı.
Bu da benim işime gelirdi.
Korkakça başımı kaldırıp etrafı taradığımda hiçbirini bulamamıştı gözlerim.
"Galiba bir sıkıntı çıktı, birazdan gelirler." Kerem sonunda aklımdaki düşünceleri susturduğunda ona döndüm.
"Uzaklaş artık." Cıklayarak kaşlarını havaya kaldırdı. "O p*çlerle seni yalnız mı bırakacağım?"
Sanki soru sormaktan çok kendisiyle konuşuyordu. Onun bu haline her ne kadar gülmek istesem de uzun zamandır gülmeyen suretim için bu zor bir eylemdi.
Ve hani şey, şu an anne ve babamın cenazesindeydik...
"Ben bi hoca nerde ona bakayım." Onu onaylayarak yanımdan uzaklaşmasını izledim.
"Beren'cim, ah bir tanem çok üzüldüm." Bir anda bana sarılan kollarla elimdeki çanta düşmüş, yoğun parfümden dolayı suratım buruşmuştu.
Semiha hanım.
Zorla da olsa ona karşılık verdim ve hızla kendimi geri çektim.
Allah aşkına kim davet etmişti bunu cenazeye?
"Çok üzüldüm hayatım çok zor olmalı." İçten içe güldüm bu dediğine.
Evet, ölmeden önce çok zordu.
Başımı salladım. "Zor çok zor." Tekrar konuşacaktı ki birinin ona seslenmesiyle yanımdan uzaklaşarak sallana sallana gitti.
Kendisi babamın bilmem kaçıncı metresiydi, unutmuştum.
Yere düşen çantam aklıma geldiğinde almak için eğilecektim ki yerde olmadığını farkettim.
"Bunu mu arıyorsun?" Bu ses...
Gözlerimi yerden çekemedim. Bu sefer gerçekten donmuştum. Anne babamın ölümüne dolmayan gözlerim, bu sesle çoktan dolmuştu bile.
"Bakmayacak mısın?" Gözlerimi sımsıkı kapatarak yaşları geri göndermeye çalıştım. Sus ve uzaklaş lütfen, seni görmeye hazır değilmişim.
Hiçbirinizi görmeye hazır değilmişim...
"Ber-" sözünü kesen şey Kerem'di.
"Hoca gelmiş, hadi Beren." Bu çocuğa gerçekten hayrandım.
Yüzüne bakma gereği kalmadan Kerem'in omzuma attığı koluyla mezarların başına gelmiştik.
...
"Baran, Barın, Beran hadi alın kürekleri." Dayımın sert sesiyle kafamı yaslandığım göğüse daha çok soktum.
Burdan gitmek istiyordum, eve de gitmek istemiyordum.
Beni kimsenin göremeyeceği bir yere gitmek istiyordum.
Gelen kürek sesleriyle toprak atmaya başlamışlardı. Etraftan yükselen ağlama seslerine karşılık bende tek bir göz yaşı bile yoktu.
"Baran'ın eline ne olmuş öyle?" Saklandığım göğüsten, yani Kerem'den çıkan sesle gözlerim mezara kaydığında görüş açıma girem hareler zaten tam da bana bakıyordu.
Hiç değişmemişti. Hala saçları aynıydı. Bir zamanlar oynamak için kapısında yattığım saçları...
"Beren burnun kanıyor." Kerem'in endişeli çıkan sesiyle birkaç kişi de bize dönerken gözlerimin önüne uçuşan siyah noktalarla zemin, ayağımın altından kaymıştı.
"Beren!"
"Beren!"
"Beren!"Kulağıma dolan son seslerse, dördüzlerimin adımı haykırışı ve düşen kürek sesleriydi.
...
Herkese merhabalarrr
Yeni kurgumun ilk bölümünü yayımlamış oldum. Dördüzlerin bir araya gelmesini sağlayan bu cenaze ilerde başımıza daha neler açacak?
Yorum ve vote desteklerinizi bekliyorumm
Yazarınız; kahvesavar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEREN
Teen FictionAnne ve babalarının hataları içinde doğup büyümüş dördüzler, ayrılmak zorunda kaldığında geri dönüşü olunmayan yollara girmişlerdi. İki yıl sonra tekrardan ölen anne ve babalarının cenazesinde karşılaştıklarında artık ortadaki tek gerçek, Kimse eski...