Bölüm 14: KUMLAR

1.6K 84 4
                                    

"Biraz daha ne olur..." üzerimden itilen yorganı gözlerim kapalı bir şekilde tekrar üzerime çekerken yastığıma sarıldım. O kadar fazla uykum vardı ki günlerce uyuyup kalkmamak istiyordum. Kalın bir gülme sesi gelince gözümü açmak yerine sese odaklanmaya çalıştım ama çok kısa sürmüştü zaten.
Üzerimdeki yorgan tekrar çekildiğinde sinirle ayaklarımı yatağa vurdum. "N'apıyorsun gitsene başımdan!" Gözlerim sonunda aralanırken hemen yanıma oturmuş Tuna'yla karşılaştım. Yine şaşırtmayacak bir şekilde sırıtarak izliyordu beni.

Daha fazla dayanamayıp yanımdaki yastığı alarak suratına fırlattığımda daha yüzüne değmeden yakalamıştı. Bu beni daha da çıldırtırken üstüne atladım bu sefer. Dün geceden beri beni çileden çıkarmıştı artık. Beni asla yürütmeden kucağında taşıyarak eve getirdiğinde her ne kadar bırakması için cimciklesem de bırakmamıştı. Bir ara tam bacağını ısıracakken düz döndürmüş, bu sefer de bebeklerin taşındığı pozisyonda taşımıştı. Eve vardığımızda salonda onu yakalamak için peşinde koşarken saat dört gibi odama çekilmiştim anca. Tam uyuyacağım sıradaysa yanıma gelip beni öpmeye çalışınca tokatı basmıştım. Gece bunun için vicdan azabı çektiğimden dolayı da beşe doğru anca uyumuştum.

Dün gece eve geldikten sonra;

Tuna manyağını sonunda kovalamayı bırakarak odama çekilmiştim. Bir bacağı benim tamamım kadar ediyordu zaten. Deve dev diyorduk da Tuna ve Ömer'in ondan hiçbir farkı yoktu boy konusunda.
Sarılmış olduğum yastığa kollarımı daha sıkı sararken önceden dördüzlerimin bana kazandırdığı bu alışkanlık zorluyordu şimdi beni. Onlarla da yatamayınca bir şeylere sarılıyordum artık. Göz kapaklarım yavaş yavaş günün verdiği yorgunlukla birbirine kitlenirken pat diye açılan kapıyla yerimde sıçradım. "Kraliçem?"

Elim kalbimin üzerinde doğrulmaya çalışırken nefesimi düzene sokmaya uğraştım. Böyle ani olaylar bana travmalarımı hatırlatıyordu sadece.
Omzumdan dökülen saçlarımı geriye atarken kendimi toparlayarak sırtımı yatağın başlığına dayadım. "Ne var Tuna?" Ona ters davranmama hiç aldırış etmeden veya alınmadan gelip yanıma oturduğunda suratıma baktı. Şimdi de çok boş bakıyordu bu adam. "Seni öpmeye geldim." Dedi düz, sakin bir şekilde. Beni öpmeye mi gelmiş?

Oflayarak kafamı da yasladım yatağın başlığına. Baygın gözlerim onu bulurken konuştum. "Uyur musun artık Tuna? Bak yarın erkenden şirkete gideceğiz saat olmuş dört ama biz hala uyumadık. En fazla uyuyacağımız saat sayısı üç ya." Gerçekten yarın zombi gibi dolaşacaktık ortalıkta. Bir de toplantılar vardı bir sürü. Ama Tuna bunu pek önemsemiyormuş gibi istifini bozmadan bana yaklaşmaya başlayınca ellerimi yüzüme siper ederek durdurdum onu. "Git başımdan Tuna!" Ya bu adam neden böyle yapıyordu? Nerden çıkmıştı beni öpmek meselesi?

Omuz silkerek "Hayır." Dedi. Tekrardan beni öpmeye yeltenince bu sefer yakınlığından dolayı ellerim suratına değmişti. Kafasını bana yaklaştırmaya çalışırken aradaki ellerimi yok sayıyordu adeta. "Rahat dur Tuna!" Dedim bağırarak. Bende bu hayatı yaşayabilmek, bunlarla aynı evde kalabilmek için peygamber sabrı olması lazımdı. "Durmam." Dedi ve ben ne olduğunu anlamadan kafasını geri çekerek falsolu bir şekilde pat diye yanağımı öptü.
Bir elim beni öptüğü yanağıma giderken sadece gözlerinin içine bakıyordum. Diğer elim havalanıp yanağına şak diye tokatı geçirdiğinde ilk önce gözlerime bakmayı sürdürdü tepkisizce, sonra yavaşça kapadı gözlerini. Ben neden vurmuştum ki şimdi? "Tuna..." neden yapmamam gereken şeyleri yapıp sonra da pişman oluyordum?

Bana bakmadan yerinden kalkarken "uyu." Dedi sadece. Sonra da odadan çıkarak kapıyı kapattı. Biri bana emir verdiği zaman onu yamultmak isterken neden şu an onu bile isteyemiyordum? Bunu yapmamam gerekirdi. Pişman olmuştum.

BERENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin