Barın'ın ağzından
Gitmişti. Beren bizi bırakıp gitmişti. Şimdi ne yapacaktım ben onsuz?
Hatalıydık hemde sonuna kadar. Öğrendiğimiz ilk anda ona söylememiz gerekirken söyleyememiştik. Söylememiz gerekirdi.
Beren'in ses kaydından birkaç ay sonra tanışmıştık onlarla. Yani yedi ay önce. İlk başta tamamen reddetmiştik onları. Madem abilerimiz vardı, neden biz o evde iki canavarla büyüdük diye sorguladım.
Ama işler göründüğü gibi gitmemişti. Yedi ay önce onları ilk gördüğümüzde yüzlerine bile bakmazken bir ay sonra kapımıza dayanmışlardı. Mecburen eve aldığımız zamansa bize olan biten her şeyi anlatmışlardı. Neden bu zamana kadar bizden ayrı yaşadıklarını, neden yanımıza gelemediklerini, yanımıza gelemediği süre boyunca nerde olup ne yaptıklarını...
Biz bunları Beren'e nasıl anlatabilirdik ki? O zamanlar bizi sildiğini düşünsek bile ona anlatma cesaretinde bulunamamıştık. Anne ve babamla tek başına o evde yaşarken yaptıklarını duysa daha da korkmaz mı diye düşünmüştük. Böyle olacağını bilseydim eğer en başından anlatırdım her şeyi.
Anne ve babamın ne kadar tehlikeli olduğunu anladığımızda dönmeye çalışmıştık. Ama alınan her biletin her seferinde iptal olması bizi geri döndürmemişti. Türkiye'ye dönememiştik.
Her seferinde aldığımız biletler uçuşa bir saat kala iptal oluyordu. Havaalanından çokça kez gerisin geriye dönmüştük. Bu bizi kesmemişti, arkadaşlarımıza aldırmıştık biletleri. Ama onlar da bir şekilde iptal oluyordu.
Buraya döndüğümüzde anladık neden dönemediğimizi. Beren o gün basın açıklaması yaparken Faruk bir zarf tutuşturmuşu elime. Ne olduğunu sorgulamama fırsat vermeden sadece "Tuncer ve Hafise hanım size vermemi istemişti" diyip toz olmuştu.
O gece Beren uyurken üçümüz oturmuş ve açmıştık zarfı. Okudukça yıkılmış, yıkıldıkça kendimi suçlamam artmıştı. Beren'in çektikleri yanında bizimki neydi ki? Yıkılsam ne olurdu Beren yaşamaması gereken şeyleri yaşadıktan sonra?
Telefonlarımızı dinlediği için, telefonlarımıza sızdığı için daha doğrusu tüm teknolojik aletlere sızdığı için aldığımız tüm biletleri iptal etmişti babam. Her seferinde bizim havaalanından eve dönüşümüzü izlemenin oldukça keyifli olduğunu da yazmıştı.
Bir insan evladına neden böyle davranır diye sorgulamıştık yıllarca. Her hareketlerinde kafamızda oluşan yeni 'neden?' lerden başla hiçbir şey bulamamıştık.
"Nasıl düzelecek şimdi?" Yanağında tuttuğu buzla salona girerken konuştu Ömer abi. Kendisi sırf Beren giderken Toprak abimi durdurmaya çalıştığı için bir güzel dayak yemişti.
Ömer abiye göre Beren biraz yalnız kalıp düşünmesi lazımdı, bu yüzden durdurmuştu Toprak abiyi. Sanırım Baran ve Toprak abi dışında herkes aynı şeyi düşünüyor olacak ki karşı çıkmamıştık.
Tekli koltukta oturmuş, kararan gözlerle Ömer abinin har hareketini izlerken sinirli bir nefes verdi Toprak abim. Beren evden çıkarken gözü dönmüş gibiydi.
"Beni durdurmaya çalışmasaydın belki bir şeylere çözüm bulmuştuk." Dedi. Ömer abim suspus olurken salona bu sefer yüzü gözü tam dağılmış Beran girdi. Üçü gelmeden önce Baran biraz dağıtmıştı onu, Beren evden çıkarken Ömer abiye yardım ettiği için bu sefer Baran'da bir daha girişmişti ona.
Kimseyi takmadan gelip yanıma otururken karşı koltukta Ömer ve Tuna abinin ortasında oturan Baran, onun aksine oldukça sinirli bir tavırla her an üzerine atlayacakmış gibi duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEREN
Novela JuvenilAnne ve babalarının hataları içinde doğup büyümüş dördüzler, ayrılmak zorunda kaldığında geri dönüşü olunmayan yollara girmişlerdi. İki yıl sonra tekrardan ölen anne ve babalarının cenazesinde karşılaştıklarında artık ortadaki tek gerçek, Kimse eski...