Bölüm 24: İYİ Kİ DOĞDUN

748 52 9
                                    

"Ne abisi?"

Ömer?

Tuna'nın kafasıda kapıya doğru döndüğünde bundan faydalanarak onu hızla kenera itip kapıya doğru koşmaya başladım. Yani Ömer'e doğru.

"Hoş geldin Ömerim hoş geldin!" İki yanağından da hızla öpüp fırsat vermeden kolundan çekiştirerek merdivenlere sürükledim onu. "Abim niye gelmedi hala?" Ömer bile gelmişti ama Toprak beyim hala yoktu ortalarda.

Benim tuttuğum kolunu benden sıyırarak omzuma attı ve başıma bir öpücük kondurdu. "Beni de eve postaladı abin." Abin kelimesine baskı yaptığında gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Ona abi demeye zaten hazırdım ama o bunu henüz bilmiyordu. Sanırım Tuna'ya da abi dediğimi duymuştu.

Merdivenler bittiğinde birlikte salona doğru ilerlerken arkadan gelen adım sesleri, peşimize birinin takıldığının habercisiydi. Ömer'in kolunun altından çıkmadan salona giriş yaptığımızda bizi Barın ve Baran karşıladı.

"Hello everyone!" Saat gece yarısını geçmiş olabilir ama enerjimi sorgulamayın lütfen.

"Sana da merhaba bacım..." gözleri kapanmak üzere olan Barın'ın kafası Baran'ın omzuna düştüğünde güldüm. "Lan anasını satayım bi uzaklaş lan benden!"

Baran hızla kafasını iterek kendini de geriye çektiğinde kahkaha attım. O temas seven biri değildi ve Barın'da bunu çok iyi biliyordu.

"Gençler bakıyorum keyfiniz yerinde." İçeriye giriş yapan Tuna hızlı bir göz gezdirdiğinde boş gördüğü yanımla ortaya attığı lafa verilen cevapları takmadan yanıma oturdu. Demek ki arkamızdan gelen oydu.

Bir yanımda Tuna, bir yanımda Ömer varken kafamı Ömer'in göğsüne koymayı tercih ederek onları izledim. Önceden tek olduğumu düşünürken bir anda kalabalıklaşan ailem beni iyi yapıyordu, hissediyordum bunu.

"Bu evin planını da sen çizdin yani?" Baran'ın kaşları şaşkınlıkla havaya kalktığında Ömer'in başını salladığını hissettim.

Barın kafasını kafasını kaldırıp bir kez daha evi incelediğinde mırıldandı. "Vay anasını be..."

Ortamda dönen sohbetlerle saat üçü vurduğunda çalan kapıyla hızla yerimden kalkarak adeta kapıya uçtum. Toprak abimin geldiğini biliyordum ve onu uzun zamandır boş yakalayamıyordum. Özlemiştim.

"Hoş geldin abic-" abimi görme isteğiyle büyümüş hevesim, gördüğüm suretle balon gibi sönerken çökmüş bedenini umursamadan döndüm arkamı. Arkamdan güldüğünü hissetsemde bakmadım.

Az önceki halime nazaran kaçmış enerjimle içeri girdiğimde bu halimi farkettikleri için tam soracaklarken onu görmüş olmalılar ki açılan ağızları geri kapanmıştı. Bense takmadan eski yerime yerleşip gözlerimi kapadım.

Beran'a gerçekten kırgındım. Bu kadar şey yaşadıktan sonra onları tekrar kaybetmekten korktuğumu en iyi anlayandı o. Beni habersiz bırakmaması gerekirdi. Evet diğerleri biliyordu ama ben kendi bilmediğim bir şeyden emin olmazdım. Ve yine bunu da en iyi bilen oydu. Caner'in yanında olmasıysa tam bir felaketti. Caner demişken...

Aniden gözlerim açılarak ayağa kalktığımda Beran'ın çoktan yukarı çıktığını gördüğümde merdivenlere ilerleyecekken bana dönen garip bakışlarla açıklama yapma gereği duydum. "Ben yukarı çıkıyorum hadi sizde uyuyun artık."

Cevap beklemeden ve kimseye bakmadan yukarı çıktığımda geldiğim kapının önünde derin bir nefes verdim. Buraya yelkenleri suya indirmek için gelmemiştim, buraya Caner'in kim olduğunu öğrenmeye gelmiştim.

BERENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin