"Bir şey içer misin?" Dedim nezaketen. Amacım sadece huyuna gidip arabada olanları atlatmamasıydı. Hayır, kimseden korkmuyordum ama ne tepki vereceklerini de bilmiyordum. Sinirlerince gözüm hiçbir şeyi görmediğinden patavatsız da olabilirdim veyahut suçlu da. Ama bunlar benim haklı olduğum gerçeğini değiştirmezdi.
Ayrıca, eğer anlatacak olursa abileri bilmem ama şu an sessizce oturan dördüzlerim oturmakla kalmayıp icraata geçerlerdi.
"Bir kahve alırım zahmet olmazsa." Gıcık gıcık gülümseyerek benim oynadığım kibar rolünü devam ettirirken keşke yalnız olsaydık diye geçirdim içimden. Yalnız olsaydık da gerçekten ısırsaydım şunun kafasını.
El mecbur koltuktan kalkacakken daha kalkmadan bir kol omzuma sarılıp engellemişti beni. "Zahmet olur, kalk kendin al." Kafamı çevirip bakmasam da sesinden Tuna olduğunu anlamıştım bunun. Yanımda oturanı Beran sanıyordum ama o çıkmıştı.
Tuna'yı öpebilirdim şu an. Öpücüklere boğup sarılabildiğim kadar sarılabilirdim. Ama eğer Dağhanımı gibi ona da gıcık kapmasaydım.
Eli omzumda rahat durmazken kafama çıkarak beni göğsüne çekti. Doğrudan Dağhan'a doğru bakarken yaptığını görebilmiştim sadece. Kendimi çaktırmadan geri çekmeye çalışsamda bu sefer daha çok arttırmıştı elinin baskısını ve asla düşünemeyeceğim bir şey yaptı.
Beni öptü.
Hem de yanağımdan.
Kendi göğsüne yasladığı yanağımdan.
Tuna beni öptü.
Öptüğü yer yavaştan atmosfere girmiş meteor parçası gibi yanmaya başlarken dışımdan bir tepki veremedim. Ömer ve Toprak bu zamana kadar oldukça iyi davranmış ve sevgisini hem kelime hem de davranış olarak göstermişti fakat Tuna bir garipti. Şey gibiydi, değer verdiğini hissettiriyordu ama davranışa dökemiyordu. Karakteriyle alakalı olduğunu sanmıştım ama şimdi de beni şap diye öpmüştü. Aklımı karıştırıyordu, aynı zamanda tuhaf hissettiriyordu.
Bir öksürük sesi duyduğumda karşı koltukta görebildiğim kadarıyla Dağhanımının hemen yanındaki Barın ayaklanmıştı. "Ben getireyim. Başka bir şey isteyen var mı?" Diye sordu. Kimseden ses çıkmazken son kez Tuna'ya delici bakışlar atarak mutfağa ilerledi.
"Ee Dağhan bey, siz neden geldiniz tam olarak? Evin adresini nerden buldunuz?" Diye şüpheci bir tavırla yaklaşan Ömer'le dudağımı dişledim. Lütfen bu konuşmayı dördüzler çıktıktan sonra yapabilir misiniz? Şu an üç tane kopyamla zıtlaşmaya hiç halim yok da.
"Çilek sever misin?" Dedi Tuna ve ardından bu sefer saçımı öptü. Daha ilk öpücüğün şokunu kaldıramamışken şimdi bir daha öpmüştü beni.
"Evet... neden ki?" Zorlukla konuşmuştum içime kaçan sesimle.Hafif bir şekilde güldü. Göğsünde olduğum için bende sarsılmıştım onla. "Merak..." dedi ve daha sonra hiçbir şey söylemedi. O sırada da içeri elinde türk kahvesiyle Barın girmişti. "Bugün Beren'i eve ben bıraktım adresi ordan biliyorum."
Bugün fırsat bulduğu her anda sessizleşmeye yemin etmiş ortam tekrar sessizliğe bürünürken yavaşça Tuna'nın göğsünden çıkmaya çalıştım. Fakat o baskı yapmadığı halde etten duvar kollarını açmamıştı. Güçlüydü.
"Ne?" İlk tepki Baran'dan gelmişti. "Tuna Allah'ını seviyorsan bırak sen bunları tanımıyorsun şimdi bir şey yapacaklar adama." Dedim ve çırpınmaya devam ettim. Hiçbir şey demeden sonunda kollarını çözerken hızla ayağa kalktım. Sanırım fazla abartı davranmış olmalıyım ki beklediğim gibi ayakta benim dışımda kimse yoktu.
![](https://img.wattpad.com/cover/347030864-288-k21401.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEREN
Teen FictionAnne ve babalarının hataları içinde doğup büyümüş dördüzler, ayrılmak zorunda kaldığında geri dönüşü olunmayan yollara girmişlerdi. İki yıl sonra tekrardan ölen anne ve babalarının cenazesinde karşılaştıklarında artık ortadaki tek gerçek, Kimse eski...