Bölüm 27: KÜÇÜK DAĞHAN

316 31 3
                                    

"Herkes tamam mı?" Başımı salladım bana aynadan bakan Toprak abime.

Bendeki durgunluğun farkındaydı ama sesini çıkartmıyordu.

O gece videoyu izledikten sonra ne yapacağımı bilememiştim. Sabaha kadar da uyuyamamıştım zaten. Ertesi gün yine okula gitmemiştim. Beran zaten gitmemişti. Baran biraz rahatsız olduğu için Barın'la ben de gitmemeye karar vermiştik. Bugün de okulumuz yoktu.

Şimdiyse Emine teyze ve Mustafa amcalara kahvaltıya gidiyorduk. Tamamen öylesine aramamla bizi kahvaltıya çağırmışlardı.

Evet, kesinlikle öylesine aramıştım.

Konuşmamızı hatırladığımda minik bir gülümseme peydahlandı dudaklarımda.

"Alo?" Emine teyzenin gergin sesini duyduğumda duraksadım. Yanlış bir zamanda aramıştım sanırsam.

"Emine teyze benim Beren." Ne diyeceğimi de pek bilemiyordum ki. En son onlara gittikten sonra birkaç kez telefonda görüşmüştük. Bazen o beni, bazen de ben onu aramıştım. Açıkçası annemin videosunu izledikten sonra onunla konuşmak çok iyi gelmişti.

"Ha kızım Beren sen misin? Kusura bakma kızım bu eşek sıpalarıyla uğraşıyordum." Sesi biraz bıkkın çıkınca güldüm. Dışardan melek gibi gözüken adamlar -Dağhanımı hariç- annelerinin yanında tam bir şebek çocuk oluyordu.

"Yine ne yaptılar?" Artık koskocaman adamların yaramazlıklarına ben bile alışmıştım.

"Hiç bi şey yapmadık Beren! Annem kendi kendine gelin güvey oldu yine!" Arkadan bağıran Miraç'la kahkaha attım.

"Eminim öyledir Miraç."

"Gül sen gül... ah, anne ya!" Sanırım kıymetlisine terlik yemişti.

"Çok konuşma Miraç! Ay kızım kusura bakma iki dakikada yaptı yapacağını..."

"Önemli değil teyzem. Şey diyecektim, eğer müsaitseniz bu akşam sizi bize bekleriz." Kabul etmesi lazımdı. Hem onları çok özlemiştim hem de Dağhanımına ne kadar gıcık olsam da onunla konuşmam lazımdı.

"Bu akşam Mustafa amcanın işi  var kızım. Ama yarın sabah sizi kahvaltıya bekleriz."

"Olmaz öyle hep biz si-"

"Olur olur bal gibi de olur. Yarın sabah bizdesiniz." Gülümsedim ama Emine teyze göremedi bunu.

"Kraliçem?" Yanımdaki Tuna abimin elini önümde gördüğümde daldığım alemden çıktım. Kafamı ona çevirdiğimde kısık gözleri üzerimdeydi.

Gerçekten al birini vur ötekine

Allah'tan Beran bu arabada değildi. Ben, Toprak ve Tuna abim bu arabadaydık. İnşallah diğerleri arabada birbirlerini yemiyordur...

"Seni üzen bir şey mi oldu?" Bilmediğinden sormuyordu tabi ki de.

"Yok." Dedim gülümserken. Onlara elbette söyleyecektim ama bir sırası vardı. Toprak abimin bakışlarını üzerimizde hissediyordum ama kafamı çevirmedim. Ona bakınca tüm gardım iniyordu çünkü.

Yalan cevap verdiğimi bilen Tuna abim sırıttı. Uzatmamasına sevinmiştim. "Sen öyle diyorsan öyledir." Gülümseyemedim bu sefer. İkimizde yalan olduğunu biliyorduk çünkü. Gülümsemek yerine kafamı omzuna koydum ve kalan yol boyunca saçlarımla oynamasına izin verdim.

Araba durduğunda oldukça mayışmıştım. Eğer evimize gelmiş olsaydık kesin uyuma numarası yapardım.

Tuna abim arabadan inerken ben ve Toprak abim kalmıştık. Israrla bana bakıyordu ve bende ısrarla ondan kaçınıyordum.

BERENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin