1 yıl önce - Kamer Malikanesi*
Dışarda ılık ılık yağan yağmur, malikanedeki çığlıkları bastırmak için yağıyordu sanki. Şiddetle gürleyen gökle beraber evden acı çığlığın kopması aynı anda gerçekleşmişti.
"Yalvarırım ne olur! Saçlarıma dokunma canım çok yanıyor!" Saçlarından tutulmuş bir şekilde yerde sürüklediği kızın çırpınışları onu daha çok zevklendiriyordu.
Sonunda saçlarını bırakarak üzerinde tam oturmuş lacivert takım elbisesinin iç cebinden mendili çıkardı ve yüzü kandan gözükmeyen kızının suratını sildi.
Her silişinde kesik izleri daha çok sızlayan kızsa sesini çıkarmadan bunun biran önce bitmesini diliyordu.
"Benim güzel kızım suratını mı kirletmiş?" Kızın kestane rengindeki saçlarını eliyle geriye itti ve elindeki kolonyanın kapağını açtı.
Ne yapacağını anlayan kız ise korkarak geri kaçmaya çalıştı ama artık her şey için çok geçti.
Kanlı mendile döktüğü kolonyayı kızın az önce neşterle kestiği yanağına yaklaştırdı. Artık korkudan bayılmak üzere olan kızın sesiyse çıkmaz olmuştu.
Çünkü biliyordu ki; sesini duyacak can parçaları onun, sesini duyuramayacak kadar kısılmasını sağlamıştı.
~
"Kalp atışları neden bu kadar düzensiz?"
"Bilemiyorum, tekrardan geçmiş olsun." Etrafta duyduğum uğultuları anlamasam da ilk konuşanın Baran, diğer konuşanın da aile doktorumuz Kemal beye ait olduğunu anlamıştım.
Her ne kadar gözümü açmam gerekse de istemiyordum.
Ne suratlarını görmek, ne de seslerini duymak.
"Ne zaman uyanır?" Çantamı bana uzatınca yüzüne bakmaya cesaret edemediğim Barın konuşmuştu.
Siz gitmeden uyanmayı düşünmüyorum.
"Kalbi çoktan uykudan uyandı. Sadece gözlerini bizden saklıyor." Beran'ın keskin sesi kulaklarıma dolduğunda anlamıştım.
O zaten uyandığımı biliyordu.
Hiç değişmemişti. Zaten anlamasa aptallık olurdu. Yine de uyandığımı direk söylemek yerine dolandırmayı seçmişti.
Beran, hiç değişmemişti.
Konuşmalar sustuğunda dinleyecek bir şeyim kalmadığı için gözlerimi araladım. Eğer aralamasaydım yakalanırdım muhtemelen çünkü berbat bir oyuncuydum.
Tabii kameralar karşısında değilken.
İlk beni karşılayan görüş açıma giren mavi renkli çalışma sandalyemdi. Her ne kadar bakmasam da yandaki koltukta oturan Barın, ayakta baş ucumda dikilen Baran ve son olarak makyaj masamın üzerine oturmuş olan Beran'ı görmek için onlara bakmama gerek yoktu.
Her ne kadar yanımda olsalar bile önceki gibi onları görmeden hissetmeyi seçmiştim.
Aniden gelecen cesaretle kafamı kaldırıp hepsinin yüzüne baktığımda beni ilk karşılayan suret Barın'dı.
Bana karşı her zaman sevgiyle parlayan kardeşimin gözleri şimdi bomboş bakıyordu.
En azından seninki gibi acılarını gizlemeyerek bakmıyordu Beren...
Diğer surete çevirdiğim bakışlarım bu sefer Baran'ın dümdüz bakan kahve hareleriyle buluştu.
O her zaman dördüzüm değilde, abim gibiydi. Şimdi baktığımda karşımda ne abim, ne de dördüzüm vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEREN
Teen FictionAnne ve babalarının hataları içinde doğup büyümüş dördüzler, ayrılmak zorunda kaldığında geri dönüşü olunmayan yollara girmişlerdi. İki yıl sonra tekrardan ölen anne ve babalarının cenazesinde karşılaştıklarında artık ortadaki tek gerçek, Kimse eski...