Şuraya bölümün ortalarında Beren'in şirkete giderken giydiği takımı bırakıyorum.
İyi okumalar...
.
.
.
"Başlayabilir miyiz artık?" O kadar sıkılmıştım ki bu garip ortamdan, her an patlayabilirdim birine. Beran ve Tuna geldiği halde Dağhan bizi hala bekletiyordu. Nedenini bizde bilmiyorduk.
Muhtemelen bu söylediğim Dağhan'ın bir kulağından girip diğerinden çıkmıştı. Çünkü şu anda üç abi beyi göz hapsine almıştı. Özellikle Toprak ve Tuna'ya öyle bir bakıyordu ki gözleriyle öldürebilirdi şu an.
Toprak ona bakmaya tenezzül bile etmezken Tuna için aynısını söyleyemeyecektim. Dağhan'ın ona bakışlarına karşılık o sadece sırıtıyordu. Sanki kudurtmak ister gibi.
Tam o anda ikisinin bakışmalarını bozan şeyse açılan kapıydı. Tüm kafalar sesle kapıya dönerken içeri giren takım elbiseli iki adamla beraber gözlerimi kırpıştırdım. Galiba burayı mankenlik ajansıyla karıştırmışlardı.
Zürafadan hallice boylu iki takım elbiseli bey kimseyle göz teması bile kurmadan direk Dağhan'a doğru yürürken birinin öksürüğüyle dikkatim dağıldı. Kimin öksürdüğüne bakmak için masaya dönen bakışlarım kaşları çatılmış Baran'la karşılaşınca göz devirdim.
Kalk yapıştır suratının ortasına beş kardeşi.
"Hoşgeldiniz." Ayağa kalkmış Dağhan iki adamla da el sıkışırken kendimi aptal gibi hissettim bir an. Burda yönetici konumundaki kişiler ben ve kalan dördüzlerdi. Dağhan'ın bu kata birini çıkarması gerekiyorsa bizden izin alması lazımdı. Kendi kafasına göre nasıl hareket ediyordu?
Aynı şeyi dördüzler de düşünmüş olacak ki hepsi çatık kaşlarıyla Dağhan'a bakıyordu. Beran bile hoşlanmadığını belli etmişti bu işten.
Baran daha fazla sessiz kalamayarak ayağa kalktı. "Kim bunlar Dağhan?" Adamların yanına doğru sert adımlarla ilerlerken elini uzattı sıkmak amacıyla. Adamların ikisiyle de bir problem çıkmadan el sıkışırken sorgu dolu bakışları Dağhan'ın üzerindeydi. Hiçbir olaydan haberi olmayan üç abi bile ortamın huzursuzluğuyla gerilmişe benziyordu. Toprak ciddi ifadesinden ödün vermez bir şekilde Dağhan'a bakarken aklından neler geçtiğini merak etmiştim. Çünkü bakışları hiç hayıra alamet değildi.
Tuna'nında yüzünde artık sırıtması yoktu. Boş gözlerle izliyordu adamları. Ömer'se ortamdaki olayları pek umursuyor gibi değildi. Gözleri adamlarda olması gerekirken bendeydi. Ona baktığımı anlayınca bana göz kırpıp hafif gülümserken karışık olarak hiçbir tepki vermeden bakışlarımı tekrar adamlara çevirdim. Bu aralar da bana göz kırpmak moda olmuştu herhalde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEREN
Genç KurguAnne ve babalarının hataları içinde doğup büyümüş dördüzler, ayrılmak zorunda kaldığında geri dönüşü olunmayan yollara girmişlerdi. İki yıl sonra tekrardan ölen anne ve babalarının cenazesinde karşılaştıklarında artık ortadaki tek gerçek, Kimse eski...