Beren'in seçtiği kıyafet*
...Gerisin geri odama çıkarken bir yandan da yarın ne giysem diye düşünüyordum. Artık kıyafetlerime karışacak bir annem yoktu, artık hiçbir şeyime karışacak bir annem yoktu. Bundan daha iyi bir şey olamazdı.
Vardığım odamda vakit kaybetmeden giyinme odasına girdiğimde gözlerim hızlıca giyebileceğim kıyafetleri taramaya başladı. Uzun bir süre sonra ilk defa kıyafetimi kendim seçeceğim için heyecanlanmıştım. Önceden annem bu hakkı bana vermezdi, giyeceğim kıyafetleri kendisi seçer ve giymeye zorlardı.
Renkli kıyafetlere gözlerimi bile değildirmeden koyu yoğunluklu tarafa ilerledim. Her ne kadar onlar benim için bir şey ifade etmiyor olsa da bu zamana kadar dışarıya bir şey sezdirmediğimiz gibi şimdi de sezdirmemeliydim.
İşin zor kısmı bitmişti, şimdi kolayı başlıyordu.
Havalar her ne kadar sıcak olsa da resmi bir röportaj çerçevesinde gerçekleşeceğinden dolayı uzun kollu bir blazer ceket aldım. Zaten kısa bir şey giyinirsem yaralarımın gözükme ihtimali her şeyi sıfıra indiriyordu. Takımı olan kumaş pantolonu gördüğümde işimi daha da kolaylaştırmıştı.
Sonunda karar verdiğimde giyeceğim şeyleri en öne asarak odadan çıktım ve kendimi yatağa attım. Yarın büyük gündü, neyin ne olacağını gösterecekti.
...
Alel acele evden çıkarken bir yandan da gözlerim şoförü aramakla meşguldü. Zaten iki elim bir pabuca girdi ya, her şey rast gidecekse de gitmezdi artık.
"Beren hanım kusura bakmayın lütfen, garaj kapısı sıkıntı çıkarınca geciktim. Üzgünüm efendim." Arabayla yanıma gelen bir koruma açık camdan bana durmaksızın özürlerini iletirken önemli değil anlamında başımı sallayarak içeri attım kendimi. "Önemli değil ama hızlıca varalım lütfen!"
Faruk ile yaptığımız ayarlamada, basın açıklamasından önce avukat Dağhan beyle de konuşmak vardı. Kendisine daha tanımadan olumsuz duygular beslemeye başlasamda, tanışınca pek bir fark olacağını sanmıyordum.
Uzayan yollar sonucu 8.00 gibi vardığım şirkete hızlıca girerek kendimi 'hafise Kamer' yazılı odadan içeri attım. Buraya asla ayak basmazdım fakat başka yerlerde durursam da çalışanlara garip kaçardı bu durum.
Benim girmemden yaklaşık beş dakika sonra kapıdan can havliyle kendini içeri atan Faruk'la beraber telaşla oturduğum yerden ayaklandım.
"Beren hanım..." o kadar nefes nefese kalmıştı ki yanına ilerlerken daha da endişeleniyordum. "N'oluyor Faruk?"
Hala nefes nefese konuşamadığını anladığımda masadaki sürahiden bir bardak su doldurup ona uzattım. İçtikten sonra biraz daha kendine geldiğinde söze girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEREN
Teen FictionAnne ve babalarının hataları içinde doğup büyümüş dördüzler, ayrılmak zorunda kaldığında geri dönüşü olunmayan yollara girmişlerdi. İki yıl sonra tekrardan ölen anne ve babalarının cenazesinde karşılaştıklarında artık ortadaki tek gerçek, Kimse eski...